24 Haziran seçimlerine iki haftadan az bir süre kalırken, devlet iktidarı tarafından uzun süredir dillendirilen Kandil’e yönelik operasyon söylemi, bugünlerde daha yüksek perdeden ve daha “somut iddialarla” desteklenerek yükseltiliyor. Sınırın sıfır noktasından 100 kilometre civarında bir derinlikte ve Irak-İran sınırları kesişiminde bulunan bölgede halen TSK birliklerinin 25 kilometre içeriye sızarak çeşitli mevziler oluşturduğu belirtiliyor. Kürt Siyasi Hareketi’ne yakın medya organlarının da teyit ettiği bilgilere göre ise 14 Aralık 2017’de hava operasyonları ile başlayan askeri hareketlilik sonucu TSK birlikleri, gerillaların geçiş güzergahında yer alan Hakurk bölgesinde konuşlandı. Yine aynı kaynakların verdiği bilgiler, söz konusu askeri hareketliliğin, 11 Mart 2018’de kara birlikleri destekli topçu ateşiyle, PKK gerillalarının önemli üs bölgelerinden Bradost’a yöneldiği şeklinde.
“Kandil” Nedir? Nerededir?
Oldukça sert ve zorlu bir coğrafyaya sahip olan Kandil, Irak-İran sınırı boyunca uzanan Zagros dağlarının içinde bulunduğu, kuzeyden güneye 100, batıdan doğuya yaklaşık 50 kilometrelik alana yayılan dağ ve tepe silsilelerinin bulunduğu bölgeye verilen isim. Bu yanıyla da bölge, coğrafi koşulları itibarıyla ve aslında tekil anlamda “Kandil Dağı” adıyla bir dağın bulunmaması nedeniyle, devletin ve milliyetçi-muhafazakar çevrelerin, Kürtlere karşı “zafer ilanı” olarak tahayyül ettiği “Kandil’e bayrak dikme” sembolünün hayata geçmesine olanak tanımıyor.
TSK’nin söz konusu operasyonuna dair Al Monitor’a bilgi veren, Hewler’de yaşayan ve bölgeyi oldukça iyi tanıyan gazeteci Hemin Hoşnaw, bölgenin coğrafi şartlarının operasyonu neredeyse imkânsız kıldığını söylüyor. Hoşnaw, sözlerine şunları ekliyor:
“…Operasyon başlamadan önce Türk ordusu sayacağım stratejik yerleri almak zorunda. Birincisi Sidakan kasabası ve çevresi. Bu bölgede dağ silsilesi var. İran–Irak savaşı döneminde çatışma bölgesiydi. Halen o dağlarda kalan mayınlar var. İkincisi Diyana–Sidekan yolu üzerindeki Sereberdi Tepesi. Bu tepe alınmadan ilerlemek riskli. Üçüncüsü Türk askerinin şu anda bulunduğu Bradost bölgesi ile Kandil arasında bulunan Goşine ve Hasan Beg dağları. Burası da İran-Irak savaşından kalma mayınlarla dolu….
1991’de Irak’ta Birinci Körfez Savaşı sonrası oluşan konsepte kadar KDP başta olmak üzere, Başur Kürdistan’dan silahlı örgütlerin, 1994’e kadar da, İran rejiminin askeri operasyonları altında İran-Kürdistan Demokrat Partisi ve Komala gibi Rojhilat kökenli örgütlerin üslendiği ve daha sonra çekildiği Kandil’e PKK ise 1994 sonrası yerleşmişti. 1986’dan beri TSK’nin, sivilerin de yaşamını yitirdiği en az 25 sınır ötesi saldırı düzenlediği Kandil’de çoğunluğu köy ve mezralardan oluşan 600’den fazla yerleşim yeri bulunuyor. TSK’nin söz konusu saldırılarında, Ağustos 2011’de 6 aylık Solin Bebek de ailesiyle birlikte, bulunduğu araca düzenlenen hava bombardımanı sonucu yaşamını yitirmişti.
Muhalefet Bloğunu Bölme Hamlesi Olarak “Kandil Operasyonu”
İngiltere’de yayın yapan Financial Times (FT) gazetesinde çıkan Laura Pitel imzalı haberde, Kandil’e yönelik olası bir saldırı, 24 Haziran’daki seçimlerle ilişkilendirilerek, ismi belirtilmeyen Batılı askeri bir yetkiliye dayandırılan şu bilgilere yer verildi: “İçimden bir ses Erdoğan’ın milliyetçi oyları almak için her şeyi yapabileceğini söylüyor.”
2013-2015 arasındaki ateşkes sürecini 24 Temmuz 2015’te resmen sona erdiren devlet, o süreçten bu yana fiilen kurduğu ve şu anda “Cumhur İttifakı” şeklinde somutlaşan milliyetçi-muhafazakar blokla, esasen milliyetçi oylara talip olduğunu ve bu paralelde, göstermelik de olsa, “Kürt oyları” gibi bir derdi olmadığını ortaya koymuştu. Bu bağlamda, milliyetçi-muhafazakar seçmenden alacağı oyların sınırına yaklaştığını var sayan iktidar cenahı, olası bir Kandil saldırısıyla bir başka hesap peşinde daha koşuyor olabilir. İktidarın, öncelikle 24 Haziran’daki seçimleri ilk turda sonuçlandırma ereği taşıyan bu hesabın önem sırasına göre ilk hedefleneni ise HDP’yi baraj altında bırakmak olacaktır. Kandil’e yönelik saldırıya, HDP’den gelecek herhangi bir kınama mesajı sonrası, 24 Haziran’da, meclisteki olası AKP çoğunluğuna karşı HDP’ye gitmesi muhtemel “stratejik oyların” önünün kesilmesi amaçlanıyor.
Gerek Erdoğan, gerekse devletin bazı diğer yetkilileri tarafından başlandığı kaydedilen Kandil saldırısı ile, hedeflenen bir diğer strateji ise, seçimlerin ikinci tura kalmasıyla doğru orantılı. Buna göre de, CHP adayı Muharrem İnce’nin dünkü Amed mitinginde de somutlaşan, Kürt seçmenin ikinci turda İnce’yi desteklemesinin önü kesilmek isteniyor. Daha önce dokunulmazlıkların kaldırılması, Afrin saldırısına destek gibi, devlet partisi olmasının “doğal reflekslerini” gösteren CHP’nin Kandil’e yönelik destekleyici tavrı, Kürt seçmenin, 8 Temmuz’daki ikinci tur seçimlerde, “stratejik” Muharrem İnce tercihini gözden geçirmesine neden olabilir.
Her an her şeyin olabileceğinin konuşulduğu son iki haftada, iktidar bloğunun bu hesabı temkinli bir şekilde hayata geçirdiği gözleniyor.Benzer şekilde aynı temkinliliğin, CHP ve İyi Parti’nin içinde yer aldığı Millet İttifakı ile HDP için de geçerli olduğu söylenebilir. Ancak iktidarın bu hesabının tutup tutmayacağını, muhalefet bloğundan, özellikle de Millet İttifakı bileşenlerinden gelen, “davul zurnayla operasyon yapılmaz” şeklindeki “devlete akıl verme” yollu açıklamalar değil, dolaysız bir şekilde, devletin savaş politikalarına tavır alınması gösterebilir. Bu tavır da, oy stratejisinden ziyade, “bir seçimden çok daha fazlası” demektir.