8 Nisan Dünya Romanlar Günü nedeniyle 50 Roman derneği tarafından ortak bir açıklama yayınlandı. Açıklamada Romanların Korona Krizi sürecinde de ayrımcılığa uğradıkları ifade edilerek, acil talepler sıralandı. Romanların ağırlıkla çiçekçilik, düğün müzisyenliği, kağıt toplayıcılık, seyyar satıcılık yaptığı, ancak Korona Krizi nedeniyle bu mesleklerin fiilen yapılamadığının belirtildiği açıklama ve talepler şu şekilde:
“Her yıl çeşitli etkinliklerle kutladığımız 8 Nisan Dünya Romanlar Günü’nü bu yıl koronovirüs ekseninde ve acil eylem planı talebiyle gündeme getirmek istiyoruz.
8 Nisan 1971 tarihinde 14 ülkeden gelen Roman delegelerin katılımıyla ilk Dünya Roman Kongresi düzenlendi. Kongrede Romanlara yönelik olumsuz yargılara, ırkçılığa ve ayrımcılığa karşı güçlü bir sesle itiraz edildi. O gün örgütlü mücadele başladı. Kongrelere katılan delege sayısı, yıldan yıla arttı. 1990 yılındaki 4. kongreye yaklaşık 300 Roman delege katıldı ve o kongrede, 8 Nisan’ın Dünya Roman Günü olarak kutlanmasına karar verildi. Bu bir bakıma hüzünlü bir zaferdi. Çünkü tarih boyunca hiçbir savaşa ortak olmayan Roman toplumu, her savaşın bedelini bir şekilde ödemişti. Kimi zaman yerlerinden edilerek kimi zaman katledilerek!
Hitler Almanya’sında Romanlar, korkunç deneylerde kobay olarak kullanıldı, gaz odalarında öldürülerek yakıldı, üç kuşak Roman kanı taşıyanlar dahi yok edildi. Zulüm, bununla sınırlı kalmadı. İspanya’da Romanların kulakları kesildi, anadilleri yasaklandı, Çekoslovakya’da birçok Roman kadın, rızaları olmaksızın kısırlaştırıldı… Romanlar dünyanın dört bir tarafında buna benzer insanlık dışı uygulamalara maruz kaldı.
Böyle acı dolu geçmişe sahip olan Romanlar için örgütlü mücadeleye girişmek elbette bir zaferdi. O günden beri, her 8 Nisan’da bu hüzünlü zafer kutlanıyor.
Türkiye’de Romanlar toplumun ayrılmaz parçası olsa da bu durum, hala bir gerçek olarak kabul görmüyor. Romanlar, en temel haklarını diğer vatandaşlarla eşit ölçüde kullanamıyor. Kullanmak istese de -başta ayrımcı davranışlar olmak üzere- ciddi engellerle karşılaşıyor.
Romanlar eğitim, istihdam, barınma, sağlık ve sosyal hizmetler alanındaki en temel haklara erişemediği gibi saydığımız tüm alanlarda şiddetli ayrımcılığa uğruyor.
Olağan dönemde bile haklarına erişemeyen Romanlar, koronovirüsün dünyayı sardığı böyle olağan üstü dönemlerde neler yaşıyor derseniz; öncelikle söylemeliyiz ki, Romanlar bir kez daha derin ayrımcılıkla karşı karşıya! Bir ilçede “Romanlar zaten virüslü!” denilerek mahalle ilaçlanmıyor. Bir başka ilçede kâğıt topladıkları arabalara el konuyor, üstüne üstlük bir de ceza yazılıyor! Bazı yerlerde sosyal yardım almaya gidenler, eli boş dönüyor. Bireylerden “Bizi virüs öldürmezse açlık öldürecek.” isyanı yükseliyor.
Salgın öncesinde, derin yoksulluğa rağmen bir şekilde hayatta kalma stratejisi geliştiren Romanlar için yeni bir dönem başladı. Toplum, son yıllarda temel haklara erişme kaygısı taşırken artık “Hayatta kalabilecek miyim?” kaygısı taşıyor.
2012’den beri Roman Sivil Toplumu, “her an afetteymiş gibi” davranılarak politika üretilmesini, acil eylem grubu oluşturulmasını talep ediyor. Yıl 2020, acil eylem grubu yok ama acil eylem durumu var. Bu apaçık ortada!
Roman vatandaşlar için acilen harekete geçilmesini talep ediyor, bir kez daha “Ayrımcılığa artık son verin!” diyoruz.
Acil Talepler
Sosyal yardımlar kapsamında KOVİD-19 mücadelesi süresince bu yoksul kırılgan kesimlere düzenli nakit yardımında bulunulması,
Yoksul kesimlerin gıda temininde sorun yaşamaması için erzak desteği/sıcak yemek desteği sağlanması,
İçinde deterjan, sabun, kolonya, kağıt mendil gibi malzemelerin bulunduğu hijyen kitlerinin dağıtılması,
Su, elektrik, iletişim, doğal gaz faturalarının ödemesinin mücadele bitene kadar ertelenmesi ve ödemelerinin zamana yayılması,
Su, elektrik, iletişim, doğal gazı kesik olanlara ivedilikle su, elektrik, doğal gaz ve iletişim hizmetlerinin yeniden verilmesi,
Yoksul ve kırılgan kesimlerin ulaşabileceği mobil ve gezici sağlık hizmeti verilmesi,
KOVİD-19 şüphesi gösteren evsizlerin izolasyonda olabilecekleri, düzenli ve besleyici gıdalarla beslenebilecekleri, sağlık personeli desteği olan mekanların tahsis edilmesi,
İlaç katkı paylarının KOVİD-19 ile mücadele süresince kaldırılması,
Nüfus yoğunluğu oldukça yüksek olan bu mahallelerde düzenli aralıklarda dezenfeksiyon yapılması,
Mahallelerde sosyal yaşamın, dayanışmanın bir parçası olan kapı önü toplanmalarının yapılmaması konusunda bilgilendirme yapılması,
KOVİD-19’dan korunma, salgının önlenmesi konusundaki kamu spotlarının düzenli olarak STK’lar ve toplum önderleri aracılığıyla yoksul kırılgan kesimlerin çevrelerinde yayılmasının temin edilmesi,
KOVİD-19 sonrasında eğitimden kopan Roman çocukları için telafi eğitimi planlanıp uygulanması,
İşini kaybetmiş ailelerin tekrar iş kurana kadar Toplum Yararına Program (TYP) kapsamında değerlendirilmesi,
İvedi bir şekilde okur-yazar olmayan Romanlar için okur yazarlık kursuna başlatılması.
Yukarıda sıralananlar gibi yoksul kırılgan kesimlerin ihtiyaç ve özelliklerini dikkate alan önlemlerin, bu kesimlerin mağduriyetlerini azaltmasının yanı sıra, halk sağlığını koruyacağı ve KOVİD-19 yayılma hızını düşüreceği açıktır. İlgili kamu kurumları ve yerel yönetimlerin koordinasyon içinde gerekli tedbirleri çeşitlendirip alacağını umuyoruz.”