İçerik ve his olarak ciddi bir farklılığa sahip olsa da, rüyaların çeşitliliği uyanıklık kadar karmaşık.
Bir bireyin hayat sürecine göz gezdirirsek, çocukların rüyalarının erişkinlerden epey farklı olduğunu görürüz. Çocuklar aile üyeleri, arkadaşlar ve korkutucu hayvanlarla duygusal etkileşimleri görmeye meyilliyken; erişkinler rüyalarında diğer erişkinleri görür. Genç erişkinlerin rüyaları, rüya gören ile o dönemdeki arkadaşlar ve ilişkide oldukları insanlar ile sosyal etkileşimlerle doludur.
Erkeklerin rüyaları kadınların rüyalarından oldukça farklıdır. Kadınlar erkek ve kadınları eşit sıklıkta rüyada görürken, erkekler diğer erkekleri daha sık görür. Orta yaşlılar yaratıcılık isteyen işler, miraslar ve süregelen endişeleri görmeye meyilliyken; ölmekte olan insanların rüyaları doğaüstü varlıklar, öteki dünya sahneleri ve ölmüş olan sevdikleriyle yeniden kavuşma görüntüleriyle doludur. Rüyalar kelimenin tam anlamıyla beşikten mezara dek bize eşlik ederler.
Bakışlarımızı bir hayat boyunca görülen rüyaların incelenmesi yerine tek bir gecede oluşan rüyalara çevirelim. Yine büyük bir heterojenlik buluruz. REM uykusu ve non-REM (NREM) uykusu gece boyu dönüşümlü olarak yaşanır ve gece ilerledikçe NREM evreleri gittikçe kısalırken REM evreleri gittikçe uzar. Sabah uyanmadan hemen önce 45 dakika kadar bir süreyi REM evresinde harcayabiliriz.
REM uyanışlarından ortaya çıkarılan rüyalarla, NREM evresinden çıkanlar oldukça farklıdır. İlki agresyonla doluyken ikincisi değildir. Gecenin erken saatlerinde oluşan rüyalar (çoğunlukla NREM uykusunda oluşurlar) bir çatışmaya ait duygusal bir meseleyi anlatır, sonrasında gece ilerledikçe diğer rüyalarda bunlar üzerine çalışılır. Duygusal anılar nihayetinde korteksteki uzun süreli hafıza depolarına yerleşene dek NREM’den REM’e gece boyu bir ileri bir geri transfer edilir.
Rüya gören beyin gece ilerledikçe hafıza depolarındaki eski anılara kademe kademe ulaşabilir. Sabahın erken saatlerindeki REM rüyaları, gecenin erken saatlerinde gerçekleşen REM evrelerine kıyasla erken çocukluk döneminden sahneleri ve anılara ait referansları daha fazla sayıda içeriyor.
Rüyalar yalnızca bir ömür boyunca veya bir gece içinde değişim göstermezler, aynı zamanda tarihsel dönemler boyunca da dramatik değişimler gösterirler. Antik Yunanların, Romalıların ve elbette antik dünyadaki birçok insanın rüyaları ruhlar dünyasına ve atalar ile tanrıların gerçekliğine açılan birer portal gibi görülürdü. Eski insanlar sıkça günlük ilişkilerinde onlara yardım edebilecek veya işlerini zorlaştıracak ruhsal bir varlıkla anlaşma yapılan rüyalar deneyimlerdi.
Rüya durumları bunun yanı sıra yoğunluk boyutunda da değişim gösterir: REM uykusu esnasında fizyolojik uyarılma ne kadar yoğunsa rüya içeriği de o denli acayiptir. Örneğin sıradan, her gün görülebilecek tarzda rüyalar büyük ‘epik’ rüyalardan daha az yoğundur. Bu epik rüyalar çoğu kez rüya görenin birçok rüya periyodu boyunca tekrarlanan biçimde ve sıkça ziyaret ettiği fantastik dünyalardan sahneleri barındırır. Öte yandan sıradan bir günlük rüya, rüya görenin özel bir şey yapmayıp bir iki tanıdık karakterle sosyal etkileşimde bulunduğu tipik içerikler barındırır.
