Devlet iktidarının ranta dayalı imar politikaları ve şirketlerle işbirliği içinde hayata geçirdiği HES projelerinin sonucu bir katliam da Giresun’da gerçekleşti. Medya görünümündeki propaganda bültenleri Giresun’da yaşananlara dair, “afet, felaket” gibi asıl sorumluyu gizleme amaçlı klişeleri kullanadursun, şu ana dek bölgeden gelen haberler en az 5 kişinin yaşamını yitirdiği, 11 kişinin de kayıp olduğu yönünde.
Giresun’a dair gerçeği gizleme görevi, söz konusu propaganda mecraları tarafından bu şekilde üstlenilirken, devletin ilgili makamları da asıl “suçluyu” bölge halkı ve yağmur yağınca kayganlaşan toprak olarak işaret etti.
AKP Genel Başkan Yardımcısı Nurettin Canikli A Haber’e verdiği demeçte, yapılaşma olmaması gereken yere konut inşa eden bölge halkını suçlarken şu sözleri sarf etti:
“Buranın özelliği sürekli yağmur alan bir bölge. Yağmurla toprak suya doyuyor, toprak kayganlaşıyor. Yağmur yağdığı zaman toprak su gibi akıyor, önüne ne katarsa götürüyor… İnsanlar konut ihtiyacını yapılaşma olmaması gereken dere yataklarına yapmak suretiyle gidermeye çalışmışlar. Bu tercihi vatandaş yapıyor. Ama vatandaşa konutu yapacağı arazi önerilemiyor. Bu sefer vatandaş sınırları zorluyor bu sefer. Dere yataklarına, zemini sağlam olmayan yerlere doğru bunu genişletmek zorunda kalıyor. Bu sıkıntı bütün Karadeniz’de var. Ama tekrar söylüyorum. Yaşadığımız bu afetin yapılaşmayla alakası yok. Buranın coğrafi yapısından kaynaklanan bir hadise.”
Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli de yaşananlardan halkı sorumlu tutarak. “…Ciddi uyarılar yapmamıza rağmen vatandaşlarımız ‘Nasıl olsa bana olmaz’ düşüncesi içinde. Bu da can kayıplarına yol açabiliyor. Bu taşkınları tamamen önlemenin imkânı yok, dere yataklarına ev ve dükkânları yapmamak gerekiyor. İsterseniz süper güç olun, süper devlet olun ama bunların hepsine yetme imkânı yok” şeklinde ifadeler sarf etti.