Görünüşe bakılırsa, artık ne ABD ve Batılı devletlerin propagandası ne de din ve milliyetçiliğin yarattığı illüzyon merkez ve güney Irak’ta tutuyor. Şii ve Sünni sekterliğin sonu da gelmiş olabilir. Saddam Hüseyin düşeli 15 ve Irak’ta bir Şii hükümetin iktidardaki varlığının devam ettiği 13 sene oluyor. Seçim süreçlerindeki başarısızlıklar ve parlamenter sistem, Irak’taki Şii ve Sünni’lere bir tek ders verdi; gerçek değişimin böyle olamayacağı. Sanırım, geçtiğimiz Mayıs’ta gerçekleşen seçimlere katılımın %38 olma nedenini, bu durum iyi açıklıyor.
Tüm bu süreçte, gerçek kazananlar politikacılar, patronlar, hükümet başkanları, bakanlıkların başındakiler ve yabancı şirketlerdi. Kaybederlerse, Saddam Hüseyin rejiminde ellerinde avucunda zaten az olanı bu süreçte kaybeden sıradan insanlardı. Dahası, yolsuzluk, özelleştirme, adaletsizlik, işsizlik, sekter bir savaş, zengin ve fakir arasındaki boşluğun her geçen gün artması, doğal gaza, elektriğe ve kullanılabilir suya ulaşımın artması gibi birçok olumsuzluk halkın acı çekmesine neden oluyor.
Merkez ve Güney Irak’ta insanlar bu şekilde yaşamaya devam etmek istemiyor. Neredeyse bir haftadır, Basra’nın (merkezi hükümet ve uluslararası petrol şirketleri tarafından kontrol edilen petrol ve doğalgaz zengini bir şehir) insanları otoriterle çatışıyor.
Basra, Bağdad ve Musul’dan sonra, 5 milyonu aşkın nüfusuyla Irak’taki 3. Önemli şehir. Yerel iktidar ve uluslararası şirketlerin güdümündeki bu şehirde, ne iyi sağlık hizmeti ne de eğitim hizmeti veriliyor. Bir Irak raporuna göre, Basra’da yaşayan insanların %48’i tükenmiş uranyum nedenli kanser hastalığına yakalanmış durumda. Tüm bu nedenlerden dolayı, özellikle Irak’ın güneyi ve merkezinde yaşayan insanların yerel ve merkezi hükümetlere karşı mücadele etmekten başka seçenekleri yok.
Eylemciler, Basra’da birçok devlet binasını işgal etti, polis ve özel güvenlik birimleriyle sokaklarda çatıştı. Şehirdeki birçok devlet ve parti binası ateşe verildi.
13 Temmuz’dan bu yana, eylemler Nasiriye, Meysan, Kaddisiyye, Kerbela, Babil, Necef, Zi Kar’a yayıldı. Basra’da eylemciler, petrol bölgelerini kontrol altına almayı ve petrolün ihracını durdurmayı hedefliyor. Necef’te eylemciler havalimanını işgal etmiş durumda. Geçtiğimiz hafta, Bağdat’ta özellikle Yeşil Bölge’ye yakın mahallelerde eylemler başladı. Bu bölge uluslararası siyasi güçlerin merkezi konumunda bir bölge olması nedeniyle çok hassas bbir bölge. Bundan kaynaklı, birçok yerde sokağa çıkma yasağı ilan edildi.
Irak’taki durumun ne denli önemli olduğunu, Brüksel ziyaretini yarıda kesmek zorunda kalan Irak Başkanı Haydar Al-Abadi’den anlayabiliriz. Dönüşünün hemen sornasında Basrada devlet yetkilileri, politikacılar ve polis şefleriyle görüşmeler gerçekleştirdi.
Eylemlerde yaşamını yitiren ya da yararlananların gerçek sayısını bilmiyoruz. Bazı haber kaynaklarına göre, 20’ye yakın ölü, 240 yaralı, 1000’in üzerinde tutuklama var.
Sonucunun ne olacağını şimdiden kestirmek çok mümkün değil, ancak siyasal partilerin hiçbiri eylemleri kontrol etmeyi başaramadı. Ve şu an için, dini bir talep içeren slogan veya marş yok.
Ancak, eğer insanlar hiyerarşik olmayan gruplar olarak iş yerlerinden, sokaklara ve mahallelere kendilerini örgütleyemezlerse, koordine edemezlerse eylemler hakkında iyimser olmak biraz zor. Tabi ki, devletin kanlı taktiklerine ve hükümetin kirli politikalarına karşı kendilerini silahla savunması da bir olasılık. Bu durum, işin şeklini barışçıl eylemlerden iç savaşa dönüştürme potansiyelini taşıyor. Tabi, “Arap Baharı”nın yakın zamanda gösterdiği gibi, bu tarz iç savaşlar sadece siyasi iktidarların, zenginlerin, şirketlerin ve genel olarak sistemin işine yarıyor.
Zaher Baher / Süleymaniye- Kürdistan Anarşist Forum
Çeviri: Hüseyin Civan- Meydan Gazetesi