Heinrich Schliemann ve Yılanlı Sütun



“Yağmacı arkeologlar” çağının coğrafyamızda da en tanınmış isimlerinden Alman arkeolog Heinrich Schliemann’ın Troya başta olmak üzere Anadolu’daki çalışmaları konuya ilgili olanlar için önem arzediyor. Geçtiğimiz günlerde açığa çıkan belgelere göre, Scliemann’ın Yılanlı Sütun’un da Almanya’ya götürülmesi için çaba harcamış ancak başarılı olamamış.

Heinrich Schliemann’ın 24 Mart 1881’de Berlin Kraliyet Müze Müdürü Richard Schöne’e yazdığı bir mektuba göre, o dönem arkeolojik buluntulara gerekli değeri vermeyen Abdülhamit’e durumun anlatılıp Yılanlı Sütun’un Berlin’e götürülebileceği söylenmiş.

Ancak dönemin Müze-i Humayun (İstanbul Arkeoloji Müzesi) müdürü Anton Dethier, Schliemann’ın her faaliyetini yakından takip ediyordu. 1881’de Dethier’in ölümünü fırsat bilen Schliemann, Troya hazinelerini bağışladığı Berlin Kraliyet Müzesi Müdürü Richard Schöne’e ulaşarak Yılanlı Sütun’u da götürebileceğini düşünmüş. Mektupta şu şekilde geçiyor:

“Herodot’a göre, Spartalılar tarafından Platea Savaşı’ndan sonra (MÖ 479) Delphi’de dikilen, üzerinde savaşa katılan tüm kentlerin adının yazılı olduğu, üç yılan biçimindeki yüksek bir kaidesi olan bronz anıt, 1600 yıldır İstanbul’daki At Meydanı’nda duruyor ve Türkler için küçücük bir önemi bile yok. Bu nedenle diplomatik yoldan Türk hükümetinden bunu elde etmenin çok kolay olduğuna inanıyorum. Her hâlükârda bunun için en uygun zaman gelmiştir. Çünkü bu tür şeylerin değerinden anlayan tek kişi olan İstanbul Müzesi Müdürü Dr. Dethier kısa bir süre önce öldü ve şu anda Türkiye’nin Almanya’ya çok ihtiyacı var. Bu yılanlı sütunun Berlin’deki müzenizde sergilenmesinin yol açacağı sevinci bir düşünün. Yılan başından bir tanesi İstanbul Müzesi’nde. Yanılmıyorsam sadece tek kafası eksik. Bildiğiniz gibi bir zamanlar bu sütunun üzerinde altından üçayak duruyormuş. Majesteleri Kayzer (Alman İmparatoru II. Wilhelm) doğrudan Sultan’a (2. Abdulhamid) yazsa, nasıl olur acaba? Ama belki de bu bakır pasının yediği eski metal yığının, ne kadar değersiz olduğuna Sultan’ı en iyi Kont Haztfeldt (Almanya İstanbul Büyükelçisi) ikna edebilir.”

Troya Kazı Başkanı Prof. Dr. Rüstem Aslan mektupla ilgili olarak şunları söylüyor: “Schliemann, buluntuları Osmanlı topraklarından çalıp götürmek için her şeyi göze alan, bir ‘eski eser hırsızı’ gibi davranan tipik bir 19. yüzyıl aydınıdır. Schliemann’ın Richard Schöne ile olan yazışması, hem dönemin içinde bulunduğu ‘kültürel yaklaşımı’ anlama, hem de Schliemann’ın Türklere ve buluntulara karşı tutumunu anlama acısından oldukça ilginç. Berlin Müze Müdürü Richard Schöne, Schliemann’ın bu garip isteğine 6 Nisan 1881’de cevap verir. Müze Müdürü Schöne, bahsettiği şeyin çok akıllıca olmadığını, Türklerin bu esere değer vermiyor olsalar da tüm dünyanın bu eseri çok iyi bildiğini ve bu nedenle böyle bir eserin Türkiye’den götürülmesinin çok büyük dikkat çekeceğini; ancak bu önemli eserin kalıbının bile müzesi için bir kazanç olacağını, nazik bir şekilde dile getirir. Schöne’nin kısa bir süre önce Troya buluntularını Berlin Müzesi’ne bağışlayan Schliemann’ı incitmeyecek nazik bir dil kullandığı satır aralarından okunabilmektedir. Gerçekten de Schliemann, 1890’daki ölümüne kadar aralıklarla Troas’ta çalışır ve 1890’a kadar eserleri batıya götürmeye devam eder.”

Günümüzde hala savaşların sürdüğü ve buluntuların sergileneceği yerlerle alakalı tartışmalar sürerken, konuya ilişkin geçmişe dair önemli bir anekdot daha açığa çıkmış oldu.