Cumartesi Anneleri/İnsanları’nın Devletin “Gücüyle” 700 Haftalık İmtihanı- Bianet

Tarih, 21 Mart 1995. Alevilerin yaşadığı İstanbul Gazi Mahallesi’ndeki üç kahvehane ve bir işyerinin aynı anda kimliği belirlenemeyen kişilerce tarandığı ve “Gazi Olayları” olarak anılan günlerin hemen sonrası.

Emine Ocak kızı Aysel’in doğum günü için o akşam evde balık yaptı, öğretmen olan oğlu Hasan telefon etmiş; eve her zamankinden erken geleceğini söylemişti annesine.

Bu, Emine Ocak’ın Hasan’ın sesinden duyduğu son haber oldu. Oğullarına ulaşamayan Ocak ailesi, sosyalist kimliğiyle bilinen oğullarını  bulmak üzere, İstanbul Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesi ve İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi Savcılığı’na başvurdu. Cevap “Gözaltına alınmamıştır” şeklinde oldu.

58 Gün Aradı

O günden itibaren 58 gün boyunca ailesi Hasan Ocak’ı aradı. Hasan’ın cansız bedeninin gözaltına alındıktan beş gün sonra, 26 Mart 1995’te Beykoz Buzhane Köyü Dedeler Mevkii’nde görüldüğünden henüz haberleri yoktu.

Anne Emine Ocak 58 gün boyunca devlete oğlunu sordu; sordukça dövüldü, gözaltına alındı, tutuklandı. Aldığı tek cevap ise “Bizde yok” oldu.

Ocak’ın cansız bedenini Buzhane köyünde görenlerin Jandarmaya haber vermesiyle durum Beykoz Cumhuriyet Savcılığı’na intikal etti. Parmak izi ve  kan örnekleri alındı, fotoğrafları çekildi. İstanbul Emniyet Müdürlüğü ve ilçelere parmak izi gönderildi. Ancak bu bulgularla kimlik tespiti yapılamadı.

İşkence İzleri Tespit Edildi

Ocak ailesi, 15 Mayıs 1995’te Adli Tıp Kurumu kayıtlarından Hasan’ı teşhis etti. Ölüm nedeni tel veya iple boğulma olsa da yüzü tanınmaması için parçalanmış ve vücudunun her yerinde işkence izleri fotoğraflanmıştı.

Aile, tanıklara da başvurarak, Ocak’ın en son Terörle Mücadele Şubesi’nde görüldüğünü duyurdu.

Galatasaray’da İlk Oturma

Tarih 27 Mayıs 1995’i gösteriyordu. Türkiye, Doğru Yol Partisi (DYP) Genel Başkanı Tansu Çiller ve Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) arasında kurulan koalisyon hükümetinin iktidarına emanetti.

Ocak ailesi, yine 1995’te gözaltına alınarak kaybedilen, cansız bedenine ulaşılan Rıdvan Karakoç’un ailesi ve birkaç insan hakları savunucusu Galatasaray Meydanı’nda basın açıklaması yaparak Hasan’ın ve Rıdvan’ın hikayesini kamuoyuna duyurdu. Baba Ocak açıklamaya, “oğlumun düğününe hoş geldiniz” diyerek başladı.

Hasan Ocak ve Rıdvan Karakoç devlet eliyle ilk “kayıp” değildi ama bu kez ortada çok sayıda tanık ve kanıt vardı. Eylem, her birinin bir yakını gözaltında kaybedilmiş 30 kadar kayıp yakını ve hak savunucularının katılımıyla hafta hafta büyüdü. Bu süreçte İnsan Hakları Derneği’ne (İHD) 1200 kayıp başvurusu yapıldı.

Cumartesi Anneleri/İnsanları Olma

Eylemi yapanlar kendilerine bir isim vermedi. Bunun nedeni katılanların farklı derecedeki kayıp yakınlarından ve çok sayıda insan hakları savunucusundan oluşmasıydı.

Ancak medya onlara “Cumartesi Anneleri” yakıştırmasını yaptı ve kelimenin toplumdaki karşılığıyla bu isim herkes tarafından benimsendi.

Cumartesi Anneleri/İnsanları Galatasaray Meydanı’nda ilk ayını dolduramadan, polisin saldırısına uğradı. Hem ailelere hem hak savunucularına baskı ve tehditler her hafta yinelendi. Fakat ne aileler ne de hak savunucuları geri adım attı. Kimi zaman İHD İstanbul şube binasının içinde, kimi zaman önünde, kimi zaman sadece sessizce oturarak çocuklarını, kardeşlerini, yoldaşlarını sormaya devam ettiler.

