21 Eylül Pazartesi günü, Madrid. Yerel hükümet sınıfsal ayrım çabalarını bir adım daha ileriye götürüyor. Madrid’in bölgesel yönetimi bazı mahalleleri -kentin güneyindeki yoksul mahalleleri- etkileyen bir kapatma kararı alıyor.
Dünya genelinde hükümetler Covid-19‘a karşı otoriter uygulamalar kullandı. Bugüne kadar sınıfsal farklılıklara dayanan kontrol uygulamaları kullanılmamıştı. Bu uygulama özellikle en savunmasız olan belli bölgeleri hedef göstermek, bu bölgeleri fişlemek ve farklılığı daha da derinleştirmek demektir. Pazartesi’den itibaren 885.000 insanın -işe, okula, doktora ya da para içeren herhangi bir işe (bahis evleri dahil) gitmeyeceklerse- evlerinden çıkmaları yasaklandı. Halka açık park ve bahçeler kapalı, 6 kişiden fazla insanın bir araya gelmesi yasak; kurumlar %50 kapasiteyle ve kiliseler %33 kapasiteyle çalışıyor.
Yani bu demek oluyor ki kumarhaneye ya da kiliseye gidebilirsiniz ama ailenizle parka gidemezsiniz. İşçi olarak kalabalık toplu taşıma araçlarıyla kentin diğer bölgelerine gidip süpermarkette sebzeleri yerleştirebilirsiniz, zenginlerin yaşlılarıyla ilgilenebilir ya da barlarda bira servis edebilirsiniz ama gün sona erdiğinde kendinizi küçük apartmanınıza kilitlemeli, bulaşı önlemeli ve kendi ailenizden beş kişiden fazlasıyla görüşmemelisiniz. Bu kuralları çiğneyenler için ise 6.000 ile 600.000 euro arasında değişen cezalar var.
Önlemin resmi nedeni ise halihazırda günlük 5000 kişiye ulaşan ve özellikle şehrin işçi mahallelerindeki ivmesi yüksek olan enfeksiyon eğrisi.
Ancak birçok uzman bu önlemin geçerliliğini yalanlıyor çünkü Madrid halkı çoktan bulaşma sınırını geçti. Şu anda alınan önlemlerin hafifletemeyeceği bir gerçek bu.
Savunmasız bölgelere daha fazla destek sunmak yerine Madrid açıkça ırkçı ve nefret söylemiyle sınıfsal ayrım düzenini işletti. Madrid Başkanı Diaz Ayusa, virüsün yayılmasının suçunu göçmenlere atmak için şu sözleri kullandı: “Her şeyden önce enfeksiyon güney bölgelerinde meydana geliyor(…) diğer şeylerin yanı sıra Madrid’de göçmenlerin hayat tarzından, bu bölge ve mahallelerdeki nüfus yoğunluğundan dolayı ortaya çıkıyor. Madrid’de bazı insanlar böyle yaşıyor”.
En azından bir şey çok açık ortada, dezavantajlı mahallelerin ekonomik ve toplumsal durumu virüsün yayılma hızıyla bağlantılı. Virüs ayrım yapmadan yayılıyor ama yakalanma şansı mahallelere göre değişkenlik gösteriyor. Görmemizi istediklerinden çok daha fazlası sınıfsal. Güney mahallelerinde nüfus yoğunluğu fazla, toplu taşıma araçlarında fazlaca hareketlilik var, evden çalışma imkanları diğer bölgelere göre daha düşük, kamu hizmetleri yetersiz, işsizlik ve kayıt dışı çalışma oranları yüksek, kötü sağlık koşulları var… Bu problemler listesine şimdi de hükümetin hedef gösterme ve kriminalize etmesini eklemeliyiz.
Bu durumla karşı karşıya kalan anarşist gruplar ve çeşitli mahalle platformları kolları sıvadı. Bugünlerde bu sınıf merkezli önlemlerin durdurulmasını talep eden çeşitli eylemler düzenlediler. Ayrıca PAH (Mortgage’dan Etkilenenler Platformu) gibi işgal yoluyla ev alternatifleri öneren ve bu durumda bile hala tahliyelere karşı doğrudan eylemi kullanan dayanışma grupları da var. Ayrıca pandeminin başından beri güçlü bir mahalle dayanışma ağı örüldü. Örneğin Vallecas’da bir dayanışma ağı yaratıldı (Biz Kabileyiz- We are Tribe) ki burası şehrin kişi başına düşen geliri en düşük olan, Covid-19’dan en çok etkilenen ve polisin en çok para cezası kestiği mahallesi. Burada işgal alanları yaratıldı, sosyal merkezler ve mahalle birliklerinin dayanışma depoları kuruldu, yalnız yaşayan veya psikolojik desteğe ihtiyacı olan insanlarla dayanışma örgütlendi. Üstelik Vallecas tek örnek değil; şehrin mütevazi mahallelerinde de komşular ve ihtiyacı olanlar arasında destek, dayanışma gösteren başka geniş ağlar var.
Madrid’deki bu durum bizim için en tehlikeli şeyin devletin kendisi olduğunu gösteriyor. Diğer yandan Madrid’deki kolektifler ise bizim yaşamak istediğimizi gösteriyor. Çünkü bize zorla ürettirilenlerin ve varlıkların adaletsizce dağılımı dayatılıyor; biz bu sebeple dengesiz bir bulaş riski ile yüzleşmeye zorlanıyoruz. Sadece basit eşitlik politikaları talep edemeyiz, birbirimizle dayanışmalı ve devleti sarsmalıyız.
Jorge Martin
Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 54. sayısında yayınlanmıştır