İnsan Hakları Derneği (İHD) Merkezi Hapishaneler Komisyonu Üyesi Dilan Ateş, yılbaşından bu yana 49 tutsağın hapishanede yaşamını yitirdiğini duyurarak, bir tutsağın ağır hastalıkları nedeniyle kaldırıldığı hastanede yaşamını yitirdiği gün tahliye edildiğini açıkladı.
İHD Merkezi Hapishaneler Komisyonu, hapishanelerde yaşanan ölümlerle ilgili basın toplantısı düzenledi. İHD Genel Merkezi’nde düzenlenen toplantıda konuşan Hapishaneler Komisyonu Üyesi Dilan Ateş, mart ayı itibariyle hapishanelerde 591’i ağır olmak üzere 1564 hasta tutsak bulunduğunu açıkladı. Ateş, “Bugün tespitlerimize göre bu rakam artmıştır. Ancak hasta mahpus sayısının, bizim tespitlerimizin çok üzerinde olduğunu bilmekteyiz. Ne yazık ki Adalet Bakanlığı tarafından hasta mahpuslara dair herhangi bir veri paylaşılmamaktadır” dedi.
Dilan Ateş, hapishanelerde 2020 yılı başından bu yana 49 tutsağın yaşamını yitirdiğini ve bu ölümlerden 15’i için ‘intihar’ iddiasında bulunulduğu söyledi.
Adalet Bakanlığı’nın 4 tutsağın koronavirüs nedeniyle yaşamını yitirdiğini duyurduğunu hatırlatan Ateş şunları kaydetti:
“1 mahpus yatağında ölü bulunmuştur. 1 mahpus ağır hastalıkları nedeniyle kaldırıldığı hastanede öldüğü gün tahliye edilmiştir. 5 ağır hasta mahpus tamamı kanser hastası tahliyelerinden kısa bir süre sonra yaşamını yitirmiştir. 16 mahpus ağır hastalıkları nedeniyle yaşamını yitirmiştir ve mahpuslardan 3’ü hastane dönüşü kaldıkları karantina koğuşlarında yaşamını yitirmiştir. 2 mahpusun koronavirüs nedeniyle yaşamlarını yitirdikleri öğrenilmiştir.”
İnfaz indirim yasası olarak bilinen ve 15 Nisan’da yürürlüğe giren yasada ayrımcılık yapıldığını vurgulayan Ateş, “Terörle Mücadele Kanunu kapsamında olan mahpusları hapishanede tutan ve diğerlerini serbest bırakan bu uygulama ile eşitlik ilkesi ortadan kaldırılmıştır. 15 Nisan’dan sonra 70 yaşın üzerindeki 4 ağır hasta mahpus cezaevlerinde yaşamını kaybetmiştir” dedi.
Ateş, cezaevindeki ölümlerin önlenebileceğini belirterek, şunları söyledi:
“Hasta mahpusların büyük bir kısmı karantina koğuşlarında kalmak istemediklerinden dolayı hastanelere gidemiyorlar. Yaşamlarını tek başlarına devam ettiremeyecek durumda olmalarının yanı sıra bu karantina koğuşlarının kimi yerlerde idare tarafından hücre büyüklüğündeki odaların karantina odasına çevrildiğini, bu odaların hijyenik olmadığını, nefes alınamayacak kadar da dar ve basık olduğunu aktarılmaktadırlar. Hasta mahpusların hastaneden döndükten sonra 14 gün boyunca tutuldukları karantina koğuşlarının büyük bir tehlike yarattığı ortadadır.”
Ateş, sonrasında dernek olarak taleplerini şöyle sıraladı:
“Tüm bu ölüm vakaları önlenebilir ölümlerdir. Gittikçe artan ve süreklileşen hapishanelerde ölüm vakaları için yeterli tedbir alınmalı, sağlığa erişim hakkı sağlanmalı, kişilerin bedensel psikolojik bütünlüklerinin korunması için insan onuruna yakışır tüm koşullar eksiksiz sağlanmalıdır.
İnsan Hakları Derneği olarak gerek iç hukukta gerek uluslararası sözleşmelerle garanti altına alınmış olan yaşam hakkının ayrımsız olarak korunmasını ve bu konuda gerekli olan tüm tedbirleri almasını talep ediyoruz.
Ayrıca Ceza İnfaz Kurumları sivil toplum kurumlarının denetimine açılmalıdır.
Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumunun, Kamu Denetçiliği Kurumunun ve Meclis İnsan Haklarını İnceleme Komisyonunun denetim mekanizmalarını daha etkin çalıştırmalarını, siyasi partilerin konuya dair daha çok inisiyatif almalarını da talep ediyoruz.”