Mezopotamya Ajansı’nın Barış Anneleriyle yaptığı röportaj da 1990’lı yıllarda katıldıkları Newroz’ları anlatan İstanbul Barış Anneleri Meclisi üyeleri, “Efrin ile tek yürek olmak için Newroz’a akalım” çağrısında bulundu.
1991’den bu yana Newroz’a katılan Barış Annelerinden Sakine Güven, şunları söyledi: “1991’de zor olsa da millet gidiyordu. Zor olmasına rağmen büyük bir heyecan vardı ve arabaları doldurup Newroz alanlarına gidiyorduk. 1991’den sonra da Newroz’lara katılıyorduk. Newrozlar yasak olmasına rağmen gidiyorduk. Bu yasaklı Newroz’larda polis bize çok sert bir şekilde müdahale ediyordu. Hatta çoğu zaman o Topkapı’da mezarlıkların duvarların üstünden atlamak zorunda kalıyorduk. Bir keresinde yanımda yaşlı olan bir anne vardı. Mezarlığın hemen yanında polis bize müdahale etti. Polisler o yaşlı annenin kulaklarından tutup çekti. O kadar çok çektiler ki o anne sonradan sağır oldu. Yapılan işkencelere rağmen halk alanları terk etmiyordu. Her sene bütün müdahalelere rağmen Newroz alanlarının yolunu tutuyorduk.”
Barış isteyenlere seslenen Sakine Güven, “Eğer barış istiyorlarsa bu kadar baskının olduğu bu yılda Newroz alanının yolunu tutsunlar ve barışı istesinler. Gelsinler Newroz alanlarında barış ellerimizi bir birimize uzatalım ve savaşa dur diyelim. Halk Efrin’in özgürleşmesi dileğiyle Newroz alanlarına gelmeli” diye belirtti.
Rabia Aslan:
1988’de devletin baskı politikaları nedeniyle Mardin’den önce Adana’ya ondan sonra da İstanbul’a göç eden Barış Annelerinden Rabia Aslan, “1990’da Adana’da Newroz kutlamasına katıldım. Büyük bir coşku vardı. O zaman izin vermişlerdi; ancak halk baharı büyük bir coşkuyla karşılayıp, özgürlük taleplerini haykırdıktan sonra müdahale ettiler. O zaman çok sayıda kişi yaralandı. Ama halk bir sonraki Newroz’a yine aynı coşkuyla katıldı” dedi. Herkese seslenen Aslan, “Kürtlerin barış sesinin dünyaya ulaşması için herkes Newroz’a katılmalı. Büyük bir coşkuyla kutlayacağımız Newroz’da Efrin’e ses olalım. Akan bu kanın durması için artık yeter diyoruz. Efrin’de çocukların ölmesini istemiyoruz. Bu dünya herkes için yaratıldı. Efrin ve Rojava’daki insanlar bizim akrabalarımızdır. Akrabalarımıza savaş açmayın. Asker ve polislerin annesi de artık bu savaşın durması gerektiğini söylemeli” diye konuştu.
Naciye Şahin:
1992’de Nusaybin’den İstanbul’a çocuklarıyla birlikte göç eden Barış Annelerinden Naciye Şahin de, “O yıllarda ister izin versinler ister izin vermesinler, biz Newroz sabahı elbiselerimizi giyip Newroz alanına gidiyorduk. Gitmeseydik gelecek Newroz’a kadar hayıflanıyorduk. O nedenle Newroz evde oturmanın günü değildir. Alanlara çıkmanın günüdür. Newroz milletin hakkını haykırdığı gündür. Bunun için bu yıl da herkes evde oturmamalı, Newroz alanına akmalı” diye ifade etti. “Bu yıl diğer senelerden daha fazla Newroz alanlarını doldurmalıyız” diyen Şahin, “Çünkü Efrin saldırı altında. Efrin ile tek yürek olmak için bu yıl Newroz’a akalım. Kalbimiz Efrin’ledir. Eğer Efrin’deki anneler bizim alana çıktığımızı görürse bizden moral alırlar. Efrin savaşını da lanetliyoruz” şeklinde konuştu.
Bedia Gökyüz:
Devletin baskı politikaları nedeniyle 1986’da İstanbul’a göç eden Barış Annelerinden Bedia Gökgüz, 1991’de ilk defa Newroz’a katıldığını söyledi. İlk katıldığı Newroz’u anlatan Gökgüz, konuşmasını şöyle sürdürdü: “O zaman kapalı salonda yaptık. 1992’de ise alanda kutladık. O zaman bize saldırdılar. Eşim Burhan o zaman yaralandı ve gözaltına alındı. Daha sonra tutuklandı ve 3 ay cezaevinde kaldı. Newroz bizim için Kürtlere yönelik baskılara karşı başkaldırı anlamına geliyordu. Çünkü biz ilk buraya geldiğimizde bize ‘pis Kürtler’ diyorlardı. Çoğu zaman tek başımıza dışarı çıkamıyorduk. Ama Newroz’larda bütün Kürtler bir araya geliyordu ve ‘biz varız’ diyorlardı. Bu nedenle bizde büyük bir coşku ve heyecan vardı.” Gökgüz, “Bu yıl herkesi Efrin ruhu ile Newroz alanlarına davet ediyorum. Zira bu yılki Newroz’un katliamla yüz yüze kalmış Efrin için büyük bir önemi var” diye vurgu yaptı.
Ezine Dal :
Ekonomik nedenlerden kaynaklı 2007’de Mardin’den İstanbul’a göç eden Barış Annelerinden Ezine Dal ise, İstanbul’a gelmeden önce Newroz kutlamalarına katıldığını söyledi. Dal, “Yaklaşık 37 yıl önce Newroz nedir bilmiyorduk. Ama 21 Mart’ta ‘Bedi’ var diyorduk. Çocuklara diyorduk çalı çırpı toplayın ateş yakın. Daha sonra lastikler yakılmaya başlandı. Daha sonra Newroz kutlandı ve biz aslında o günün Newroz olduğunu anladık. Biz Newroz alanlarında Newroz’u kutladık. O zaman Newroz günü herkes yöresel elbiseleriyle geliyordu” diyerek büyük bir coşkuyla rengarenk elbiseler ile Newroz’u kutladıklarını anlattı.
“Kürt halkı artık aklını başına almalı” diyen Ezine Dal, “Efrin ruhunun direnişiyle Newroz’a katılmalı. Bu yıl ki Newroz barışı sağlar ve Efrin’deki savaşın durmasını sağlar” diye konuştu. Efrin’de çocukların katledildiklerini dile getiren Dal, “Orada kan su gibi akıyor. Efrin’deki tek amaçları Kürtleri katletmek. Kürtlere, ‘Ya köle olursun ya da ölürsün’ diyorlar. Ama Kürtler artık köleliği kabul etmez ve direniyor. Bunu herkes bilsin. Bu gün milyonlarca Kürt var bitmezler” diye ifade etti.
Mezopotamya Ajansı * Sadiye Eser