“Gilets Jaunes Eski Siyasal Sınıfları Havaya Uçurdu”
Fransa’nın neoliberal düzeni, Sarı Yelekliler eylemlerinin kurulu siyasi sözleşmeleri paramparça edişiyle titriyor. Yeni süreç, hem tehlike hem de fırsatlar sunuyor.
Mevcut düzen, geleceğin düzensizliğidir. (Saint-Just/ 1767-1794)
Düzinelerce zırhlı araç ve tomayla desteklenen çevik kuvvetin taktik değişimiyle karşı karşıya kalan Sarı Yelekliler, başkentin en zengin mahallelerinin bazılarının Mayıs 68’den bu yana Paris’in merkezinde görülmemiş şekilde genel huzursuzluk duygusuyla karıştığı geçen iki hafta sonunda olduğu gibi güvenlik güçlerini alt etmeyi başaramadı. Yine de, ülke genelinde 89.000 çevik gücün mobilizasyonu ve 1700’den fazla protestocunun tutuklanması bile Sarı Yeleklileri “IV. Eylem”i için Champs Élysées‘e çıkan ana bulvarlara bir kere daha inmekten alıkoyamadı. Bir polis sözcüsü, mülk tahribatından kaynaklı genel hasarın, isyanların doğasının daha dağınık olması yüzünden, önceki haftalardan çok daha büyük ve yaygın olduğunu belirtti. Bordeaux, Toulouse, Lyon, Dijon, Nantes ve Marseille dâhil diğer pek çok Fransız kenti de şiddetli çatışmalara tanık oldu.
İki öfkeli kamyon şoförünün, Macron hükümeti tarafından getirilen yeni bir “ekolojik” yakıt vergisine karşı yerel karayollarını ve otoban gişe istasyonlarını engellemek üzere yaptığı yaygın Facebook çağrısına ülke çapında bir yanıt olarak başlayan eylemler, şimdi bankacı başkan ve açıkça temsil ettiği varlıklı şirket seçkinlerine karşı tam gelişmiş halk isyanına dönerek ilerliyor. Sarı Yelekliler hareketi -eğer bu şekilde doğru olarak tanımlanabilirse- sosyal bileşimi ve ideolojik yönelimi bakımından sarsıcı ve çelişkili kalsa da, Fransız siyasetinde büyük bir çatlak açtığına dair çok az şüphe var.
Sol için ortaya çıkan senaryo hem heyecan verici fırsatlar hem de bir dizi önemli politik risk sunuyor. Radikal ve otonom toplumsal güçler, önlerindeki tehlikeyi göze alarak kendilerini bu alışılmadık ve belirsiz duruma nasıl sokacaklar?
Krizin Derinleşen Algısı
Eylemcilerin halktan aldığı yaygın destek, hükümetin bu gelişmeler karşısındaki tıkanıklığını daha da güçlendiriyor. Anketler, Macron için yüzde 18’lik berbat onaylanma oranının tam karşıtlığını ortaya koyarak, ankete katılanların üçte ikisinden fazlasının Sarı Yelekliler’i onayladığını gösteriyor. İlginç bir şekilde, hükümet ve kurumsal medyası tarafından yürütülen, “gerçek” Sarı Yelekliler ile sol-kanadın aşırı ucu ve sağ-kanadın casseurs (kesicileri) ya da holiganları arasına sürekli bir takoz sıkıştırmayı amaçlayan ortak bir dezenformasyon kampanyasına rağmen, eylemcilerin kendileri bugüne kadar, bu hatlar arasında bölünmeyi reddetti.
Gelişmemiş ve Çelişkili Bir Hareket
Sonuç olarak, Sarı Yelekliler tüm Fransız halkını kesinlikle temsil etmezken, şu an rahatlıkla popüler bir hareket olarak sınıflandırılabilir. Aslında, katılımcılarının tanımına göre sosyal bileşimi ve ideolojik yönelimi daha geniş toplumda bulunan çeşitliliğin bir kısmını yansıtıyor – diğer bir deyişle bu hareket, çağdaş Fransa’da geniş ölçüde yinelenen aynı çelişkileri ve önceden var olan siyasal fay-hatlarını içeriyor. Eğer Sarı Yelekliler fenomeni kafası karışık ve politik anlamda tespiti zor olarak kalırsa, -muhtemelen Fransız işçi sınıfı tarafında varsayılan ahlaki çöküşten çok, ülkenin demokrasi sonrası geç kapitalist toplumunun iyice düzensiz ve depolitize edilmiş doğasındandır– bu bizzat kırk yıllık neoliberal yeniden yapılanma ve politik ayrışmanın bir sonucudur.
