Tarım ve Orman Bakanlığı Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü, Yükseköğretim Kurulu aracılığı ile 5 Mayıs 2021’de, üniversitelere yazı gönderdi.
Yazıda; bilim insanlarının kamu ve özel araziler üzerinde yapılacağı her türlü araştırma öncesinde bakanlık görüşü alınması istendi. Yazıda, bakanlık izni olmadan faaliyet gösteren kişilere ceza uygulanacağı vurgulandı. Bu çerçevede ilgili yüksek öğretim kurumlarının uyarılması istendi.
Bakanlık tarafından Yüksek Öğretim Kurulu Başkanlığı’na gönderilen yazısının, ilgili bölümü şöyle:
“Korunan alanların dışındaki (kamu ve özel mülkiyete konu alanlar) alanlarda da ülkemizdeki yabanıl flora ve fauna türlerinin ve bunların yaşam ortamlarının korunması ve geliştirilmesi, ilgili mevzuat uyarınca Bakanlığımız uhdesindedir.
Korunan alan ve koruma alanı dışındaki alanlarda yabanıl flora ve fauna türlerinin ve bunların yaşam ortamlarının özellikle de Bakanlığımızca koruma altına alınmış alanlar ve türler düzenli olarak izlenmekte, envanter çalışmaları yapılmakta ve çeşitli araştırmalar yürütülmektedir.
Kurumuz dışında benzer çalışmaları; üniversiteler, enstitüler, sivil toplum kuruluşları (STK) ve diğer ilgili kuruluşlar da benzer çalışmaları yürütmektedir. Zaman zaman çalışmayı yürütülen kişi, kurum veya kuruluşların bilerek veya bilmeyerek yürüttükleri çalışmalar için kurumumuzun uygun görüşünü almadığı tespit edilmiştir.
Ancak bilimsel araştırmalar da dahil olmak üzere korunan alanlar, korunan alanlar dışındaki kamu arazilerinde (orman, mera, bozkır…vb.) ve özel mülkiyete konu alanlarda yabani flora ve fauna türleri üzerinde yapılması planlanan her nevi araştırma, izleme, örnek toplama, görüntü elde etme, elde edilen sonuçları görsel ve işitsel iletişim araçlarıyla yayımlama vb. faaliyetler için Bakanlığımız görüşünün alınması ilgili mevzuat hükümlerince zorunludur.”
İstanbul Üniversitesi Orman Botaniği Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ünal Akkemik, bilimsel araştırma izinlerinin bugüne kadar zor bir süreçten geçtiğini belirterek; “Görüntü alınması fotoğraf çekilmesi de bizlerle ilgili bu prosedürleri daha da arttırmaktadır” dedi.
ANKA Haber Ajansı’na konuşan Akkemik şunları söyledi:
“Son gelen yazıda sadece araştırma değil flora ve fauna alanlarına ilişkin görüntü alınması fotoğraf çekilmesi de izne tabi hale getirilmiştir. Bu yazı biraz düşündürücüdür. Çünkü; bilimsel araştırmalara başlarken yaptığımız projelerde, özellikle proje hazırlama süreçlerinde zaten ciddi bir prosedürle karşı karşıyayız. Görüntü alınması fotoğraf çekilmesi de bizlerle ilgili bu prosedürleri daha da arttırmaktadır. Dolayısıyla bunun bilimsel çalışmalar için caydırıcı bir özellik olduğu görülmektedir. Zaten bu kararı veren yetkili kurumların kullanmış olduğu bilgileri bizler üretmekteyiz”
Kaçakçılarla bilim insanlarının aynı kefeye konulduğunu söyleyen Akkemik, şunları söyledi:
“Araziye çıktığımız zaman, doğada bazı olumsuzlukları görmekteyiz ve bunlara ilişkin de bazı fotoğrafla almakta ve bunları toplumla paylaşmaktayız. Örneğin; geçtiğimiz yıllarda Kaz Dağları’nda çok ciddi bir orman tahribatı yaşandı ve bu tahribatın boyutları bu tahribatın öncesi ve sonrasındaki flora, faunada ne gibi değişimler olmuş bunların bilimsel araştırma yapılması tamamen Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü’nün ‘görüşü’ ve izne tabi hale getirilmiştir.”
Araştırma izinlerinin bakanlığın keyfi kararıyla belirlenebileceğini açıklayan Akkemik, şöyle konuştu:
“Örneğin; günümüzdeki yaşanan İkizdere sorunu, Isparta Sütçüler de çok büyük bir maden ocağı var. Bunun gibi daha Anadolu’nun birçok yerinde değişik maden ocağı veya taş, kum ocakları var. Bunların doğaya vermiş olduğu zararların boyutlarıyla ilgili bilimsel çalışmalar yaparken, bu yazı kaleme alındıktan sonra acaba bu konuda bizlere izin verilecek midir?”
Bu kararın ÇED raporlarına da yansıyacağını bildiren Ünal Akkemik, “Çoğu zaman sonbahar, kış aylarında ÇED raporları hazırlanıyor. O dönemde de bitki bulunamadığı için flora ve fauna elemanlarının sayısı oldukça düşük çıkmaktadır. İşte buna karşın herhangi bilimsel bir çalışma yapılmak istendiği zaman ‘Burada bir ÇED raporu hazırlanmıştır bunun üzerine herhangi bir çalışmaya gerek yoktur’ gibi bir gerekçeyle izin verilmeme durumu olabilir” dedi.
Bu yazının bilimsel araştırma ve gözlemleri kısıtlayacağını aktaran Akkemik, “Somut bir örnek vermek gerekirse, Kanal İstanbul güzergahında yapılan ÇED raporunda o bölgede 399 tane bitki olduğu belirtilmiştir. Ancak orada bugüne kadar yaptığımız gözlemlerde bunun çok fazla hatta iki katına yakın sayıda bitki olduğunu görmekteyiz. Son yazıyla ilgili getirilmek istenen şeyler, aslında araştırmaları gözlemleri kısıtlı hale getirecek gibi gözüküyor” diye konuştu.