Meydan Gazetesi’nin biz kadınlar tarafından hazırlanan bu sayısında, dünyanın farklı yerlerindeki kadın örgütlerinden ya da anarşist örgütler içerisindeki kadınlardan gelen ve kadınları erkek iktidarların tümüne karşı mücadeleye ve örgütlenmeye çağıran dayanışma mesajlarını siz okuyucularımızla paylaşıyoruz.
FAI’den Kadınlar – İtalya
Dünyada mücadele eden bütün kadınlarla yan yana duruyoruz ve Anarşist Kadınlar’ı dayanışmayla selamlıyoruz. Aşağıdaki metin, FAI’nin son toplantısında 8 Mart grevini desteklemek için yayınlanmıştır:
“NonUnaDiMeno hareketiyle uluslararası olarak tanıtılan 8 Mart grev gününü desteklemek için Reggio Emilia’da İtalya çapında bir toplaşma düzenledik. Çünkü cinsiyet ayrımcılığına karşı verilen kavga, iktidar ve sömürü olmayan bir toplum inşa etmek isteyenlerin plan ve pratiklerinin temel bir unsurudur.
Global ve uluslararası grevle karakterize edilen 8 Mart günü, içerdiği büyük öfkeyle, üretici ve cinsel işleri durdurma biçimini alır ve öz-belirlenim içeren mücadelenin güçlü bir kolunu temsil eder.
İtalya devleti bu greve seçim şiddetini uygulamak istiyor: 4 Mart seçimleri çeşitli sektörlerdeki işçileri dışarıda bırakarak grev özgürlüğüne ciddi sınırlamalar getiriyor.
Bu mücadelenin ve toplumsal hareketlerin yürüttüğü diğer eylemliliklerin gücü ve politik bağımsızlığı, ne seçim makinesi tarafından ne de kurumsal mekanizmalar tarafından zayıflatılamaz. 8 Mart grevini destekliyoruz. Tüm yoldaşları İtalya’da ve bütün dünyada gerçekleştireceğimiz 8 Mart eylemliliklerini ve mücadeleyi büyütmeye çağırıyoruz.”
Errekaleor Bizirik İşgal Mahallesi’nden Kadınlar – Bask
Bu yıl 8 Mart’ta kadın örgütlenmeleri uluslararası grev çağrısına katılacak, hem üretici hem de çoğaltıcı katmanlarıyla. Ayrıca kapitalist üretimi etkili bir şekilde durduramayacak ancak kadın hareketini güçlendirecek sembolik grevler düzenlemek konusunda hemfikirler.
Bununla birlikte, bu 8 Mart’ta farklı düşünsel yaklaşımlar arasındaki tartışmalar da devam ediyor. Bir yanda postmodern düşünceden etkilenmiş ve kadın ezilmişliğini diğer bütün ezilmişliklerden üstte tutan bir kanat, diğer yanda ise eski marksist bakış açılarını sahiplenen, kadın özgürlüğünü sınıf mücadelesinin boyunduruğu altına almaya çalışan başka bir kanat bulunuyor.
Kapitalizmin ortasında kadınlar, gündelik sorunların çözümünde çeşitli düşünce akımlarının çözüm önerileriyle karşılaşırken, gerçek bir olgu olarak her gün binlerce genç kadın aynada gördüğü vücudundan nefret etmeye, herhangi bir topluluğa katıldığında kendini cinsel bir objeye dönüşmüş olarak hissetmeye devam etmektedir.
Ancak bizler, mülksüzleştirilen devrimci kadınlar olarak, bu politik söylem ve pratikleri kaygıyla izlemekteyiz. Bunları yeniden gözden geçirerek dönüştürüp bizi zafere götürecek yeni söylemler üretmeyi görevimiz olarak görüyoruz. Kadınları güçlendirecek ve özgürleştirecek yani toplumsal devrime taşıyacak olan yegane yöntem, özgürlük için mücadele etmekten geçmektedir.
Dünyanın Her Yerindeki Kardeşlerimiz 8 Mart’ınızı Selamlıyoruz! – FAB’dan Kadın Yoldaşlar – Bulgaristan
Anarşist kadınlar olarak devletin “kadın haklarını” tanımıyoruz, çünü bunlar hiçbir şeyi çözmüyor, “ağrı kesiciler” gibi. “Yasanın karşısında eşitlik” kimilerine göre bir adım, fakat “nihai zafer” değil. Adaletsizlik zafere kadar devam ediyor.
Eşit haklar için mücadele etmek, ancak bu hakların ötesine geçmeyi hedeflediğimizde kabul edilebilir. Zorunluluklarla otoriteye sürekli bağlı her insan için mutlak özgürlüğü savunmalıyız. Aksi halde “eşit haklar” bizi “eşit” köleler yapar.
