2 Ağustos günü Ankara’dan Fethiye’ye tatil yapmak amaçlı arabayla yola çıkan 2 kişi, Ahmet Yıldırım ve Aşkın Yıldırım tarafından saldırıya uğradı, darp edildiler ve silahla tehdit edildiler. Saldıranlardan birinin polis olduğu ortaya çıktı. Ayrıca polis tarafından darp edilenlerden birinin 4 aylık hamile bir kadın olduğu öğrenildi.
Sonrasında darp edilen kişiler yaşadıklarını anlatmak ve şikayette bulunmak amacıyla karakola gittiler. Ancak karakol içerisinde de aynı polis tarafından yine tehdit edilerek şikayetlerini geri çekmek zorunda bırakıldılar.
Darp edilen kişilerden biri yaşadıklarını ‘Pinksuicide’ adıyla Ekşi Sözlük’te paylaşarak; haberin yayılması için dayanışma çağrısında bulundu.
Ekşi Sözlük’teki paylaşım şu şekilde:
“ankara’da diş doktoruyum(38), eşim(32) de bir banka şubesinde bankacı. bayram tatilini de fırsat bilerek 4 aylık hamile eşimle fethiye’ye tatile gittik.
son günümüzü(2 ağustos 2020) gemiler koyunda denize girerek geçirdikten sonra akşam otele dönmek üzere aracımızla yola çıktık. aracı eşim kullanıyordu. gemiler koyundan fethiye’ye dönüş yolu; oldukça dar, zaman zaman kenarları uçurum olan, maksimum hızın 30km/s olduğu bir yol.
eşim dikkatli bir şekilde ilerlerken arkamıza takılıp sürekli korna, selektör şeklinde taciz etmeye başlayan 48 rz …plakalı station vagon bir volvo araç( sürücüsünün adı a. yıldırım) aracımıza neredeyse dayandıktan sonra eşim çok korktu, zor da olsa kenara yanaştı; araçtaki adam küfürler ve el kol hareketleri eşliğinde yanımızdan geçti ve önümüzde yavaşça seyir etmeye başladı. beraber olduklarını daha sonra öğrendiğimiz 34 plakalı honda civic marka araç (sürücüsü büyükçekmece trafik şubede polis memuru olan abisi a. yıldırım) da beraberinde önümüze geçti. biz arkalarından ilerlerken yokuş yukarı bir yolda, volvo araç biraz ağır tırpandığından müsaitlik olduğunda eşim sollayarak önlerine geçti, ve ilerlemeye devam ettik.
fethiye’ye çok yaklaşmıştık ki, bayır aşağı bir yol inerken bu araç(volvo) biz neye uğradığımızı anlamadan arkamızdan bize seyir halindeyken çapmaya başladı. hemen polisi aradık(18:16). yaklaşık 6-7 kez bize çarptıktan sonra eşim çok büyük panik yaşadı, annelik içgüsü karnını tutarak ağlamaya başladı ve ben direksiyonu kontrol etmeye çalıştım ve bir yandan arkama dönüp ne yapmaya çalıştığını anlamaya çalıştım,ve tabi ki sinirlendim ve el kol hareketleri de yaptım.
düz bir yola geldiğimizde (fethiye, zabıta mevki) ben trafiğin sıkıştığını ve aracın kenara çekip durduğunu gördüğümde can güvenliğimizin olmadığını, bu adamın bir maganda olduğunu ve bize zarar vereceğini düşünerek aracımdan indim. can havliyle elime yol kenarından bulduğum bir taşı alıp volvo aracın üzerine attım,tavanına geldi. daha sonra şahıs(a. yıldırım) araçtan indi ve üzerimize gelmeye başladı. o sırada 34 plakalı büyükçekmece trafik şubede polis olduğunu daha sonra öğrendiğimiz abisi a. yıldırım da araçtan indi. ben korkudan bir taş daha alarak eşimi ve kendimi korumak için üzerimize gelen a.yıldırım adlı şahısa attım.
ikisi de oldukça cüsseli olan bu iki adam 62 kg olan bana defalarca vurdular, burnum kırıldı, dudağım burnumun içine dek yırtıldı, yere kendimi atıp kapanmaya çalıştım ancak defalarca abi kardeş tekmelerle kafama vurdular, bu sırada hızını alamayan polis abisi beylik silahını çıkardı ve ağzına mermiyi vererek ‘sizi öldüreyim mi?’ diye tehditler savurdu. eşim ‘yeter artık vurmayın,öldüreceksiniz’ diye bana doğru gelince a.yıldırım hamile eşime yumruk attı, boğazını sıktı. eşim ‘ ben hamileyim, bana dokunmayın , yalvarırım bizi bırakın’ dedikçe abisi eşime yumruk atmaya devam etti. esnaf ve vatandaşların araya girmesiyle bizi bir markete zorla soktular ve içeri girmelerini engellemeye çalıştılar.
veli bey adındaki öğretmen oranın yerlisi olduğunu ve herşeye şahidim arkadaşlar,buralarda böyle bir terör olamaz, alın telefonumu,beni şahit yazdırın dedi.(adını soyadını telefonunu verdi. o akşam defalarca mesaj atıp nasıl olduğumuzu,yardıma ihtiyacımız olup olmadığını sordu) o sırada aracımıza çarptıklarında aradığımız polisler geldiler ve şahısları aldılar.
