50 yıl önce bugün, 12 Mart 1971’de TSK’nin üç kuvvet komutanı ve Genelkurmay Başkanı tarafından “muhtıra” adı altında bir askeri darbe gerçekleştirildi. Generallerin TRT haber bültenlerinden okunan muhtırası sonrası, Süleyman Demirel başbakanlığındaki Adalet Partisi(AP) hükümeti düşürüldü. 12 Mart darbesi, üç gün öncesinde, 9 Mart’ta TSK içindeki bir başka klik tarafından tasarlanmış, ancak “emir-komuta zinciri” içinde olmadığı için teşebbüs aşamasında kalmış bir başka cuntaya karşı gerçekleştirilmiştir. 9 Mart darbe girişiminin başarısız olmasını ise, darbecilerin içine sızan MİT’çiler Mahir Kaynak ve Mehmet Eymür’ün Genel Kurmay Başkanı Memduh Tağmaç ve İstanbul 1. Ordu Komutanı Faik Türün’e verdikleri rapor sağlamıştı.
12 Mart darbesi sonrası devlet tarafından, parlamento ve siyasi partiler kapatılmadı ancak, devrimcilere yönelik olarak, idam cezaları ve infazlara uzanan bir baskı oluşturuldu. 26 Nisan’da ilan edilen sıkıyönetim ile birlikte, ilerleyen yıllarda artacak sivil faşist saldırılar, yine devlet desteğinde örgütlenmeye başladı. Sıkıyönetim ilanının bahanesini ise, İstanbul’da Vezneciler’de faşistlerin üniversiteyi işgal girişiminin devrimciler tarafından önlenmesi, 29 Mart’ta Ankara’da Kurtuluş Lisesi önündeki faşist saldırıda üç devrimcinin yaralanması, 31 Mart’ta İTÜ’nün, 1 Nisan’da Robert Kolej’in “işgal edilecekleri” gerekçesiyle kapatılmaları gibi olaylar oluşturdu.
20 Mart 1971’de Batman’da üç bin köylü kent meydanında, yaşadıkları ekonomik sıkıntılar nedeniyle yaparken, yine aynı günlerde Grundig elektronik fabrikasının işçileri, 80 günü aşkın grev yaptılar. 25 Mart’ta Samsun Alaçam’da, tütün üreticilerinin Tekel’in tütün satmasını engelleyerek gerçekleştirdikleri direnişte 8 kişi tutuklandı.
Devlet 12 Mart 1971 ile, 20. yüzyılın başlarında başlattığı darbe geleneğinin önemli kilometre taşlarından birini döşerken, ilerleyen yıllarda bu “geleneği” 12 Eylül 1980, 28 Şubat 1997 ve son olarak 15-20 Temmuz 2016’da gerçekleştirdiği, açık-örtük, başarılı-başarısız darbelerle sürdürdü.