Bulgaristan’da “cinsiyet eşitliği” varmış gibi görünse de patriyarkal baskı, özellikle etnik azınlıklara karşı sürmektedir. Kadınların ihtiyaçlarına karşı gösterilen kayıtsızlık gölgelere karıştı. Ancak henüz yıkılmış değil. Çifte standartlar dünyanın her yerinde olağan karşılanıyor. Bizim ülkemizde ise durum Türkiye’den daha rahat olmasına rağmen kadınların ekonomik, psikolojik ve fiziksel savunmasızlığı hala bir gerçeklik.
Kardeşlerimiz daha fazla acı çekseler de, onların cesaretini ve asla vazgeçmeyeceklerini biliyoruz. Bu cesarete hayranız.
Kadınlara yönelik baskının ortadan kaldırılması, genel tahakkümün kırılmasının organik bir parçasıdır. Kadınların özgürleşmesi tüm insanlığın özgürleşmesi demektir ve tüm insanlığın özgürleşmesi de kadının özgürleşmesi anlamına gelir.
“Özel ayrıcalıklar” ya da “pozitif ayrımcılık” saçmalığını istemiyoruz. Tüm insanlar için evrensel bir özgürlük istiyoruz; herkesin aklı ve vicdanıyla eyleyebileceği, rekabetin olmadığı, kimsenin efendi ya da köle olmadığı, herkesin birbirinin iyi niyetli kardeşleri olduğundan emin olduğu bir dünya istiyoruz.
Asla yıkılmayın sevgili kardeşlerimiz, asla vazgeçmeyin; ne kadar acı olursa olsun kendi yolunuzdan ayrılmayın!
CNT’li Kadınlar – İspanya
Biz Kadınlar Durduracağız, Biz Kadınlar Kazanacağız!
Bu 8 Mart’ta tüm kadın örgütlerinin yapacağı gibi genel grevde olacağız. Çünkü biz kadınlar; bakıcılar, temizlikçiler, mağaza işçileri ve fabrika işçileri olarak ekonomik şiddete, ücret eşitsizliğine ve keyfi işten atmalara karşı mücadele ediyoruz.
Çünkü biz kadınlar, kapitalist sistemin görmezden geldiği, evdeki emeği yaratanlarız. Ev içi emeği yadsıyan kültüre, onun yarattığı topluma karşı mücadele ediyoruz.
Çünkü biz kadınlar, toplumsal ve bireysel özgürlüğümüze yönelik tehdit olan cinsel şiddete karşı mücadele veriyoruz. Çünkü biz “Mujeres Libres”iz (Özgür Kadınlar’ız).
Toplumsal özgürlüğün, heteropatriyarşi ortadan kalkınca geleceğine inanıyoruz.
8 Mart’ta, burada ve her yerde, sokaklara ve mücadeleye çağırıyoruz. Sokakta ve mücadelede olanları; kız kardeşlerimizi, yoldaşlarımızı selamlıyoruz.
FemFAU İnisiyatifi (FAU’lu Kadınlar) – Almanya
Biz Olmadan Bizim Hakkımızda Hiçbir Şey!
Mülkiyetin Kadınlaştırılmasına Karşı Mücadele Edelim!
Ailede, işte, kamusal alanda kadın* defalarca ayrımcılıkla, yapısal dezavantajlar ya da cinsel şiddetle karşılaşır. Sözde “eşitlik prensibi” kadınları git gide daha kullanışlı işçiler haline getirir. Bu alanların her birinde tıpkı erkekler gibi, adaletsiz çalışma koşullarıyla karşılaşır. Bu aynı zamanda, patriyarkal kurumların kapitalist sistemle birlikte kadınları ve onların emeğini değersizleştirmeleri anlamına gelir.
Toplumsal cinsiyet algısının egemenliği ve eğitim politikaları, yalnızca toplumda değil; kadınların kendilerinde de bulunan kadın imgesini güçlendirir (örneğin duygusal bakım işçileri). Erkeklerle karşılaştırıldığında, hem aynı işgücü piyasasında işlerine göre düşük ücret ödenir, hem de çalışmaları için işin “kadın işi” olarak değerlendirilmesi gerekir. Bunun sonucunda güvencesiz ve istikrarsız çalışma koşullarına zorlanan kadınlar, uzun süreli işsizlik ve mülkiyetle (yaşlılık) tehdit edilir. Buna “mülkiyetin kadınlaştırılması” denir.