Yoğunluk boyutu rüya çeşitliliği anlamında hesaba katılabiliyor olsa da, en ilginç rüya durumlarından bazıları için açıklayıcı değil. Örneğin ampüte olanlar sıklıkla kendilerini uzuvlu olarak görürler. Ampütasyondan yıllar sonrasında bile uzuv kaybını rüyalarında deneyimlemeyebilirler. Hatta ve hatta, doğuştan gelen bir durum söz konusu olsa bile. Benzer şekilde doğuştan sağır ve dilsiz veya doğuştan belden aşağısı felçli olanların rüyaları sağlıklı deneklerinkinden ayırt edilemiyor. Sağır ve dilsiz bireylerin rüya raporları onların rüyalarda normal bir şekilde konuşup duyar halde olduklarını gösteriyor. Değişen derecelerde yarı felçli insanlar kendilerini uçuyor, koşuyor, yürüyor ve yüzüyor olarak bildiriyorlar. Rüya, rüyayı gören uyanık bireyden farklı birine erişiyor.
Çoklu kişilik bozukluğu sahibi hastaların rüyalarında ikincil kişiliklerin ortaya çıkışı görülebilir. Sıklıkla yeni kişilik, ilk olarak rüyalarda ortaya çıkar, daha sonra bireyin davranışsal repertuarının kontrolünü ele geçirerek günlük kişilik halini alır. Rüya gören kişi, rüya esnasında birincil kişiliğinden ikincile geçişi deneyimler ve kimin kimi, kimin rüyasında gördüğü sorusu açığa çıkar.
İzole uyku felci, yani bireyin uyandıktan sonra konuşamama veya hareket edememe hali, rüya görenin zihninin bir kısmı uyanıkken başka bir kısmının hala REM uykusunda olduğu zamanlarda gerçekleşir. Arkasından gelen rüya oldukça korkutucu olabilir, birey onunla sonrasında bir şekilde etkileşime geçmeyi deneyecek kötücül bir varlığın halüsinasyonunu görebilir. Çoğunlukla kötücül yaratığın niyeti onu ele geçirmek veya yok etmektir.
Öte taraftan sahte-uyanıklık rüyaları, rüya durumunu sürdürürken uyanışın öznel deneyimini içerir. Rüya gören, uyanmış gibi hisseder ve giyinmek ya da dişlerini fırçalamak gibi günlük rutinlerine başlar. Bu günlük rutinleri gerçekleştirirken rüya gören gerçekten uyanır. Çoğunlukla bu “rüya içinde rüyalar” uyanış deneyimlerinden ziyade, önceki rüya sahneleri ve karakterlerden referanslar içerir. Rüya gören kişi, sahte uyanıştan önce gerçekleşen rüyayla aynı ortamda uyanabilir ve gerçekten uyanana dek birkaç sahte uyanış yaşayabilir.
Hala sadece rüyalarda karşılaşabileceğimiz karakterler var. Örneğin ölüm, rüya görene bir mesaj taşıyacak bir ziyarette bulunabilir. Bu tarz rüyalar tipik olarak açık, canlı ve yoğundur. Kesinlikle gerçekmiş gibi deneyimlenir.
Tüm bunlar neden önemli? Rüya durumlarının devasa çeşitliliği, rüya görmenin biyolojik formda oluş için uyanıklık kadar önemli olduğunu ve yüksek olasılıkla çoklu üretken mekanizmalara ve fonksiyonlara sahip olduğunu öne sürüyor.
Örneğin, korkutucu tehditler hakkında rüya görmek büyük olasılıkla gün içinde bu tehditlerden kaçınmamıza yardım ediyor. Önceden karşılaşılan rüya karakterlerinin veya ortamlarının tekrar görülmesi büyük ihtimalle rüya görme sayesinde bilişsel mimariyle uyum sağlama, onu sürdürme veya değiştirme işlevi görüyor.
Rüya durumları uyanık halde ne olduğundan bağımsız olarak ortaya çıkıyor ve birçok kez bilimin henüz yalnızca kayda geçirmeye başladığı rüya durumunun içindeki bir şeye gönderme yapıyor.
Kaynak/Çeviri: Nöroblog/Eris İnal