Farklı bir alana ilişkin bir kavramın, başka alanlarda kullanılıyor oluşu; sadece kavramın kullanışlılığının sonucu değildir. Kavramın geçtiği alanın diğer alanlara etki ettiğinin göstergesidir.
Bu tarz kavramların yaratıcılığı hızlıca tüketildikten sonra kenara atıldığı bir zamanda yaşıyoruz. Özellikle son 3-4 ayda buna benzer bir şekilde tanıştığımız, ancak hızlı tüketilemeyen bir kavramın varlığına tanıklık ediyoruz; “güncelleme”.
Siyasetten dine; ekonomiden (doğal olarak) teknolojiye, kavram dört bir yanımızı sarmış durumda. İçinde bulunduğumuz sistemin kutsallaşan kavramlarının hız ve zamanla ilişkili olmasının elbette bunda büyük bir etkisi var. Hızla ilişkili çünkü; hızlı bir şekilde yeni duruma adapte olabilmeyi kapsıyor. Zamanla ilişkili çünkü; yeni durum içinde bulunulan zamanla, şimdiyle ilişkili. Eski olanın miadını doldurduğunu, yetersiz kaldığını anlatıyor.
Elbette ki kavramların, bu kavramlara zemin oluşturan düşüncelerin, bu düşüncelerin harekete geçirdiği ya da bu düşünceleri harekete geçiren pratiklerin; ortaya çıktıkları zamandaki gibi sabit, değişmeden kalması beklenemez. Değişim ve dönüşüm, yaşamın bir parçası, belki de kuralı. İçinde bulunulan mekana ve zamana uyum sağlayabilmek, adapte olabilmek… Canlı-cansız tüm varlıkların doğası, uyumlu olunmayan koşullara uyum sağlamak için değişmek, evrilmek. Ve tabi ki, değiştirmek ve dönüştürmek.
Ancak, bir kavramın, düşüncenin ya da pratiğin eskimesi, geçmişe ait olması, demode olması artık daha hızlı. Yeni ve daha yeni şimdiye adapte olabilmek… Sürekli bir geleceğe doğru ilerleyen bir zamanda var olmayı başarabilmek… Hızlı bir şimdinin, ilerlemekte tıkandığında dahi eskimeye dönüşen bir şimdinin parçası olabilmek oldukça zor.
Güncel olma kaygısı, içinde bulunulan zamana ve koşullara uygunluk açısından kavramların, düşüncelerin ve bu düşüncelerle şekillendirilen eylemlerin gerekliliği gibi görünebilir. Ancak buradaki bir aldatmacayı irdelemek önemlidir.
Güncelleme, zaten baştan sıkıntılı bir sistemin işleyemez olduğu durumlarda işlemesini sağlayan bir yama gibidir. Sıkıntılı sistemi ya da düşünceyi bir sonraki yamaya kadar işler halde tutar. Düşünce ve pratikteki sıkıntılı temeli değiştirmeyi hedeflemez, güncelleştirmeyle sorunları atlatmaya çalışır. Temeli sıkıntılı olan bir bina yıkılmasın diye yanına yapılan desteklerdir, güncelleme. Her kat çıkıldıkça, başka desteğe ihtiyaç duyulur. Oysa sıkıntı bellidir ve temeldedir.
Bir başka biçimiyle, temeli değiştirmeyi hedef alan ancak temeli değiştirmeyi hedeflediğini ifade etmeyen bir güncelleme de vardır. Zaman ve koşullara uygunluk diyerek, düşünce ve pratiğin tamamen değiştiği, ilk mevcut fikirden tamamen bağımsız duran ama dil oyunlarıyla ilk fikre bağlanmaya çalışan. Bu biçimin temeldeki sıkıntıyı hedef aldığı doğrudur, ancak temeli değiştirdiğinizde aynı binayı inşa edemezsiniz. Düşüncelerle ve yeni pratiklerle oluşturduğunuz başka bir şeydir; eğer başka bir temelden feyz almıyorsanız.
Güncelleme, kelimesinin sıklıkla iyi anlamda kullanıldığına ilişkin çalışmalara denk geldik. Derdimiz kelime üzerinden felsefi ya da etimolojik bir tartışmaya girmek değil. Öte yandan tartışmayı gereksiz görmek de değil. Kavramın, yukarıda vurguladıklarımızla ilişkisi açık. Bu sayımızda, konseptimizi bu kavramın etrafında oluşturduk. Ancak kavramın yapacağı olumlu çağrışımları ve buna ilişkin tartışmaların olabileceğini öngörerek ve buraya sıkıştırmayarak, daha yaygın bir şekilde kullanılan “update” kelimesini kullanmayı yeğledik.
Konsept kapsamında, kavramın teknolojiyle, teknolojinin de kapitalizm (ve devletle) ilişkisini bilerek bir update olarak Endüstri Devrimi 4.0’ı ele aldık. Açık bir şekilde kapitalist sistemin işleyişinde bir update olan Endüstri Devrimi 4.0, bugün sadece teknoloji başlığında değil, siyasetten gündelik yaşama, ekonomiden silah sanayisine geniş bir kapsamda üzerine yazılıp çizilen bir başlık.
Bilfiil kelime olarak da kavramlarımızın içeriği olarak da konseptimize dahil olanlar, yaşadığımız coğrafyada, son bir ayda iç siyasete konu olan birçok meseleyle ilişkilendirildi. İslam tartışmalarından faşizme geniş ölçekte, “değişmekte olan düşünce sistematikleri” siyasetin gündemiydi.
Kapitalizm, devlet, faşizm gibi konuları ele alırken, sorunların çözümüne yönelik arayışları da konsept içine dahil etmek kaçınılmazdı. Marksist düşüncenin ve pratiğin update tarihi anarşizmle oldukça ilintiliydi. Bu tarihsel irdelemeyi, aynı zamanda son zamanlarda, aslında anarşizmin argümanlarını savunan ve ısrarla marksist düşüncenin takipçileri olduklarını vurgulayanların düşünsel ve pratik çabalarını anlamak ve eleştirmek üzerine gerçekleştirmeye çalıştık. Yöntem olarak, yukarıda “bina inşa etmek” diye örneklendirdiğimiz işleyişten kaçınan ve kaçındıkça da iktidarın ve iktidarlı ilişkilerin temellerinde yükselen binaların parçası olan “yapı dışı” düşünceyi ve savunucularını bu eleştiriye dahil etmedik.
Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 45. sayısında yayınlanmıştır.