Sezen Aksu’dan Şarkı

Polis saldırısı aralıklarla sürüyordu. Bu arada hükümet bir kez daha değişti Anavatan Partisi (ANAP) ve Doğru Yol Partisi (DYP) koalisyonu 53. hükümet olarak iktidardaydı. Mehmet Ağar’ın Adalet Bakanı olduğu bu dönem, cumartesi eylemlerine kamuoyundan henüz yoğun bir destek yoktu.

Fakat aynı süreçte Sezen Aksu bir şarkısını “Cumartesi Anneleri”ne ithaf ettiğini duyurdu. “Cumartesi Türküsü” 1996’da Aktüel dergisiyle dağıtıma çıktı. Meydanda duyulan ses gürleşmeye başladı.

Takvim 15 Ağustos 1998’i gösterdiğinde iktidarda Anavatan Partisi, Demokratik Sol Parti ve Demokrat Türkiye Partisi’nin koalisyonuyla kurulan 54. hükümet vardı. 53. Hükümetin Adalet Bakanı Mehmet Ağar, bu hükümette de İçişleri Bakanı olarak boy gösterdi.

 

7 Ay Aralıksız Polis Saldırısı

Üç yıldır ağır aksak süren polis saldırıları 1998’de artarak ağırlaşmaya başladı. Emniyet Müdürlüğü’nün “Kayıplar Otobüsü” oturanların yanına park ediyor ve otobüsten anonslar yapıyordu.

Anonslarda gözaltında kayıp diye bir şey olmadığı, kayıpların yasa dışı örgütlere katıldığı, devletin bunun dışındaki kayıpların aileleri ile işbirliği içinde olduğu anlatıldı, aileler devletle işbirliği yapmaya çağrıldı.

 

Toplam 1093 Gözaltı

Cumartesi Anneleri/İnsanları o günden itibaren 13 Mart 1999’a kadar polis darbının, günlerce süren gözaltıların muhatabı oldu.

Yedi ay boyunca, yani tam 31 kere zorla kaybedilenlerin akıbetini sormak için Galatasaray Meydanı’na çıkan kişilerden 1093’ü gözaltına alındı. Gözaltılar çoğu zaman daha Galatasaray’a gitmeden yolda, hatta kafelerde döverek, yerlerde sürükleyerek, tartaklayarak yapıldı.

Gözaltı süreleri birkaç saatten başlayıp beş güne kadar varıyordu. Gözaltına alınanların hep birlikte gözaltında kaldığı süre 932 gün oldu. Toplam 84 günlük iş göremez raporu alındı.

Birçok insan hakkında “polise mukavemet”, “toplantı ve gösteri yürüyüşleri kanununa muhalefet” suçlamalarıyla davalar açıldı. Suçlamaların boyutu o kadar ilerlemişti ki okuma yazma bilmeyen kadınlar gözaltı hücrelerindeki duvarlara yazı yazmaktan yargılandı.

200. Haftada “Belirsiz Süreyle” Ara

Devletin kaybettiklerinin hesabını soranlar, devletin ve kolluk güçlerinin bütün bu baskıları nedeniyle eylemlerinin 200. Haftasında, 13 Mart 1999 günü, cumartesi eylemlerine belirsiz bir süreyle ara verdiklerini açıkladı.

İlk oturma eyleminin yapıldığı 1995’ten itibaren yaklaşık 15 yıl boyunca 70 kadar kaybın kemiklerine ulaşıldı.

Bu süreçte çocuklar büyüdü, evlendi, bebekleri oldu. Kimi anne-babalar çocuklarının kemiklerini bile bulamadan kapattı gözlerini dünyaya. 700. haftadaki polis saldırısında annesiyle beraber gözaltına alınan Hasan Ocak’ın ablası Maside Ocak bu sürekliliği şöyle anlattı:

“O günden bugüne hiçbir şey değişmedi. 1997’de iki kuşak olarak gözaltına alınırdık, bugün üç kuşak gözaltına alındık.”

10 yılın Ardından Galatasaray Meydanı’nda

Takvim 31 Ocak 2009’daydı. İktidarda Recep Tayyip Erdoğan başbakanlığındaki AKP hükümeti vardı. Cumartesi eylemlerine belirsiz süreyle verilen ara 10 yıl sürmüştü. Cumartesi Anneleri/İnsanları 1915’te kaybedilen Ermenileri de kayıplarının arasına katarak, sessiz oturuşlarına devam etme kararı aldı.

Bundan böyle her cumartesi devam edecekleri oturma eylemlerinin 201. haftasında 1995’te gözaltında kaybedilen Ali İhsan Dağlı’nın akıbetini sormak için buluştular. 10 yıl eylemsiz geçmişti ancak Galatasaray Meydanı’nda yeniden oturulduğunda gözaltında kayıpların daha geniş kesimlerde yankı bulmaya başladığı görüldü.

Erdoğan: Arkalarında Kimler Var?

Dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan “Onlar kim, ne yapıyorlar, sadece oturuyorlar, arkalarında kimler var biliyor musunuz?” diyerek ulusal ve uluslararası kamuoyunun odağını devletin bekasına çevirdi.

Ancak polis müdahalesi, eylemlerin engellenmesi bir süre söz konusu olmadı.

Tarih 6 Eylül 2010’u gösterdiğinde İrlandalı müzik grubu U2, konser için Türkiye’deydi. Grubun solisti Bono, 1995’te kaybedilen Fehmi Tosun’un eşi Hanım Tosun’la görüştü ve daha sonra sahneden “Fehmi Tosun’u unutmayın” diye seslendi. Cumartesi eylemlerinin sesi artık sadece Türkiye’de değil dünyada yankılanıyordu.

Kayıplar da Cumartesi Anneleri/İnsanları da yıllar sonra yeniden gündem olmaya, gündemi belirlemeye başlamıştı.

2011’de Kayıp Yakınları Erdoğan ile Aynı Masada

“Onların kim olduklarını bilen” Erdoğan, Şubat 2011’de kayıp yakınlarını Dolmabahçe Sarayı’na davet etti. Bu, devletin Cumartesi Anneleri/İnsanları’nı tanıması demekti. Kayıp yakınları 16 yılın sonunda bir muhatap bulmuştu.

Ziyarete gittiklerinde talepleri vardı elbette. Meclis’te gözaltında kayıpları araştırmak için kalıcı bir komisyon kurulmasını ve Birleşmiş Milletler İnsanların Zorla Kaybedilmesinden Korunması Sözleşmesi’nin imzalanmasını istediler.

O dönem Bekir Bozdağ Meclis kürsüsünden seslenerek “Şimdi ilk defa bir başbakan yavrularını kaybeden anaları huzuruna kabul ediyor, onların dertlerini dinliyor, ‘ben bu işe sahip çıkacağım‘ diyor” demişti.

Berfo Ana 2 Yıl sonra Yaşamını Yitirdi

Dönemin başbakanı Erdoğan’la görüşmeye katılanlardan biri de kayıplardan Cemil Kırbayır’ın 103 yaşındaki annesi Berfo Kırbayır’dı.

“Cemilim gelir” diyerek evinin kapılarını kilitlemeyen, “Beni çocuğumun kemiği bulunmadan defnetmeyin, mezara gömmeyin” diye vasiyet eden Berfo Ana hiçbir sonuca bağlanmayan bu görüşmeden iki yıl sonra, 2013’te hayatını kaybetti.

699 Hafta Boyunca Ne Oldu?

Cumartesi Anneleri/İnsanları Galatasaray Meydanı’ndaki eylemlerine her hafta devam etti.

Eylemlerde 699 hafta boyunca kaybedilenlerin fotoğrafları dışında hiç örgüt pankartı olmadı, başka herhangi bir pankart veya fotoğraf da. Slogan atılmadı. Her hafta yarım saatlik sessiz bir oturuşun ardından bir gözaltında kaybın öyküsü anlatıldı.

699 hafta boyunca gözaltında kayıpların siyasi çıkarlar için kullanılmayacak kadar büyük bir insan hakları ihlali olduğu anlatıldı, adalet talep edildi. Varsa kemikleri, mezarlarının yeri gösterilsin istendi.

699 hafta boyunca yüzlerce insan tek bir kemiğe hasret yaşadı. Bazıları Berfo Kırbayır gibi o kemiğe hasret öldü.

Devlette Sürekliliğin Esası: 700. Hafta

Ve takvim 16 Ağustos 2018’e geldiğinde Galatasaray Meydanı’ndaki 700. eylem için bir çağrı videosu yayınlandı.

Bu kez mikrofonda Sezen Aksu değil, Ahmet Kaya’nın 1995’te gözaltında kaybedilenlerin yakınlarının yürüttüğü mücadeleye destek vermek için söylediği “Beni Bul Anne” şarkısını seslendiren Ceylan Ertem ve kayıp yakınları Besna Tosun, Maside Ocak, Serpil Taşkaya, İkbal Eren vardı. Ümit Kıvanç’ın hazırladığı videoda Ahmet Kaya’nın kaydı da yer aldı.

25 Ağustos 2018 Cumartesi günü, Galatasaray Meydanı’ndaki 700. oturmada kayıp yakınları ve insan hakları savunucuları İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun emriyle, tıpkı kamuoyu desteğinin arttığı 1998’deki saldırıyı anımsatan görüntülerle, bir kez daha o meydandan koparıldı.

Kaynak: Bianet/ Tansu Pişkin


Cumartesi Anneleri, Süleyman Soylu’nun saldırılarına rağmen  kararlılıklarını koruyarak 701. hafta da meydanda olacaklarını dile getirdiler.