Ticaret meslek lisesinde okuyan bir liseli için iş hayatına atılma zamanının geldiği dönemdir. Lise 4’ün ikinci döneminde iş aramaya koyulur, “stajyer bir meslek liseli” olduğunuzdan “ne iş olursa yaparım” moduna girersiniz. Çünkü stajınızı tamamlamak, mezun olmanızın şartlarındandır. Staj dosyanızı yıl sonunda teslim eder ve sertifikalı bir köle olmaya aday olursunuz.
İşte bu staj döneminde çalışmaya başladığınız iş yerinde “getir-götür departmanı”na bakar, ne denilirse yaparsınız. Çünkü dosyanıza küçük bir kara leke sürülürse sicilinize işleyecek ve iş bulmakta zorlanacaksınız.
Bu fırsatı gören müdür-patron ise elbette fırsatı kaçırmayıp sizi tehdit eder, ayak işlerini yaptırır, çay kahveyi yaptırır ve bunun karşılığında şikayetçi olmak yerine şükretmen gerektiğini, birçok öğrencinin açıkta kaldığını ve aslında sana da her an kapı önünün görünebileceğini hissettirir.
E bu kadar baskı varken kaçamaklar şart oldu! İş yokken boş durmanı istemeyen üstlerin toz aldırmaya, dosyaları düzenletmeye başlar, bu yüzden tuvalette uzun süre durma rekoruna koştum. Su içmek için sebilin başında ne kadar durursam bana kar olacağından günde 5 litre su tüketmeye başladım. Tabi bunların sonucunda günde en fazla 3 defa tuvalete gidilebileceği, herkesin yanında su termosu getirmesi getirebileceği söylendi ve su sebili kaldırıldı. Çünkü bu kaçamakları yapan yalnızca ben değildim. Tek kaçamak kaldı: “Sigara molası.”
Bir fırt, iki fırt… Ciğerim parçalanırcasına bir öksürük, sonrası alışkanlık. Önceleri sigarayı arkadaşlarımdan tek tük alırken bir zamandan sonra (sürekli otlanmanın ayıp olduğunu hissetmemden kaynaklı) paket almaya başladım. Derken tam anlamıyla sigaraya başladım.
Yemek molası haricinde mola kullanamazken sigara içmeye başladıktan sonra sigara molasına da çıkarak bir iki nefes alıyor, işe geri dönüyorum. Tabi stajyersen bu da üstlerinin gözüne batıyor, ama “sigara içenin halinden sigara içenin anlamasından dolayı” dayanışma gösteriyor:) Hatta patronlar çıkamazsan verimsiz çalışacağını düşünerek bu molalara göz yumuyor. Bu da biz işçilerin işine geliyor. En sonunda karlı çıkansa yine patronlar. 8 saatlik olması gereken iş gününde 5’er 10’ar dakikalık kaçamaklarımız bize 2’şer 3’er saat olarak “faiziyle” geri dönüyor.
“Reva mı bu?” diyor insan. “Çalışınca derdini unutursun” diyorlar ya; yalan! Derdine dert katıyorsun, derdinle başa çıkamıyorsun. Yak bir sigara!
Çözüm sigara değil, bu apaçık ortada. Bireysel olarak kendi bulduğun çözümler de pek fayda sağlamıyor. Çözüm bu dertlere sigara yakmak değil, çözüm bu dertleri bitirmek için mücadele etmek.
Betül Arslan – Ofis Çalışanı