Anarşist Kadınlar, geçtiğimiz hafta Kadıköy’de bir diş hekiminin göçmen bir temizlik işçisine tecavüz girişimine dair bir açıklama yayımladı.
Kadının Beyanı Esastır – İsmail Beker, Peşindeyiz!
15 Mayıs günü, Kadıköy Bahariye caddesinde İsmail Beker’e ait binanın en üst katından bir kadının “ bana tecavüz ediliyor” çığlığı yükseldi. Saat 15 civarında Beker’in evinin arka balkonundan yükselen bu sesi duyanlar binanın giriş kapısına doğru koştu. Kadın ve erkek apartman kapısına kadar gelmiş, kadının telefonu erkek tarafından kırılmış, kollarında ve bileklerinde darp izleri oluşmuştu. Yani İsmail Beker’in evi şiddet mahalliydi. Kadın ise bu erkeğin hem evinde hem de kliniğinde temizlik işçisi olarak çalışmaktaydı.
Sonrası? Sonrasında yaşananları farklı medya kanallarından her birimiz takip etmişizdir. İsmail Beker gözaltına alınıp serbest bırakıldıktan sonra farklı haber kanallarında İsmail Beker’in suçsuz olduğuna, kadının iftiracı olduğuna, hatta kadının çığlığına koşanların da bir çete olduğuna varan bilgiler dolaştı. Öncelikle yargılama sürecinin henüz başlamadığını, İsmail Beker’in “suçsuz” ilan edilemeyeceğini söyleyelim. Ayrıca bu bilgilerin ünlü diş hekimi İsmail Beker’in itibarını kurtarmak için manipülasyon amaçlı ortaya atıldığını da vurgulamak gerekiyor, öyle ki show tv’de haber yaptıracak, karakolda misafir gibi karşılanacak kadar önemli bu itibar meselesi.
Dediğimiz gibi İsmail Beker ünlü bir diş hekimi, kendisiyle yıllarca çalışan başkaca diş hekimlerinin “İsmail Hoca”sı, Bahariye caddesinde bir kliniği ve evi var. Yani birçok kişinin olayı duyar duymaz “yok canım niye tecavüz etsin, darp etsin bu adam, iftiradır.” diyerek kolayca aklayabileceği bir profili var. Ancak İsmail Beker gibi erkekler tecavüzün üstünü isminin önündeki sıfatlarla örtmeye çalışsa da sayısız deneyimle biliyoruz ki şiddetin, tacizin, tecavüzün erkeğin profiliyle ilgisi yok, bütün erkekler tecavüzcü olabilir.
Başa dönecek olursak her şey bir kadının balkon camından “bana tecavüz ediliyor” diyerek aşağıda gördüğü insanlara seslenmesiyle başlıyor. Sesi duyan kadınlar kadının bulunduğu binaya bu çığlığın önemini bilerek koşuyor; birçok kadının erkeğin saldırısıyla karşı karşıya kaldığında atamadığı bir çığlık bu, aynı zamanda bu çığlık duymazdan gelindiği için katledilen birçok kadın da var. Doğru olan, tereddütsüz bir şekilde bu çığlığa koşmak ve bir kadın şiddete uğradığında müdahale etmek. “Gerçeği bilmeden..” diye başlayan her cümle ise söz konusu erkek şiddeti olduğunda şiddetin üstünü örtmeye hizmet ediyor.
Kamera kaydında tecavüzü aramak, kadının vücudunda şiddetin izini bulmaya çalışmak, kamera kaydındaki görüntüleri kesip biçip o görüntüleri yorumlamak ve “hiçbir şey yok” denilerek kanıtlanmaya çalışılan “gerçek”, bir kadının yaşadıklarının yok sayılmasıyla sonuçlanıyor.
Ancak yine de gerçekler üzerine bir şeyler söylemek gerekirse, tüm bu yaşananların nasıl yaşandığına dair gerçeklerden, yaşananların politikliğinden bahsetmeliyiz. İsmail Beker’in tecavüz girişiminde bulunduğu, şiddet uyguladığı kadının göçmen bir temizlik işçisi olması tesadüf değil. Göçmen kadınlar çeşitli sebeplerle geldikleri bu coğrafyada yaşamak için çalışmak zorundayken bir göçmenin oturma izni, çalışma izni gibi meselelerle nasıl bir cenderede kaldığını biliyoruz, bu cendereden kendisine pay çıkaran erkeklerin göçmen kadınlara yönelik tacizi, tecavüzü, şiddeti, katliamı ise görünmez kılınmaya çalışılan bir “gerçek”… Yani bu olayda gerçeklik arayanlara; Nadira’nın, Yeldana’nın, Jesca’nın nasıl katledildiğini ve katliamın üstünün nasıl kapatılmaya çalışıldığını hatırlatalım istiyoruz. Bir göçmen kadın ölmediği, yaşadığı için mi “suçlu” ilan edilmeye çalışılıyor?
Temizlik işçisi olarak gittiği İsmail Beker’in evinde seks işçisi olarak da çalışmak zorunda bırakılan, pasaportuna İsmail Beker tarafından el konulan göçmen bir kadının içinde bulunduğu durumu anlamak zor değil. İsmail Beker, bir aracı şirkete başvurarak, göçmen bir kadının koşullarından kendisine pay çıkarmaya çalışan erkeklerden birisi değil mi? Kadının olay yerine gelen polislere “silahı var yukarıda” demesi ise bir tesadüf değil, şiddetin gün yüzüne çıkan bir başka boyutu. Seks işçiliği varsa tecavüz ve şiddet yok; kamera kaydı yoksa tehdit yok mu diyeceğiz? Sosyal medyada “kadın zaten escortmuş, İsmail Bey ilişkiyi kabul etmeyince böyle yapmış” diyenler tam da bunu söylüyor.
Olay münferit değil… Göçmen kadınların çalışmak zorunda bırakıldığı koşullar ile maruz kaldığı taciz, tecavüz, şiddet karşısında onlara susmak zorunda ve çaresiz hissettiren koşullar birbirinden ayrılamaz. Temizlik işçisi olarak gittiği evde seks işçisi olarak çalışmak zorunda bırakılan, çalışma izni olmadığı için sömürülen, pasaportuna el konulan bir göçmen kadının yaşadıkları politiktir; “bana tecavüz ediliyor” diyerek sınır dışı edilme ihtimalini bildiği halde karakolda şikayetçi olmuşsa bu olay İsmail Beker suçsuz ilan edilerek kapatılamaz. Kadının sınır dışı edilmesi demek, göçmen kadınlara “ne yaşarsanız yaşayın, konuşmayın” demek değil de ne?
Bütün manipülasyon çabasına karşı, tekrarlamak gerek. Bir kadın dün olduğu gibi bugün de çığlık atarsa… Biz koşacağız! Çünkü birbirimizin sesine kulak verdiğimizde yaşıyoruz; yaşamımızı kuşatan erkek şiddetinden kadın dayanışmasıyla kurtuluyoruz. Haber kanallarına çıkıp kamera kayıtlarını göstererek “ Böyle mi tecavüze uğranır!” diyen İsmail Beker gibilerin zihniyetini biliyoruz ve bulunduğumuz her yerde teşhir etmeyi sürdüreceğiz. Erkek adalet İsmail Beker’i serbest bıraktı ancak biz peşindeyiz!
Anarşist Kadınlar