Tutsaklarla Dayanışma İnisiyatifi’nin çağrısıyla, hapishanelerde devrimci tutsaklara yönelik artan baskılar ve tecrite karşı Kadıköy Süreyya Operası önünde eylem gerçekleştirildi.
Devrimci Anarşist Federasyon’un da katıldığı eylemde korona krizi ile tutsaklara yönelik gerçekleştirilen hak ihlallerinin sürekli artırıldığı, açık görüş haklarının ellerinden alındığı ve “iyi halli olmadıkları” gibi gerekçeler uydurularak infazlarının yakıldığı belirtildi.
Basın açıklaması şu şekilde;
İnfaz Yakmalar, İletişim Yasakları ve Baskılar Son Bulsun!
Pandeminin ülkede yayılmasının üzerinden bir yıldan fazla zaman geçti. Bu sürede hapishanelerdeki hak ihlalleri en üst boyuta çıkarıldı. Özellikle pandemi bahanesiyle tutsakların dışarıyla olan her tür iletişim kanalı kısıtlandı ve tutsaklar üzerindeki tecrit hiç olmadığı kadar derinleştirildi. Son dönemde “iyi halli olmadığı” gerekçesiyle infaz yakma saldırıları da üst boyuta çıkarıldı.
Pandeminin ilk aylarından itibaren tutsakların açık görüş hakları tümden ortadan kaldırıldı. Kapalı görüşler ise sürekli değişen periyodlarla düzensiz bir biçimde hayata geçirildi. Devlet kapalı görüş ve telefon görüşmesi sayısını artırdığını belirtse de bu göstermelik uygulamaların arka planında tutsaklara daha ağır bir tablo dayatıldı. Mektuplar kaybedildi veya aylar sonra verildi; tutsakların yazınsal çalışmaları yok edildi; dilekçe ve hukuki başvuruları işleme alınmadı; kantinden hijyen ve beslenme ile ilgili ihtiyaçlarını yeterince gideremediler; sık sık kalabalık gardiyan gruplarıyla yapılan baskın aramalara maruz kaldılar; spor alanı dahil tüm sosyal alan kullanımları yasaklandı; iki ayda bir sadece bir koli açma dayatmasıyla karşılaştılar; özellikle muhalif dergi ve gazetelere erişimleri engellendi; kitap kısıtlamaları artırıldı ve daha saymakla bitmeyecek irili ufaklı hak gasbıyla karşılaşıldı.
Tecriti derinleştiren devlet bir yandan da tutsakların şartlı tahliye hakkını gasp etti. Tredman politikalarının uygulayıcısı “gözlem kurulları” aracılığıyla tutsaklara “pişmanlık” dayatıldı. Görüştüğü, mektuplaştığı kişiler, okuduğu kitaplar, yazdığı dilekçeler, keyfi verilen disiplin cezaları ve “bağımsızlar koğuşu”na geçip geçmeme dahi tutsağın “iyi halli” olmadığına gerekçe olarak sunulup tahliyeler engellendi. Hapishanelerde her türlü baskı, tecrit, işkence ve kötü muamele uygulamalarını artıran devlet, infaz yakma politikası ile açık ki içeri girenin dışarı çıkamadığı, hukukun hiçbir biçimde işlemediği bir düzeni hâkim kılmaya çalışıyor.
Bu süreçte hasta tutsakların durumu daha da ağırlaştı. Hastane sevklerini yapamadı, ilaçlarını alamadı ve çoğu kez hapishane revirinde doktor dahi bulamadılar. Onlarca ağır hasta tutuklu ve hükümlü, sağlık heyetlerinden “hapishanede kalamaz” raporları çıkmadığı için hapishanelerde ölüme terk edildi ya da tahliye edildikten kısa bir süre sonra hayatını kaybetti. Hapishaneden bir sebeple dışarı götürülüp getirilen tutsaklar “karantina hücresi” uygulamasıyla 14 gün, bazen ise bir-iki ay daha ağır bir tecrite maruz bırakıldılar. Gerekli tedbirler alınmadığı için hapishanelerde yüzlerce tutsağa Kovid-19 bulaştı, hayatını kaybedenler oldu. Daha iki gün önce sadece Mardin Hapishanesi’nde 200 tutsağa virüs bulaştığı haberi geldi. Bu süreçte hapishanelerde ağır hasta tutsaklar ölüme terk edilir ve diyet yemek dahi alamazken mafya liderlerinin hapishanelerde her türlü özel hizmet için sağlık kurullarından rapor çıkardıkları, istedikleri kişiyle görüşüp istedikleri yemekleri sipariş ettikleri ve hiçbir zaman kapılarının kilitlenmediği de açığa çıktı.