ambulans geldi, hastaneye(özel lokman hekim esnaf hastanesi)gittik. eşimin düşük riski olduğu,bir gece kalması gerektiği söylendi. darp raporu verildi ikimize de. ikimizin de alkol muayenesi alkol yok olarak çıktı. benim kafa ve toraks röntgenlerim alındı,burnumda kırık,göğüs kafesimde ve vücudumun her yerinde ezikler olduğu yazıyor. eşimin ön dudağı şiş, dişi sallanıyor ve çenesini açamıyor, eklemde(kondil) kırık olabilir ancak röntgen çekilemedi. raporların sonra çıkacağı söylenerek polis merkezine getirildik.
polis merkezinde önce ifademizin alınacağı söylendi. bu sırada şahıslar kendi raporlarını almışlar ve bizden şikayetçi olmuşlar, aracımıza çarptıklarını yalanlamışlar.(umarım o mobese kayıtları duruyordur.) eşim ifadesini verip şikayetçi olduğu sırada bir polis memuru dışarıda benim yanıma gelip arayı bulup bulamayacağını sordu. muhtemelen polis olan a. yıldırım eşimin hamile olması,silah çekmesi gibi durumların başını ağrıtacağını anlayarak kendi yöntemleriyle olayı örtbas etmeye çalışacaktı ve öyle de oldu.
asıl mevzu burada başlıyor;
ben güvenliğimiz varsa konuşabileceğimizi, eşimle görüşmesi ve özür dilemesi gerektiğini söylerken, eşimin duygusal,fiziksel ve psikolojik olarak çökmüş olduğunu ve şikayetinden vazgeçeceğini sanmadığımı söylerken bir anda yanıma gelen ve benimle başbaşa kalan a. yıldırım 26 yıllık polis olduğunu, şikayetimiz sonucu en fazla emekli olacağını ki onu da sanmadığını, henüz fethiye’de olduğumuzu, bunun daha ankara’ya gidişi olduğunu, bugün yaşadığımız ileri geri arkamızdan çarpmanın o yolda daha kötüsü yaşanabileceğini, bir kazaya kurban gidebileceğimizi, canınızı seviyorsanız şikayetçi olmayın, sağ salim yarın işinize gücünüze bakın, dedi. evet gerçekten korktum, o an etrafa baktım, dışarıdaydım. az ileride kardeşi de bana dik dik bakıyordu. karakolun bahçesindeydik, bir an ilerideki polislere baktım, inanın zaten bu adamla nasıl konuşabildiğime, onu öldürmediğime, bile şaşırıyorum, yakınlardaki bir polisin silahını alabilir miyim acaba diye aklımdan geçti o an. alsam dedim vursam; çocuğum,karım bensiz ne yaparlar dedim. hepsi anlık saniyelik düşünceler, yutkundum, gözlerim doldu. derin bir nefes aldım, mantıklı ol dedim, sakinleştim, tamam dedim. ileride muhtemelen a.yıldırım ın ayar verdiği polise eşimle konuşalım biz şikayetçi değiliz dedim. eşimi içeriden çağırdılar. bana hiçbir şey sorma, hayati tehlikemiz var burda, şikayetçi olmadığını söyle gidelim buradan dedim. onu ikna etmem çok uzun sürse de durumu anladı, daha önce kayıtlarda mevcut olan şikayeti iptal edildi. yeni ifadesinde bütün olay aynı şekilde yazıldı ve sonuna şikayetçi değilim ibaresi eklendi. benim ifadem de kopyala yapıştır şeklinde aynısı alındı.
evet arkadaşlar; 2 ağustos 2020 gece 00:30 civarında fethiye polis karakolundan hayatım boyunca eşimin yüzüne bakamayacağım bir karar vererek taksiye ağlayarak bindim. bir an önce otelimize gidip eşyalarımızı topladık. ve güvenli bir şekilde ankara’ya döndük.
yolda hiç konuşmadık,o sürekli ağladı, ben döndüğümde malesef türkiye’de güvenebileceğim tek adresin ne polis ne savcı ne devlet sadece ekşisözlük olabileceğini düşünerek bir umutla kendimi güçlü tuttum.
umarım o mobese kayıtlarına ulaşılır. (18:30-19:30 fethiye atatürk caddesi,zabıta ve chp binasının olduğu market önünde gerçekleşti olay)
umarım bu ülkede; hamile olan ve polisten dayak yedikten sonra ifadesini bir insan neden değiştirir diyen polisler, cumhuriyet savcıları kalmıştır ve bu olayı sorgularlar. o akşam ki savcı olayda silahını çeken bir polis ve darp edilen bir hamile insandan haberdar olmasına rağmen hiçbir önlem almadı, bizi koruyamadı ve şikayetimizi neden çektiğimizi sorgulamadı.
arkadaşlar biliyorum bunları yazarak kendimi ateşe atıyorum, belki tehdit edileceğim, belki yarın birgün haber alınamayacak benden, dediği gibi bir kazaya kurban gideceğim lakin tek istediğim konuyu uplayın ve bu kendisine polis değil terör diyeceğim şahıs cezasını bulsun. saygılar.”