Genç İşçi Derneği, gündemi sıklıkla meşgul eden koronavirüsü ile ilgili bir yazı yayınladı. Yazıda toplumu doğrudan ilgilendiren birçok önlem alınmasına rağmen özellikle genç işçilerin, neredeyse ölüme gönderildiği vurgulandı. Yazıda asıl virüsün, kapitalizm ve devletin kendisinin olduğu vurgulandı.
Genç İşçi Derneği sitesinden yapılan açıklamanın tamamı şu şekilde:
“Yaşadığımız coğrafya dâhil olmak üzere tüm dünyada bugünlerde en çok konuşulan gündem Koronavirüs haline geldi. Tüm dünyayı etkileyen bir pandemi olarak da kabul edilen bu hastalık bugüne kadar 120’dan fazla devlette, yaklaşık 130 bini bulan vaka sayısı ve yaşamını yitiren binlerce kişi ile tüm insanlığı tehdit ediyor.
İnsanlar bu yeni nesil virüsü birbirine kolayca geçirebiliyor ve üstelik enfekte olan kişilerin hastalığı ağır geçirmese de kuluçkada olduğu süreç içerisinde başkasına farkettirmeden bulaştırma riski bulunuyor.
Karantinaya alınan bölgeler, kapatılan ticaret sahaları, uçuş yasakları, iptal edilen kapalı alan etkinlikleri ve kalabalık açık alan etkinlikleri, iptal edilen ya da seyircisiz oynanan spor etkinlikleri, tatil edilen okullar idari organlar dâhil olmak üzere çeşitli yapıların en çok uyguladığı tedbir önlemlerinden.
Toplum yaşamı önemli ölçüde etkileyen önlemlerin alınmaya çalışıldığı yaşadığımız coğrafyada, alınan önlemlerin işçilere yönelik olmadığını, hizmet sektörü başta olmak üzere işçilerin hem hastalığı kapma hem de hastalığı bulaştırma riskinin göz önüne alınmadığını belirtmek gerekiyor.
Kapitalizm En Tehlikeli Virüstür
Kolonya gibi temizlik malzemelerinin, maskenin ve temel gıda maddelerinin hızlıca satın alınması ve pek çok ürünün karaborsaya düşerek fiyatlarının artması “fırsatçılar ortaya çıktı” şeklinde lanse ediliyor. Fakat kâr odaklı işleyen, her krizi kendi lehine çevirmeye çalışan kapitalist sistemin kendisinin fırsatçılığa doğrudan zemin yarattığını görmek ve meseleyi sadece kişilere indirgememek gerekiyor.
Aynı bakış açısıyla binlerce insanla doğrudan iletişim kuran kafe, restoran, bar, mağaza işçilerinin, temizlik işçilerinin, kargo işçilerinin ve kuryelerin birbirlerine ve diğer insanlara bulaştırma riski düşünülmüyor.
Yukarıda sayılan önlemlerle toplumsal çapta teyakkuza geçtiğini ilan eden devlet yetkililerinin, kapitalist sistemin işlemesiyle ilişki olan bir başka toplumsal alana dair herhangi bir önlem almadığı görülüyor. AVM’lere giden insan sayısının azaltılması gerektiğine dair öneriler ortaya atılırken işçilerin koşulları hakkında düzenlemeye gidilmiyor. Fabrikalarda ve pek çok üretim alanlarında ve iş yerlerinde işçiler için dezenfekten hijyen malzemeleri bulunmuyor.
Ortaya çıkan ücret izin talebi göz ardı ediliyor. Ayrıca patronların ücretli izin vermek zorunda kaldığı alanlarda kullanılan izinlerin ya da yurtdışından gelen çalışanların kullandığı izinlerin yıllık izinlerden kesildiği anlaşılıyor. Üst üste 2 gün işe gelmediğinde kıdem tazminatı dâhil olmak üzere hiçbir tazminatı verilmeyen işçiler neredeyse virüs kapmaya zorlanıyor. Toplu taşıma ücretlerine özellikle ekonomik kriz bahanesiyle yapılan zamlarla işçilere nefes alabilecekleri hiçbir alan bırakılmazken televizyonların karşısına geçen devlet yetkilileri dalga geçer gibi toplu taşıma kullanmamamız gerektiğini tavsiye ediyorlar.
Ekonomik krizi de düşündüğümüzde kendi kârlarından hiçbir koşulda ödün vermek istemeyen patronların, işçilerin yaşamlarını önemsemeyerek onları tehlikeye atmaya devam edeceği görülüyor. Patronlar iyiden iyiye korunaklı dünyalarına sığınırken işçilerin iş yükünü arttırıyorlar. Ne de olsa biliyorlar ki işsiz bırakılan milyonlarca insan iş arıyor.
Virüsün bu nedenli yayılmasının ve pek çok coğrafyada halkın sağlığına dair gerekli önlemlerin çok geç alınmasının nedeninin kapitalist sistemle ve devletlerle ilişkili olduğunu görmek, bu sistemin şimdi de gerçek bir biyolojik virüsle yaşamı tehlikeye attığını anlamak gerekiyor.
Mücadelenin gerekliliği her alandan yükseliyor. Bu hastalığa dair farkındalığı büyütmek, bu farkındalığın içerisinde patronların ve devlet yetkililerinin görmezden geldiği işçilerin de yaşamını düşünmeyi gerektiriyor. Biliyoruz ki tehlike virüsün de ötesinde, yeni virüslere kapısı her daim açık olan, yaşamlarımızı çalmaktan hiçbir zaman geri durmayan mevcut sistemin kendisidir. Zaman, hakkımız olanı geri alma zamanı. Zaman, işçilerin yaşamını bulduğu her fırsatta çalan, kendileri birer virüs olan devletlere ve patronlara karşı dayanışmanın ve yaşamımızı savunmanın zamanı.”