Suruç Katliamı’nın 6’ncı yılında Süreyya Operası’nda eylem gerçekleştirmek isteyen, aralarında Anarşist Gençlik’in de bulunduğu gençlik örgütlerine polis saldırmış ve 50’den fazla devrimciyi gözaltına almıştı.
Suruç Aileleri İnisiyatifi’nin dün Halitağa Meydanı’nda gerçekleştirdiği oturma eyleminden sonra Süreyya Operası’na yürüyüş gerçekleştiren gençlik örgütlerine polis saldırdı. Saldırıda 50’den fazla devrimci yerlerde sürüklenerek işkence ile gözaltına alındı.
Gençlik örgütlerinin yürüyüşüne polis saldırdı.#Suruç6Yıl pic.twitter.com/hxuKHbWsOL
— Meydan Gazetesi (@meydangazetesi) July 20, 2021
Gözaltına ve işkenceye rağmen eylemlerinden geri adım atmayan devrimciler, daha sonrasında Mehmet Ayvalıtaş Parkı’na pankart açarak yürüyüş gerçekleştirdi ve polis burada da saldırarak 12 devrimciyi gözaltına aldı.
Polis Aracında ve Hastanede İşkence
Polis, devrimcilerin sağlık kontrolü için hastane bahçesinde tutulduğu aracın içine biber gazı sıkarak işkencesini sürdürdü. Anarşist Gençlik’ten Mısra Sapan ile Yeni Demokrat Gençlik’ten Volkan Atmaca, sağlık kontrollerinin ardından polis tarafından merdivenden ittirildi.
Anarşist Gençlik’ten
- Ahmet Soykarcı (Mehmet Ayvalıtaş Parkı)
- Şeyma Çopur (Mehmet Ayvalıtaş Parkı)
- Atakan Polat
- Batuhan Çotur
- Fırat Kaya
- Mısra Sapan
- Nisa Durdu
- Rıdvan Gezegen
- Rojhat Yasmin gözaltına alınırken Devrimci Anarşist Federasyon’dan Abdülmelik Yalçın gözaltına alındı.
Gazetecilere Polis Şiddeti
Polis, uyguladığı işkencenin kaydedilip ifşa edilmesinden rahatsız olduğu için her eylemde olduğu gibi Suruç Katliamı eyleminde de çekim yapan gazetecileri engellemeye çalıştı.
Kısıtlamalara karşı direnerek işkenceyi belgeleyen gazeteciler polis tarafından saldırıya uğradı. Çok sayıda gazeteci polis saldırısında yaralandı.
12 Devrimci Adliye’ye Sevk Edildi
Sabah saatlerinde kadar gözaltında tutulan devrimciler, ifadelerin ardından serbest bırakıldı. Ancak aralarında Anarşsit Gençlik’ten Atakan Polat, Batuhan Çotur, Fırat Kaya ve Rıdvan Gezegen’in de bulunduğu 12 devrimci adliyeye sevk edildi.
Gençlik Örgütleri Adliye’ye Sevk Edilen Devrimciler İçin Kartal Anadolu Adliyesi’nde Basın Açıklaması Düzenledi
Gençlik örgütleri, bugün adliyeye sevk edilen devrimciler için Kartal Anadolu Adliyesi’nde buluşarak bir basın açıklaması gerçekleştirdi.
Gençlik örgütleri, Kartal Anadolu Adliyesi önünde basın açıklaması gerçekleştiriyor.#Suruç6Yıl#SuruçAnmasınaİşkence pic.twitter.com/QAeQZ9Ea7z
— Meydan Gazetesi (@meydangazetesi) July 21, 2021
Açıklama metni şu şekilde;
20 Temmuz 2015’te ‘’Beraber savunduk, beraber inşa edeceğiz’’ şiarıyla birçok kentten bir araya gelen devrimciler Kobane’nin yeniden inşası için yola çıktılar. Savaşın talan ettiği bir kenti düşleriyle kurmak isteyen yoldaşlarımız Suruç’a vardıklarında barbar İŞID çetesi tarafından bombalı bir saldırı sonucu katledildi. Devletin açıkça desteklediği, ‘’öfkeli gençler’’ olarak tanıdığı, tırlarla silah yardımı yaptığı IŞID 33 devrimciyi katletti. Gezi’den Rojava’ya uzanan bir serüvenin coşkusuyla yola çıkan yoldaşlarımız, egemenlerin yarattığı yağma, talan ve halkların inkârı karşısında sınırsız ve sınıfsız bir dünya için devrimi savunanlardı.
