Tekirdağ 2 Nolu T Tipi Ceza İnfaz Kurumu açıldığı andan itibaren keyfi uygulama, ihlaller ve işkence ile gündem oluyor.
İlk Covid-19 vakalarından sonra 13 Mart 2020 tarihinde yürürlüğe konulan Tehlikeli Salgın Hastalıklarla Mücadele Eylem Planı’nın ardından tüm hapishanelerde başlayan uygulamalardan çok önce Tekirdağ 2 Nolu T Tipi Hapishanesinde tutulan mahpusların bütün haklarının askıya alındığı belirtildi. İnsan Hakları Derneği’ne avukatı aracılığıyla ihlal ve kötü muamele başvurusu yapan Tutsak İbrahim Kul “Tüm cezaevlerinde her şey pandemiden ötürü askıya alındı ama T 2’de her şey pandemiden çok önce askıya alınmıştı” dedi.
‘AİHM’den karar gelmesini mi bekleyeceğiz?’
Kul hapishanenin durumuna dikkat çeken aktarımlarında en temel haklarının bile engellendiğini ifade ederken “Çok uzun zamandır tüm ısrarlarımıza rağmen ufak oda değişiklikleri bile yapılmıyor. Son zamanlarda tüm başvurularımız reddedildiği için buna ilişkin tekrar bir başvuru yapsak reddedileceğini düşünüyoruz. Küçük bir oda değişikliği için 8 sene sonra AİHM’den karar gelmesini mi bekleyeceğiz? Aile görüşlerimizi en erken saatlere koymuşlar ve tüm ısrarlarımıza rağmen değiştirmiyorlar. Oysa ailelerimiz uzak yerlerden geliyorlar sabahın 9’unda nasıl burada olsunlar? Zaten pandemiden ötürü ailelerimizi kısıtlı olarak sadece kapalı görüşlerde görebiliyoruz. Birde bazen görüşe yetişemedikleri için ‘görüş saatiniz geçti’ deyip görüştürmüyorlar” dedi.
Kul, gelen kargoların akla sığmayan sebeplerle kendilerine verilmediğini, hapishanenin kendilerine haftada bir kez maske ve eldiven verdiğini, ailelerinin gönderdikleri maske ve eldivenlere ise hapishane yönteminin el koyduğunu belirtti.
İletişim hakkı ihlallerinin had safhaya ulaştığını belirten Kul, bir çok gazeteye erişime izin verilmediği izin verilen gazetelerin sadece yandaş gazeteler olduğunu belirterek tek haber alma araçlarının radyolar olduğunu söyledi. Radyoları ise aramalarda kırdıklarını ve bu aramaları keyfi bir şekilde yaptıklarını belirtti.
Tekirdağ’ın ikliminden dolayı belli zamanlarda sis çöktüğünü ifade eden Kul, bu sis esnasında tüm havalandırma kapılarının kapatıldığını bunun gerekçesini sorduklarında da kaçma ihtimalinin bahane edildiğini belirtti. 8 metrelik beton duvarlara bir insanın tırmanabilmesinin zaten mümkün olmadığını belirten Kul, aynı zamanda duvarların üzerinde de dikenli teller olduğunu vurguladı. Tekirdağ 2 Nolu T Tipi Hapishanesi’nin kampüs içerisindeki bir hapishane olduğunu hatırlatan Kul, 2 Nolu T-Tipi’nin duvarlarını aşsalar bile askerler tarafından 7/24 gözlenen kampüs duvarlarının aşılamayacağını bu yüzden de havalandırma kapılarının kapatılmasının keyfi bir ihlal olduğunu ifade etti.
Hastane gidiş gelişlerinden sonra tutuldukları karantina odalarıyla ilgili olarak da “Hasta arkadaşlarımız hastane dönüşlerinde karantinaya alınıyor. Alındıkları odalar o kadar pis ve kullanışsız ki orada kalmaları hem hijyen açısından uygun değil hem de insanlık onuruna aykırı bir ortam. Oradan enfeksiyon kapma riski var” diyen Kul, her hafta sonu sularının bilinçli olarak kesildiğini aktardı.
