Amed’deki insan hakları örgütleri, 26 Haziran, BM İşkence Görenlerle Dayanışma Günü nedeniyle ortak bir basın açıklaması gerçekleştirdiler ve işkencenin farklı biçimleriyle devam ettiğini belirttiler ve OHAL’in baskı aracı haline getirildiğini vurguladılar.
İnsan Hakları Derneği (İHD) Şubesi, Türkiye İnsan hakları Vakfı (TİHV) Temsilciliği, Tabip Odası, Baro ve Hak İnisiyatifi Derneği Temsilciliği’nin ortak hazırladığı basın açıklamasını TİHV’den Elif Turan okudu.
Sokağa çıkma yasağının uygulandığı dönemden, OHAL sürecine yaşanan işkence ve kötü muamele ile ilgili verileri açıklayan Turan, “OHAL tüm toplum üzerinden ağır bir baskı aracı haline gelmiştir. OHAL sürecinde işkence ve diğer kötü muamele uygulamalarında belirgin bir artış söz konusudur. Resmi gözaltı merkezlerinde, resmi olmayan gözaltı yerlerinde, sokakta, hemen her yerde işkence uygulamaları yaygınlaşmıştır” dedi.
OHAL sürecinde çok sayıda gözaltında kaybetme olayı yaşandığını belirten Turan, “İHD’nin 30 Mayıs 2017 tarihinde açıkladığı verilere göre çoğu Ankara’da olmak üzere 11 zorla kaçırma ve kaybetme vakası yaşanmıştır. Bu kişilerden 4’ü daha sonra serbest bırakılmış, bu kişilerden biri intihar etmiştir. 2018 yılında da bir zorla kaçırarak kaybetme vakası daha yaşanmıştır. Halen 8 kişinin akıbeti bilinmemektedir. Bu vakaların tamamı BM zorla kaybetmelerle ilgili çalışma grubuna iletilmiştir” ifadelerini kullandı.
İşkencenin bu kadar aleni ve pervasızca uygulanmasının nedenin OHAL sürecinde çıkartılan kararnamelerden kaynaklı olduğuna dikkat çeken Turan, şunları söyledi: “birçok KHK’da OHAL süresince işlem gerçekleştiren devlet görevlilerinin cezai, hukuki, mali ve idari sorumlulukları olmayacağı düzenlenerek cezasızlık tamamen güvenceye bağlanmış ve her türlü keyfiliğin önü sonuna kadar açılmıştır. 696 sayılı OHAL KHK düzenlemesi ile devletin cezasızlıkla korunan şiddet tekeline siviller de eklenerek suç ortaklığı yaygınlaştırılmaktadır.”
Turan’ın ardından söz alan Avukat Gulan Kaleli, resmi olmayan gözaltı yerleri ile ilgili bilgi verdi. Resmi olmayan bu gözaltı yerlerinde yapılan işkence vakalarına ulaşmakta sıkıntı yaşadıklarını anlatan Kaleli, şunları söyledi: “Birleşmiş Milletlerin özel raportörü 2017 yılında resmi olmayan gözaltı yerlerindeki muamelenin bir işkence olduğunun altını çizdi. Resmi olmayan gözaltı yerlerindeki uygulamalar ‘Kötü muamele’ olarak tanımlanırken, bu karardan sonra artık haksız yakalamaların ardından resmi olmayan gözaltı yerlerinde yapılan uygulamalar ‘İşkence’ olarak tanımlanıyor. Bu nedenle bölgede ve özellikle Amed’deki ki tüm kurum ve kuruluşlardaki avukat arkadaşlarımıza çağrımızdır. Almış oldukları dosyalarda, rastlamış oldukları işkence vakalarını bize ulaştırsınlar. Biz bu işkence vakalarına karşı suç duyurusunda bulunabilecek, hukuki destek sunabilecek durumdayız.”