Riskler ve Fırsatlar
Sarı Yeleklileri birleştiren bir şey varsa, o da Başkan Macron nefretini paylaşmaları ve onun keskin yoksul-karşıtı politikalarına kolektif başkaldırıdır. Sarı Yelekli bir eylemcinin açıkladığı gibi, “Macron’un makamındaki ilk hamlesi, yoksul insanların kira yardımlarından para keserken, mega-zenginlerin servet vergisini düşürmekti. Bu ciddi bir adaletsizliktir.” Bu açıdan bakıldığında, geniş çapta küçültülmüş “ekolojik” yakıt vergisi gerçekten de, gelir kaybını telafi etmek ve iklim krizinin maliyetlerini işçi sınıfına yüklemek için yalnızca bir girişimdir –Macron’un politik rolünün temel kısmı, kapitalistler için Robin Hood’un tersidir; zenginlere vermek için fakirlerden çalmak.
Sarı Yeleklileri, hareketlerinin gelişmemiş ve çelişkili doğalarından ötürü küçümsemememiz gerekse bile, ırkçı, cinsiyetçi ve homofobik aşırı-sağ ile geniş bir mücadele alanı paylaşımının içerdiği tehlikelerden sakınabiliriz. Sarı Yelekliler gibi oldukça heterojen bir harekette bir dereceye kadar, aşırı-sağın katılımının kaçınılmaz olduğu söylenebilir. Bu durumda daha geniş bir toplumsal muhalefet için meydan okuma, bu tür “kirlilikleri” oturdukları rahat koltuklardan kınamak değil, o aşırı-sağ unsurların hareket içinde hegemonik bir konum yerleştirmesini önlemek olacaktır. İsyanın yükselmesine yol açan yaygın öfke yakın zamanda tamamen dağılacak gibi görünmediğinden, radikal ve otonom toplumsal güçlerin çok az seçeneği var, ama hareketin ırkçı ve ulusalcı eğilimlerini olabildiğince önemsizleştirme çabası içinde etkin olarak katılabilirler.
Tüm Şüphelerin En Güzeli
Yine de, ortaya çıkan bu fırsatlara ve yaygın devrimci coşkuya rağmen, bir takım ciddi zorluklar devam ediyor. Yoğun katılım, önümüzdeki haftalarda kademeli olarak azalmaya başladığında -özellikle de tatil günlerinin gelişiyle kaçınılmaz olacak- halkın kızgınlığı, ülkenin dört bir yanında içten içe kaynamaya devam edecek. Bu yaygın enerjinin bir kısmı kuşkusuz yeni toplumsal hareketlere ve taban girişimlerine kanalize edilecek olsa da, daha izole bireysel hayal kırıklıkları hemen verimli bir çıkış bulmakta çoğu zaman başarısız olacaktır. Bu hayal kırıklığı içinde, Sarı Yeleklilerin politik mirası hakkında daha geniş sorular ortaya çıkacak ve sol ve sağ muhalefet liderleri, büyük isyanın meşru “varisi” olarak tanınması için birbirleriyle çekişmeye devam edecek.
Bu bağlamda, popüler bir katılım ivmesi ile güçlendirilmiş bir Le Pen yönetiminin korkutucu senaryosu, ufukta uğursuz bir şekilde uzanıyor. 2013’te Brezilya’daki kalabalık gösterilerin ve 2014 Ukrayna’daki iç savaşın, 2013’te İtalya’daki protestoların siyasi başarısızlığı, bu riskin küçümsenmeyeceğini açıkça göstermektedir.
Bununla birlikte, bu kayda değer tehlikelere rağmen, olası bir Le Pen yönetiminin altında yatan nedenleri, neoliberal merkezin çöküşü için bir katalizör olarak Sarı Yelek ayaklanmasının rolüyle birleştirmemek önemlidir.
Sonuç olarak, Gilets Jaunes (Sarı Yelekliler) siyasal kurumu kuşatan derin meşruiyet krizinin bir belirtisidir. Şu anda bu eylemleri istismar etmeye çalışacak aşırı-sağ korkusunu belirten endişeli eylemciler haksız değildir, ancak 18 ay önce Sarı Yelek barikatları bile başlamadan Le Pen’in cumhurbaşkanlığını kazanmasına ramak kaldığı, hatta AB parlamento seçimi anketlerinde Macron’u geçtiği gerçeğini göz ardı etme eğilimindeler. Başka bir deyişle, Le Pen Fransa’nın bir sonraki cumhurbaşkanı olacak olursa, bu sarı yelekliler ayaklanmasından kaynaklanmayacaktır; kırk yıllık sınıf kutuplaşmasının ardından yapılan eski politika yönteminin iflasının bir sonucu olacaktır. Güvenilir ve ilham verici bir devrimci mücadelenin yokluğunda, neoliberal merkezin krizi zaten her zaman sağa doğru işaret etmektedir.
Çeviri: Betül Taylan
Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 48. Sayısında yayınlanmıştır.