Sermayenin iktidarının tarihi, sermaye gruplarının iktidar savaşları ile doludur. 19. yy’da ticaret sermayesinin iktidarını sanayi sermayesi izledi, 20.yy sonunda ise küreselleşme ile büyüyen finans sermayesi iktidar haline geldi. İçinde bulunduğumuz dönemde ise teknoloji sermayesi, özellikle de geniş kitlelerin kullandığı yazılımların sahipleri iktidar olmaya başlıyor. Bu da verinin iktidarı.
Bloomberg 2017 verilerine göre dünyanın en zengin 50 insanı arasından 12 tanesi teknoloji, çoğunlukla da yazılım endüstrisinden. Amazon’un sahibi Jeff Bezos bu listede birinci, Microsoft’un kurucularından Bill Gates ikinciliğe düşerken, Facebook’un kurucusu Mark Zuckerberg dördüncü. Alibaba ve WeChat’ten tanıdığımız iki Çin teknoloji sermayedarı da bu listede. Bu şirketlerin hepsi geniş kitlelerin kullandığı yazılımlara sahipler.
Teknoloji sermayesi güçlenirken siyasi iktidar kavgalarında da yerini alıyor. Örneğin Google Obama’nın seçim kampanyasını açıkça desteklemişti. 2016’da elektronik seçim sistemine geçen ABD’de Rus devletinin hackerlar ile müdahale ettiği iddia edildi. Facebook tarafsız olduğunu iddia etse de, Trump’ın danışmanı olan Cambridge Analitica’nın FB üzerinden elde ettiği kullanıcı verileri, seçim kampanyasında kritik bir avantaj sağladı. Aynı şirket dünya çapında 50’ye yakın seçim kampanyasını yönetmiş. “2013 ve 2017’de 4 Kenyalı aday için partinin imajını iki kere baştan aşağı değiştirdik, manifesto yazdık, her seferinde 50.000 anket ve kitlesel analizleri kullanarak bütün konuşmaları yazdık ve en ince ayrıntısına kadar bütün kampanyayı biz sahneledik” diyen CEO, internette işlerin daha kolay olduğunu söylüyor: “Biz sadece bilgiyi dolaşıma sokuyoruz ve yayılmasını izliyoruz”.
Facebook Skandalı
Facebook skandalı ile adı duyulan Cambridge Analytica şirketinin uzmanlık alanı psikografik, bireylerin kişiliği, değerleri, görüşleri, tutumları, ilgi alanları ve yaşam stilini inceliyor. Bu analizlerle yönlendirilen seçim kampanyalarının, iki parti arasında kalan seçmenler üzerinde etkili olduğu söyleniyor. Ancak hikaye bununla sınırlı değil. Özellikle 2016 ABD başkanlık seçimlerinde görülen aşırı miktarda ve hızlı yayılan yalan haberler bu yöntemlerin pek masum olmadığını gösteriyor.
Profesörü Aleksandr Kogan, “busenindijitalyaşamın” adlı bir anket uygulamasını kullanarak 87 milyon facebook kullanıcısının verilerini topladı ve Cambridge Analytica’ya sattı. Trump’ın 2016 seçim kampanyasında alt-sağ grupların hazırladığı ve analizlere göre hedef kitle için inandırıcılığı yüksek olan ve onları göçmen ayrımcılığı, cinsiyetçilik ve ırkçılık gibi konularda provoke eden yalan haberler, Rus şirketleri üzerinden satın alınan Facebook reklamları yardımıyla hızla yayıldı.
Pazarlamacıların ve reklamcıların bilgisayarlar sayesinde 1950’lerden beri kullandığı psikografik uygulamalarının temel taktiklerinden bazıları özel olma ve gurur gibi duyguları hedeflerken, bazı taktikleri ise korku, belirsizlik ve şüphe yaratmak üzerine kurulu. Yine reklamcılıkla zenginleşen Google ve Facebook gibi dev veri sahipleri bu analizleri artık toplumun çok daha büyük bir kesimi üzerinde yapıyor. Örnek sayısı artıkça bu analizlerin kesinliği de artıyor. Amerika nüfusunun %78’inin internet, %58’inin facebook kullandığını ve facebook’u günde ortalama bir saate yakın kullandığını düşündüğümüzde, bu analizlerin ve bu analizlere göre yapılan kampanyaların ne kadar belirleyici olabileceğini görebiliriz.
Facebook’un, kuruluşundan beri kullanıcıların onayını almadan kişisel verileri çıkarları doğrultusunda kullanmaktan gibi bir alışkanlığı var. Facebook birçok davada suçlu bulunup tazminat ödediği halde tutumunu değiştirmedi. Facebook’un veri bilimcileri, verileri satmakla kalmayıp kullanıcılar üzerinde davranışsal deneyler yapıyorlar.
Chat-Bot’lar ve Robot Vatandaş Sophia
Sosyal medya, yapay zeka yetiştirmek için çok verimli topraklara sahip. Yapay zeka artık laboratuvarda yıllarca sürecek olan eğitim çalışmaları yerine sosyal medyada binlerce kişiyle konuşarak kendini geliştiriyor. Dev veri depoları ve insan etkileşimi ile öğrenmeleri sayesinde hızla gelişen yapay zeka, verinin iktidarını pekiştirecek olan bir faktör.
Yapay zeka uzmanları tarafından göstermelik ve yüzü olan bir chatbot olarak tanımlansa da, Suudi Arabistan vatandaşlığı kazanan Sophia medya’da büyük ilgi yarattı. Bugün borsada işlem yapan birçok yazılım bulunuyor. Finansal işlemlerini robotlara bırakan Suudi vatandaşları siyasi kararlarda neden Sophia’ya kulak vermesin?
Ezenlerin Algoritmaları
Safiya Noble, 6 yıldan fazla akademik araştırma sonucu yazdığı “Ezenlerin Algoritmaları” kitabında, algoritmaların kendileri ırkçı olmasa da, onları yaratanların ön yargılarını ve değerlerini yansıttığını iddia ediyor. Siyah kadınlara ve diğer marjinalleştirilen nüfusa karşı negatif ön yargılar taşıyan algoritmalar, internet kullanıcılarını etkileyerek “ırkçı ve cinsiyetçi fişleme, yanlış tanıtma ve hatta ekonomik dışlamaya” neden olabiliyor. İktidar yapılarının içinde tasarlanan algoritmalar, bu sistemlere içkin ırkçılık ve cinsiyetçilikten arınmış değiller.
Dijital Toplum
Teknoloji sermayesi yaşamın gittikçe daha fazla alanında yer alıyor. Örneğin, kitlelerin kullandığı bankalardan bağımsız ilk ödeme sistemi PayPal’ı kuran ve 2016 Forbes’un listesinde dünyanın en güçlü 21. kişisi olan Elon Musk, finans sektörden çıkıp yapay zekanın daha iddialı olacağı taşımacılık sektörüne girdi. Musk’ın şirketleri otomatik pilotlu otomobillerden tünellere ve uzay mekiklerine, yaşam stilini ve ekonomiyi etkileyen birçok yapısal değişikliği vaadediyor.
Kapitalizmde ekonomik yapıları değiştirenler, sermayenin girdiği yeni alanlarda yasasızlığın ve belirsizlikle beslenen abartının yardımıyla hızla güçlenirler ve ancak bundan sonra yasaları oluşturarak arkadan gelenlerin rekabetini engellerler. Bu yüzden hangi sermayenin egemen olacağını görmek için bu yapıları bugün kimin değiştirdiğine bakmak gerekir.
Özgür Oktay
Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 45. sayısında yayınlanmıştır.