Kasım ayında 27 kadın erkekler tarafından katledildi.
39 kadın erkekler tarafından taciz ve tecavüze maruz bırakıldı.
29 çocuk erkekler tarafından tacize ve tecavüze uğradı.
2017 yılında -aralık hariç- 366 kadın katledildi.
Kadına yönelik şiddetle ilgili açıklanan rakamlar bunlarla sınırlı değil elbette. Kayıtlara geçmeyen yüzlerce şiddet, taciz, tecavüz, katliam hikayesi var; üstelik bu rakamlar yalnızca bu coğrafyada olanları kapsıyor. Rakamlar dünya genelinde yayıldığında binleri aşıyor.
Kadın olmak, hayata değil bir adım onlarca adım geri başlamak demektir. Daha çocukken öğretilenler vardır “sen kız çocuğusun, edebinle oturmayı öğreneceksin”, “bir kız çocuğuna yakışacak şekilde davranacaksın”, “erkek çocuklarıyla oynamayacaksın” ve benzeri onlarca cümle…
Çocukluğu geride bırakan ama kadın değil “genç kız” olan kadının artık utanması gerekir. Genç bir kız olmanın getirileri vardır; çok konuşmayacak, ulu orta yerlerde gezmeyecek, erkeklerle dolaşmayacaktır.
Büyüdükçe işler daha da sertleşir. Kılık kıyafetine, sokakta yürüyüşüne, eve geldiği saate dikkat etmesi gereken kişidir artık. Kadın dediğin “elinin hamuruyla” her işe karışmamalı, ona verilen “anne” ve “eş” sıfatıyla var olmayı kabul etmelidir. Ne olursa olsun çocuk doğurmalıdır, çocuk doğurmazsa “yarım” kalır. Çocuk doğurmakla da bitmez iş, o çocuğu layığıyla büyütmesi gerekir. Çalışırken patronun mobbingine ses çıkarmaması, her zaman erkeklerin gerisinde olmayı, erkeklerin baskısıyla çalışmayı kabullenmesi gerekir.
Kadın olmak, bitmek bilmeyen çilelerin sahibi olmaktır. Dayak yiyip susmak zorunda olmak, “ne olursa olsun o senin kocan” cümlelerine maruz kalmak, yolda yürürken tacize uğramak, kısa etek giydiği bahanesiyle tecavüze uğramak, namus denilerek katledilmek; susmayı tercih etmeyip de mahkemeye gidersen tahrik etmekle suçlanmak, her gün sistematik şiddet uygulayanların aklanmasını seyretmek zorunda kalmaktır.
Her 25 Kasım’da olduğu gibi bu yıl da şiddete, tacize, tecavüze, kadın katliamlarına sessiz kalmayan kadınlar, itaat etmeyeceklerini bir kez daha haykırdılar. “Kadınlar öldürülüyorsa biz ne yapalım?” diyenlere inat, polis ablukasına ve yürüyüşü engelleme çabalarına rağmen sokaklardan, meydanlardan vazgeçmeyeceklerini söylediler.
Kadın olmanın erkeğin gerisinde durmak olduğunu dayatanlara inat “iyi ki kadınım” dediler. “İyi ki kadınım erkek egemenliğe karşı mücadele etmeyi öğrendim; adaletsizlikler karşısında susmamayı, kadın dayanışmasını büyüterek kazanmayı öğrendim. Yaşamı yaratan olduğum için benden korktuklarını, iyi ki kadınım diyenlerden korktuklarını gördüm. Kadın olmak yaşamdı, kadın olmak mücadele etmekti.”
İyi ki varız! Erkek egemenliğine, sömürüye ve adaletsizliğe karşı, savaşlara ve yıkımlara karşı, bizi görmezden gelmeye ve yok etmeye çalışanlara karşı varız. Tacize, tecavüze, yaşamlarımızın her alanına sızan şiddete karşı; iyi ki varız.
İyi ki varım, iyi ki varız, iyi ki varsın kadın!
Ece Uzun
Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 42. sayısında yayınlanmıştır.