Kapitalist işleyiş içerisinde zaman zaman kullanılabilecek ama paylaşma ve dayanışmayla örülü özgür dünyada hiçbir şeye yaramayacak bilgiler…
Kefaletle serbest bırakma/kalma, diğer adıyla güvence karşı tutuklamama/serbest bırakma, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nda (CMK) kendine yer bulmuş olup bilinirliği az bir adli kontrol kurumudur. Kefaletle serbest bırakma/kalmanın da diğer adli kontrol hükümleri gibi kişinin hürriyetinden yoksun kalmasını engelleme amacı taşıdığı belirtilmektedir.
Adli kontrol uygulaması denildiğinde akla daha çok belirli aralıklarla imza atma ve yurt dışına çıkamama gibi durumlar gelmektedir. Kefaletle serbest bırakma/kalma, onlar kadar bilinmese de tutuklamaya karşı bir yol olarak düzenlendiği için önem derecesi yüksektir.
CMK 100. maddeye göre kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut delillerin ve bir tutuklama nedeninin bulunması halinde, şüpheli veya sanık hakkında tutuklama kararı verilebilir. CMK’nin 109. maddesine göreyse belirtilen tutuklama sebeplerinin varlığı halinde, şüphelinin tutuklanması yerine adlî kontrol altına alınmasına karar verilebilir. Tutuklamaya temel olarak iki neden gösterilmektedir: Delillerin karartılma ihtimali ve kaçma veya saklanma şüphesi. Bu iki durumdan en az biri söz konusuysa tutuklama kararı verilebileceği gibi iki durumun varlığı halinde tutuklama kararı verilmeme ihtimali de bulunmakta olup bu durum hakimin takdirine bağlıdır. Adli kontrol hükümleri de tam burada devreye girmektedir. Hakim kişinin tutuklanması yerine adli kontrol altına alınmasına da karar verebilir.
Yukarıda belirtildiği gibi belirli aralıklarla imza atmak, yurt dışı yasağı, tedaviye veya muayeneye tabi olmak, belirli bir yerleşim bölgesini terk etmemek veya belirlenen yer ve bölgelere gitmemek ve silah bulundurmamak veya taşıyamamak CMK’nin 109. maddesinde sayılan adli kontrol uygulamalarının bazılarıdır. 109. maddenin f fıkrasında ise kefaletle serbest bırakma/kalma düzenlenmektedir: “Şüphelinin parasal durumu göz önünde bulundurularak, miktarı ve bir defada veya birden çok taksitlerle ödeme süreleri, Cumhuriyet savcısının isteği üzerine hâkimce belirlenecek bir güvence miktarını yatırmak.”
Görüldüğü üzere dava açılmadan önce yani soruşturma aşamasında kefaletle serbest bırakılma/kalma, ancak savcının isteği doğrultusunda gerçekleşmektedir. Hakim, güvence bedelinin miktarı ile bir defada mı yoksa birden çok taksitlerle mi ödeneceğini belirlerken şüphelinin/sanığın parasal durumunu göz önünde bulunduracaktır.
Kefaletle serbest bırakma/kalma sadece dava açılmadan önce soruşturma aşamasında değil dava açıldıktan sonra da her aşamada uygulanabilir. Bu durumda savcının isteği aranmamakta, takdir tamamen hakime bırakılmaktadır. Aslına bakılacak olursa kefaletle serbest bırakılma/kalmanın az uygulanmasının temel nedenlerinden birisi soruşturma aşamasında savcıya bırakılması yüzündendir. Bu düzenlemenin kaldırılması durumunda kefaletle serbest kalma/bırakılmanın daha çok uygulanacağı açıktır. Uygulamada zaten kanunun bu açık hükmünün gözardı edilerek savcının istemesi beklenmeden kefaletle serbest bırakılma/kalma uygulanmaktadır. Soruşturma aşamasında savcıdan böyle bir istekte bulunmasını talep etmenin önünde de herhangi bir engel yoktur.
Kefaletle serbest bırakılma/kalmayla birlikte kişi sadece malvarlığı ile zarara uğramakta, hapishaneye girmesi söz konusu olmamaktadır. Onbinlerce kişinin hafif nedenlerle dahi tutuklandığı göz önüne alındığında kefaletle serbest bırakılma/kalmanın önemi artmaktadır. Özellikle doluluktan kaynaklanan hapishanede yaşanan insan onuruna aykırı barınma veya yeme içme koşullarının da bu uygulamayla hafifleyeceği iddia edilebilir.
Av. Gökhan Soysal
Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 45. sayısında yayınlanmıştır.