Son olarak beslenmelerine dönük keyfi uygulama ve kısıtlamalar hakkında da bilgi veren Kul, kantin malzemelerinin çok pahalı olduğunu, sadece hapishane yönetiminin belirlediği meyve ve sebzeleri yiyebildiklerini, yemeklerin az verildiğini ve kimsenin doymadığını, neredeyse sayılarının yarısına yetecek kadar yemek verildiğini aktardı.
‘Kendimi öldürmemi teklif ediyorlar’
Tekirdağ 2 Nolu T Tipi hapishanesinde kalan tutsakların maruz kaldıkları sorunlar yeni değil. Buradaki tutsaklar yıllardır seslerini duyurmaya çalışıyor. 2014 yılında hücre arkadaşı tarafından şüpheli bir şekilde öldürülen Nihat Yılmaz, ölmeden önce annesine gönderdiği mektupta şu ifadeleri kullanmıştı: “Müdüründen başgardiyanına kadar söylüyorum yok, camları kırdım, bileklerimi kestim. Bayan baş memuru şikâyet edin. Telefonda olayın detaylarını anlatacağım. Bana intihar et, daha derin kes diye teklifte bulundu o ve bir revir personeli. 03.07.2014 saat: 12:00-13:00 arası savcıya söyleyin kamera kayıtlarını istesin ve suç duyurusunda bulunun. Oğlumuza esir muamelesi yapıyorlar ırkçılık yapılıyor bir oda da tek başına tutuluyorum. 4 gündür açlık grevindeyim. Bana burada kendimi öldürmemi teklif ediyorlar.”
Kolunu kırdılar, su sıktılar, soğukta beklettiler
Yine aynı hapishanede 2016 yılında tutsak Sercan Zorba maruz kaldığı işkenceye tepki olarak iğne ve iplikle dudaklarını dikmiş ve ölüm orucuna girmişti. 2017 yılında da Avukat Engin Gökoğlu’nun gardiyanlar tarafından kolu kırılmış, Gökoğlu ve arkadaşları darp edilmiş, üzerlerine camlar kırılmış ve kırık camlar üzerinde sürüklenmişti. Şiddet ve işkenceden korunmak için havalandırma kısmına sığınan tutsakların üzerine tazyikli soğuk su sıkılmış ve soğukta bekletilmişlerdi.
Marmara’da İşkence, çıplak arama, korona
Özgürlük İçin Hukukçular Derneği raporunda zindanlardaki hak ihlallerinde yaşanan artış ile fiziki ve psikolojik işkence verilerle anlatılıyor. Raporda, ayrıca çıplak arama uygulamalarının da bir rutin olduğu belirtildi.
Marmara bölgesinde tutsaklara dönük hak ihlallerine dikkat çeken ÖHD İstanbul Şubesi Hapishaneler Komisyonu, 5 Ocak’ta açıkladığı 3 aylık Cezaevleri Hak İhlali Raporu’nda, işkence, kötü muamele ve çıplak arama uygulamlarına dikkat çekmişti.
Komisyon Türkiye’nin Marmara bölgesinde bulunan cezaevlerindeki tutsaklar ile yapılan bire bir görüşmeler ve ailelerden alınan bilgilere dayanarak hazırladığı raporda, kendi istekleri dışında sevk ve sevk edilenlerin işkence gördüğünü belgeledi.
Türkiye zindanlarında tecrit koşullarının ağırlaştığı ifade edilen raporda, “Cezaevlerinde tecrit çok yoğun olarak yaşanmaktadır. Sınırlı sayıda kişiyle, çok küçük boyuttaki hücrelerde yaşayan mahpusların psikolojik ve fiziksel olarak sorunlar yaşamaları kaçınılmazdır. Tecrit uygulaması, bedensel veya ruhsal sağlığı üzerindeki etkileri gibi kriterlere bağlı olarak insanlık dışı veya onur kırıcı muamele kapsamında değerlendirilmektedir. Bu sebeple hukuka aykırıdır. Pandemi öncesi dahi özellikle sohbet ve spor hakkı gibi ortak alan faaliyetlerinin uygulanmasında sorunlar yaşanırken ve bu uygulamalar kanunda öngörülen sürelerde ve şekillerde uygulanmazken pandemiyle birlikte alınan önlemler kapsamında hapishanelerde tecrit en üst düzeye ulaşmıştır. Mahpusların gerek dış dünya gerekse hapishane içerisinde diğer mahpuslarla olan ilişkinleri neredeyse tamamen kesilmiştir” diye belirtildi.
