Devlet iktidarının 11 Temmuz’da iç ve dış politikaya dönük bir dizi hamlesi olarak okunabilecek Ayasofya’nın müze statüsünün iptali sonrası, insanlık tarihinin ortak mirası olarak değerlendirilen kadim mekan bugünkü cuma namazı ile camiye dönüştürüldü.
Sabahın erken saatlerinden itibaren farklı cemaat ve tarikatlara mensup olduğu bilinen gruplar Ayasofya civarına geldi. Kolluk güçlerinin etrafa kurduğu bariyerleri deviren gruplar, sabah namazını da Ayasofya’da kılmak istedi.
İlerleyen saatlerde tarihi mekanın etrafındaki kalabalık artarken, İstanbul Valisi Ali Yerlikaya, yaptığı açıklamayla Ayasofya’ya girişlerin durdurulduğunu duyurdu.
Metro İstanbul’un resmi Twitter hesabından yapılan açıklamada da “Tarihi yarımadada oluşan yoğunluk nedeniyle tarihi yarımadaya yakın olan istasyonlarımızda hizmet verilememektedir. Anlayışınız için teşekkür ederiz” ifadeleri kullanıldı.
CHP’li belediye başkanı Ekrem İmamoğlu yönetimindeki İBB ise, Ayasofya Camii’nde kılınacak ilk cuma namazı öncesinde alanda, 25 biner adet su, maske, dezenfektan, tek kullanımlık seccade dağıtılacağını ve İETT’nin ücretsiz ring seferi yapacağını duyurdu.
Daha önce Ayasofya’da namaz kılma konusunda muhafazakar çevrelerle arasında “davet” polemiği yaşanan, CHP’nin 2018 seçimlerindeki cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce’nin ise, Yalova’dan hareketi öncesi kararını Sultanahmet Camii olarak açıklasa da, bu kararından vazgeçerek Ayasofya’nın bahçesinde namaz kılacağı duyuruldu.
Saat 12:05 sıralarında Erdoğan’ın Ayasofya’ya girişi sırasında ise içeride bulunanlar “tilavet secdesi” yaptılar.
Yanında çalıştırdığı Nadira Kadirova adlı kadının cinayet sonucu yaşamını yitirmesi sonrası, birincil derecede cinayet zanlısı olarak yargılanması gerekirken “devletin adaletsizliği ilkesi” işletilerek herhangi bir yargılamaya tabi tutulmayan AKP Mv. Şirin Ünal da Ayasofya’ya geldi. Ayasofya’da çektirdiği fotoğrafı sosyal medyadan paylaşan Ünal’ın söz konusu gönderisinin yorum bölümlerinde ise, cinayet dosyası kapatılan Nadira Kadirova için spontane bir “hashtag eylemi” gerçekleştirildi.
Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın ilk cuma hutbesini vermek için minbere, “işgali simgeleyen” kılıçla çıktığı görüldü.
Ayasofya üzerinden, sembol siyasetini tarihi mekanda kılınan ilk namazı farklı tarihlerde yaşanmış iki simgesel güne denk getirerek sürdüren devlet iktidarı bu hamlesiyle “parantezini kapattığını” söylediği devletin eski sahiplerine göndermede bulundu. 24 Temmuz 1908’de yürürlüğe giren 2. Meşrutiyet dönemi TC tarihinde temsili parlamenter sisteme geçişte bir aşamaya işaret ederken, 24 Temmuz 1923’te imza atılan Lozan Anlaşması ise, TC’nin 1923’teki kurucu kadrolarının, Osmanlı bakiyesi saltanat ve hilafet gibi kurumlarla hesaplaştığı bir tarihsel kesit anlamı taşıyordu.
Mekanda kılınacak ilk namaza kimlerin davet edilip edilmeyeceği günler öncesinden tartışılan bir başka gündemdi. HDP’nin “bilinen nedenlerle” davet edilmediği, davet edilen İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in ise karantinada olduğu için “katılamadığı” Ayasofya’daki ilk cuma namazında parti bazında resmi davet Saadet Partisi, Yeniden Refah Partisi, Büyük Birlik Partisi gibi sağ siyasetin muhafazakar ve milliyetçi partilerine yapılırken, bu davet listesinde oluşan kombinasyon, Ayasofya üzerinden iktidarın yanına hizalanmış fiili bir “yeni Yenikapı konsepti” oluşturdu.