Düşük ücret, taciz ya da cinsel şiddet, adaletsiz çalışma koşullarının parçalarıdır. Kadınlara yönelik ayrımcılığın çeşitlerine yalnızca iş yerlerinde yaşanan deneyimlerde rastlanmaz. Özel olarak kadınların çalışma alanı olarak görülen ve kadın cinsiyetiyle ilişkilendirilen alanlarda, kadınlar bu görevleri yerine getirerek geleneksel cinsiyet rollerini devralırlar. Bu, onlar için ev halkına ücretsiz bakım ve eğitim çalışması anlamına gelmektedir. Aynı zamanda hemşirelik, ev işleri, çocuk bakımı ve cinsellik gibi emeğin cinsiyet çizgileriyle birbirinden ayrıldığı yerlerde, bu emek -kapitalist piyasa tarafından- pazarlanmaya açıktır. Fakat kadınlara atfedilmiş bu işler düşük ücretli, geçici, yasadışı, kirli işler olmakta ve büyük oranda toplumsal güvenliğin dışında kalmaktadır. Kadrolu kadınlar ise toplum için önemli işler yapsalar da kendi hayatlarını şekillendirme yollarında sınırlandırılmışlardır.
Bizler 8 Mart geleneğine uygun olarak, hem evde hem işyerinde gündelik mücadele için bütün kadınları dayanışmaya çağırıyoruz. Herkes için daha iyi bir hayat ve daha iyi çalışma koşulları için örgütlenelim ve mücadele edelim. Dayanışma en büyük silahımız!
*Biyolojik olarak kadın olmayan kadınları da kapsar.
Ataerkiye Karşı Grup – APO – Yunanistan
Modern totaliteryanizm, iktidarın derinleşmesi ve halka yönelik saldırıların artması, cinsiyete dayalı ayrımcılığın ortaya çıkmasına dayanıyor. Kapitalist sistemin içinde var olan ataerkiden, sermayenin gelişimi için faydalanılıyor. Erkek egemen kurumlar, otoriter dünyanın ve onun yeniden üretiminin yegane araçlarından biri olmayı sürdürüyor. Çünkü ezilenlerin ve sömürülenlerin karşı karşıya getirilmesi; sistemin antisosyal planlarına direnemeyecek kadar güçsüz, parçalanmış ve yabancılaşmış bir topluma sahip olmak için temel ön koşuldur.
Biz anarşistler, kadınların tabandan gelen mücadelesini dikkate alıyor, sosyal ve sınıfsal mücadelelerin ayrılmaz bir parçası olduğuna inanıyoruz. Ezilenlerin özgürlüğünün bazı uzmanların değil ezilenlerin kendi ellerinde olduğunu ve kendi kavgalarıyla kazanılabileceğini ilan ediyoruz. Devlet ve kapitalizmin genelleşmiş saldırılarına karşı koymak için tek yolun uluslararası bir mücadeleyle bir araya gelmiş, ezilen ve sömürülen kadın ve erkeklerin toplumsal devrim için vereceği mücadele olduğunu biliyoruz. Kadınların her köşesinde olduğu bir mücadele, çünkü “Kadınlar olmadan bu mücadele insanlar için olmayacak, yalnızca erkekler için olacaktır”, çünkü “Herkesi kucaklayacak bir dünya için mücadele ediyoruz”. Bu yolla, dünyanın farklı köşelerindeki direnişlerin arasındaki bağlantıyı sağlamak, özgürlükçü değerleri savunmak, dayanışma ilkesiyle toplumsal kurtuluşu ve özgürlüğü canlandırmayı amaçlıyoruz.
Yeryüzünün bu köşesinden; Chiapas’tan Filistin’e, Türkiye’den Afrin’e kadınların mücadelesini selamlıyoruz. Ayrıca Mart ayı için isyancı Zapatist kadınlar tarafından çağrısı yapılan Birinci Enternasyonal Mücadele Eden Kadınlar Toplantısı’nı da selamlıyoruz. Zihnimizi canlı tutuyoruz, 19. yüzyılda sınıf mücadelesini büyüten kadın işçilerin sembolleştirdiği 8 Mart’ı hatırlıyoruz. Yumruklarımızı, otoritenin yıkılıp adil ve özgür bir dünyanın yaratılışına kadar mücadelenin en ön saflarında dimdik duran kadınlarla dayanışma için kaldırıyoruz.
Yunanistan’dan Türkiye’ye, özgürlük için kadın mücadelesi!
Modern totaliteryanizme, baskıya, yoksullaştırmaya ve cinsiyet ayrımcılığına karşı uluslararası dayanışma!
Devlete, kapitalizme, ataerkiye karşı!
Toplumsal devrim, anarşizm ve özgürlükçü komünizm!