19 Temmuz tarihi, farklı coğrafyalardan ezilen halkların, devrimle özgürlüğe adım attıkları gündür.
İberya’da 1868’den itibaren anarşistler, 1936 devrimiyle taçlanacak süreci adeta iğneyle kuyu kazarcasına örgütlediler. 1936’ye giden bu süreçte anarşistler, anarşizmin örgütlü tarihine bir mücadele geleneği bıraktılar.
Bu gelenek, coğrafyaları ve sınırları aşarak, toplumsal devrimci anarşizm mücadelesi olarak, devletlerin ve kapitalizmin tüm saldırılarına karşı varlığını güçlenerek korumaya devam ediyor.
2012 yılının 19 Temmuzu’nda ise, halen sürmekte olan Suriye Savaşı’nın içinden bir devrim süreci süzülecekti. Suriye’nin kuzeyindeki Rojava bölgesinde oluşturulan kantonal yönetimler, bu bölgelerdeki yerellerin öz örgütlenme öz yönetim deneyimleri bugün savaşın yıkıcı etkileri altında bile olsa varlığını sürdürüyor.
Gerek cihatçı terörizmin, gerekse çevredeki devletlerin saldırılarına karşı, kadınların önemli yer tuttuğu öz savunma stratejisi Rojava Devrimi’nin bu askeri saldırılara, karşı koyuşunu sağlarken, İberya Devrimi’nde olduğu gibi komünlere ve kooperatiflere dayalı oluşturulan ekonomik model, kapitalizmin fiili saldırılarına bir karşı koyuş anlamı taşıyor.
Tarihsel olarak, İberya Devrimi’yle önemli bir aşama kaydeden bu devrimler süreci, Meksika devletine karşı Magonların ve Zapataların geleneğinin sürdürücüsü EZLN’nin özgürlük mücadelesi sonucu oluşan devletsiz deneyimlerle ve yanı başımızdaki Rojava Devrimi’yle içinden geçtiğimiz savaşlara, cihatçı terörizme ve baskılarına rağmen güncelliğini koruyor.