İçeride tutsaklar üzerindeki baskı ve saldırılar yoğunlaşırken dışarıda da her türlü anti-demokratik uygulama, gözaltı ve tutuklama politikası sürdürülmektedir. Elektronik kelepçe, ev hapsi, alan sınırlaması, imza dayatması gibi uygulamaları muhalif her kesime karşı yaygın bir biçimde kullanan devlet; itiraz eden, mücadele eden ve tutsakların sesini dışarı taşıyan devrimci-demokratları, tutsak yakınlarını da çeşitli komplolarla gözaltına alıyor. İnisiyatifimizin kurucularından, tutsak yakını 68 yaşındaki İsmail Tepeli, Partizan’a yönelik gözaltı terörü kapsamında “suikast timi” gibi uydurma iddialarla Erzincan’daki evinden gözaltına alındı. İsmail amcamız, tutsaklar için mücadele veren ailelerimizden biridir. Devlet-mafya ilişkileri ortaya saçılırken hiç de yabancısı olmadığımız asılsız iddia ve düzmece kurgularla devrimcilere ve ailelerimize yönelik gerçekleştirilen operasyonlar bu kirli ilişkilerin üstünü örtmeye yetmeyecektir. Buradan bir kez daha ifade etmek istiyoruz ki; tutsakların mücadelesini vermek, Kaypakkaya’yı ve devrimci önderleri anmak suç değildir. Tutsak ailelerinden ve devrimcilerden elleriniz çekin; gözaltılar derhal serbest bırakılsın.
Bu dönemde İmralı Hapishanesi’nde tutulan A. Öcalan ve üç tutsağın hapishane koşulları daha da ağırlaştırıldı. İmralı’da ve diğer tüm hapishanelerde derinleştirilen tecrit ve hak gasplarına karşı hapishanelerde yurtsever tutsakların başlattığı süresiz dönüşümlü açlık grevi bugün 179. gününe girdi. Devlet tutsakların taleplerine kulaklarını tıkadığı gibi onların sesini duyuran her kesime ise baskı uygulamaktan geri kalmadı. Yinelemek istiyoruz ki; tutsakların talepleri bizim de taleplerimizdir ve hapishanelerdeki tecrit ve hak gasplarına karşı çıkmak insan onurunun bir gereğidir.
Bugün dışarıda ve içeride baskılar yoğunlaşırken anti-demokratik her uygulamaya karşı durmak, özellikle tutsakların sesini yükseltmek gereklidir. Pandemiyi fırsat bilen devlet, tutsakların başta görüş, iletişim ve şartlı tahliye hakları olmak üzere en temel ve insani haklarını kalıcı olarak gasp etmeninin hazırlığını yapmaktadır. Tutsakların tecrit duvarlarının arkasına gömülmesine ve tüm yaşamın hücreleştirilmesine karşı, tutsak yakınları olarak duyarlılığı geliştirme ve mücadeleyi büyütme çağrımızı yineliyoruz. Tecrit ve hak ihlallerine karşı mücadele yürütmekten geri durmayacak, tutsakların sesinin kısılmasına izin vermeyeceğiz.
İnfaz yakmalara ve iletişim yasaklarına son!
Tecrit ve tredman uygulamaları kaldırılsın!
Baskı, gözaltı ve tutuklamalara son verilsin!
Tutsaklarla Dayanışma İnisiyatifi