Tarihleri katliam, tarihleri yalandır. Suruç katliamı ne bu topraklarda ilk katliamdır ne de son olmuştur. HDP’li Deniz Poyraz’ı katledenler, Sokak ortasında Hrant Dink’i vuranlar, Gezi’de bir cok yoldasimizi ve Berkin Elvan’ı 15 yaşında katledenler, Ankara’da 102 yoldaşımızı bombalı bir saldırıyla katledenler aynıdır. Katilleri tanıyoruz; azmettiricileri de ayan beyan ortadadır. Katliamın sorumluları, IŞİD’i besleyenler, barındıranlar, silahlandıranlardır. Emri verenin kim olduğu bellidir; katliamı devlet ile IŞİD birlikte gerçekleştirdi. Gezi’de direnenlerden Kobane’de direnenlere köprü olmak istedi 33 düş yolcusu. Devletin saldırmasının nedeni de tam olarak buydu; bu toprakların işçi sınıfi ve ezilenlerinin Kürt halkıyla buluşmasını istemediler, devrime dokunmasını istemediler.
Bugün ekonomik ve siyasi kriz içerisinde olan sistem, çürümüşlüğünü toplumun her yerinde var etmeye çalışıyor. İşçileri emekçileri açlığa mahkûm ediyor, kadınların karşısına her gün erkek şiddetini çıkarıyor, öğrencileri akademiyi biat ettirmeye çalışıyor, LGBTİ+lara yaşam alanı tanımıyor. Yüzsüzce bizlere ‘’porsiyonlarınızı küçültün’’ çağrısı yapanlar, HDP’ye dönük saldırılarını gün be gün arttıranlar bilmelidir ki bu topraklarda özgürlük mücadelemiz sizleri tarihin çöplüğüne gönderene dek devam edecek. Bir ayda elliye yakın işçi direnişi olurken, Boğaziçi direnişini altı ayda bitireceğini zannederken direnişimizle kayyum rektör gönderilmişken, Onur Yürüyüşü’nü yasakladıkları noktada Taksim’in her sokağı gökkuşağına boyanmışken, kadınların öfkesi sokak sokak büyüyüp barikatları katillerin tecavüzcülerin kafasına yıkarken örgütlü gücümüzle bu düzenin altını üstüne getireceğiz.
Bir çete lideri çıkıp güya devletin pisliklerini ifşa ediyor. Kendi çıkarları doğrultusunda kitlelere sesleniyor. Mahallelerde uyuşturucu sattırdığınızda, devrimcilere karşı örgütlenme yaptığınızda, Ayyuka çıkan devlet-mafya-çete ilişkilerinin pislikleri her yandan akmakta. Yağma, rant ve savaş ekonomisi üzerine kurulu bu rejimi ancak devrimle yıkarız biliyoruz ve bunun için mücadele ediyoruz. Bu çete mafya düzenini 33’lerin bayrağını devralarak devireceğiz.
Burjuva devletin toplumun her kesimine saldırılarının karşısında bizler İstanbul sözleşmesini uygulatacağız diyerek barikatları aşan kadınlarız, maden işçilerini katledenlerden hesap sormak için “öyle mi alay komutanı” cüretiyle jandarmanın üzerine yürüyen işçileriz, Migros işçilerinin hakkını vermeyen Tuncay Özilhan’ın evinin kapısına dayanan “sahip olduklarınız bizden çaldıklarınızdır, korkun yine geleceğiz” diyerek haklarını arayan işçileriz, kayyum rektörleriyle akademinin biat edeceğini sananlara karşı 6 aylık direnişle kayyum Melih’i yollayan öğrencileriz, İkizdere’de doğasını katleden Cengiz’e ve onların koruyucusu devletin karşısına dikilip doğamızı katledemezsiniz diyen İkizdereli kadınlarız, HDP’yi hedefe koyan iktidardan güç alıp Deniz Poyraz’ın katledilmesine karşı “bir deniz gider bin deniz geliriz” diyen devrimcileriz biz. Her yerdeyiz direniyoruz ve biliyoruz bu direnişten nasıl korktuklarını. “Ağzını açanı alın” emri, Saray’ın telâşının en açık ifadesidir. Korkuları, saraylarının duvarlarını, kendi boylarını aşıyor.
Suruç’ta ölümsüzleşen 33 yoldaşımızın ardından 6 yıldır adalet mücadelesini bu sokaklarda sürdürüyoruz. 6 yıldır gerçek sorumlular, siyasi sorumlular yargılanmadı. 7 Haziran 1 Kasım arasındaki defterleri açıkça bildiğini ilan edenler tanık dahi sayılmadı. Hatta bu katliamda suçlanan yitirdiklerimiz oldu. %50 kusurlu ilan edildi Kobane yoluna düşenler. Bizim adalet çağrımız bu topraklaradır. İşçilere, emekçilere, kadınlara ve LGBTİ+’lara, Kürt ve Alevi halklarımıza bizim çağrımız. Çağrımız bu toprakların gençliğine. Adaleti bizi katledenlerin saraylarından, mahkemelerinden beklemiyoruz. Mücadeleden, sokaktan, barikattan, hesaplaşmalardan bekliyoruz. Biz adaleti ezilenlerden bekliyoruz. 6 yıldır “Suruç için Adalet Herkes için Adalet” şiarını büyütmeye devam ediyoruz, herkes için adaleti de birleşik direnişimizi, mücadeleyi büyüterek biz getireceğiz !
Suruç için Adalet Herkes için Adalet