Ortak alan, sohbet hakkı, sağlığa erişim gibi konularda ciddi sıkıntıların yaşandığı belirtilen raporda yaşanan hak ihlalleri şöyle sıralandı:
- Mart ayından beri hapishanelerde spor, sohbet gibi ortak alan faaliyetleri yaptırılmamaktadır.
- Eylül ayı itibariyle Bolu F Tipi Cezaevi, Düzce T Tipi Cezaevi, Kandıra 1 ve 2 Nolu F Tipi Cezaevleri, Gebze Kadın Cezaevi, Tekirdağ 1 ve 2 Nolu F Tipi Cezaevi, Edirne F Tipi Cezaevi ile bazı cezaevlerinde tutuklular ayda bir kere aynı hücrede kalan tutuklularla spora çıkmalarına izin verilmektedir.
- Cezaevlerinde sağlık hakkına erişim konusundaki sıkıntılar hâlâ devam etmektedir. Hücre ve koğuşların durumu sağlıklı yaşam sürdürmeye elverişli değildir. Temizlik, hava alma, güneş alma, ısınma gibi açılardan mahpuslar bir hayli zorlanmaktadır.
- Revire çıkma, muayene olma, hastaneye götürülme gibi konularda ciddi sıkıntılar mevcuttur ve mahpusların sağlıkları bu nedenlerle tehdit altındadır.
- Maltepe 2’nolu L Tipi Cezaevi’nde tutukluların hastane sevklerinin yapılmadığı, düzenli ilaç kullanan mahpusların ilaçlarının geciktirildiği, özellikle kronik rahatsızlığı olan mahpusların tedavilerinde aksama olduğu, ilaçlarının yetersiz kaldığı tarafımıza aktarılmıştır.
- Maltepe 1’nolu L Tipi Cezaevi’nde tutukluların taleplerine rağmen revire çıkartılmadıkları, kronik hastalıkları olan tutukluların ilaçları verilmiyor.
- Silivri 5 Nolu L Tipi Cezaevi’nde doktor olmadığı gerekçesi ile tutukluların revir başvurularının uzun süredir reddediliyor.
- Bakırköy Kadın Kapalı Cezaevi’nde Kovid-19 belirtileri veya şüphesi olan mahpusların test yapılması taleplerinin reddedildiği, durumları ağır olan, tek başına kalması durumunda ihtiyaçlarını karşılayamayacak ve düzenli olarak hastaneye gitmesi gereken hasta mahpuslardan Fatma Tokmak, Jiyan Erdinç, Hazina Avcı, Felek Gün, Şivekar Acar ve Süreyya Bulut’un hastaneye giderek tedavi olma talepleri reddediliyor.”
- Tekirdağ 2 Nolu T Tipi Cezaevi’nden Tekirdağ 2 Nolu F Tipi Cezaevi’ne isteği dışında sevk edilen Yasin Eneç, cezaevi girişinde çıplak arama dayatıldı, çıplak aramayı kabul etmediği için darp edildi, ayrıca çıplak aramaya karşı çıktığı gerekçesiyle hakkında disiplin soruşturması başlatıldı ve hücre cezası verildi.
- Diyarbakır D Tipi Cezaevi’nden, Kandıra 2 Nolu F Tipi Cezaevi’ne isteği dışında sevk edilen Tarık Kar’a cezaevi girişinde çıplak arama dayatıldığı, aramayı kabul etmediği için mahpusun infaz koruma memurları tarafından darp edildi, eşyaları da kendisine verilmedi.
Kaynak: Yeni Özgür Politika