Çernobil faciasından sonra, radyasyon yüzünden ihraç edilemeyen fındıklar, o dönem, Fiskobirlik aracılığıyla okullarda dağıtılıyordu. Yanında bazen süt, bazen de kuru üzüm veriliyordu. Aradan 26 yıl geçti ancak bu zehirleme dağıtımları hala devam ediyor. Artık radyasyonlu fındık dağıtılmıyor; pastörize kutu sütleri dağıtılıyor. Sık sık “süt içme alışkanlığımız yok! “ diyerek sitem eden devlet yetkilileri, Mart ayı sonunda açıklanan ilkokullarda süt dağıtımı programına 2 Mayıs Çarşamba günü başladı.
Mart ayı sonunda Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığı tarafından onaylanmış bir okul sütü programı belirlendi. Programa göre, ana sınıfından itibaren beşinci sınıf öğrencileri dâhil olmak üzere ilköğretim okulu öğrencilerine her gün 200 ml kutu süt dağıtılacak. Programın amacı çocukların dengeli beslenmesini sağlamak suretiyle gelişme oranlarını artırmak olarak belirtilirken, kutu sütünün pastörize olması ve raf ömrünün uzun olması dikkatlerden kaçmadı.
Çernobil’den sonra fındıkla zehirleyenler şimdi de “uzun ömürlü” sütlerle zehirliyor.
Pastörize edilmiş kutu sütleri uzun zamandan beri tartışmalar yaratıyor. Pastörizasyon (özel aletlerde ısıtılarak birden bire soğutulmak yoluyla uygulanan işlemler) ile ‘mikroplardan arınma’ işlemi sırasında süt çoğu besleyici özelliğini kaybediyor. Ayrıca zararlı bakterilere karşı savunmasız hale de geliyor. Pastörize süt, sanıldığı gibi vücudu koruyan etkiler göstermiyor aksine uzun süre bozulmayan sütler, uzun süre devam eden hastalıklara (kanserin de arasında bulunduğu kabarık liste) davetiye çıkarıyor. Çocuk Metabolizma ve Beslenme Uzmanı Prof. Dr. Ahmet Aydın “Kutu Sütü Savaşları“ adlı yazı dizisinde “Bütün ısıl işlemler sütteki faydalı bakterileri tahrip ettikleri gibi bunların ürettikleri enzimleri ve vitaminleri de tahrip ederler. Amaç, sütün kesilmesini engellemek ve raf ömrünü artırmaktır.” diyerek pastörizasyon ve UHT işlemlerinin asıl amacına dikkat çekiyor. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nden Profesör Ahmet Aydın ile beraber 19 Aralık 2011 tarihinde ‘Doktorum’ adlı televizyon programına katılan Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Yavuz Dizdar, “Yiyeceklerin raf ömrü ne kadar uzunsa sizin raf ömrünüz de o kadar azalıyor“ diyerek uzun ömürlü kutu sütlerin zararına dikkat çekmişti. Şirketler ve devlet yetkilileri ise şimdiye kadar yaptıkları açıklamalarla bunları reddediyor.
Son derece zararlı olduğu belirtilen kutu sütleri, geçtiğimiz haftadan itibaren ilkokullarda dağıtılmaya başladı. Çernobil faciasının 26. yıl dönümüne denk gelen bu dağıtımlarda çocuklar, hem dağıtılan kutu sütlerini hiçbir şeyin farkında olmadan içtiler, hem de bunu bir oyun olarak gördükleri için eğlendiler. Ancak bu sütleri dağıtanların Çernobil sonrasında da fındık dağıttıkları unutulmadı.
Dağıtımın başladığı gün Diyarbakır’dan zehirlenme belirtileri ile hastaneye kaldırılan çocuklar olduğu haberleri geldi. Aynı gün içerisinde zehirlenen çocuk sayısı 50 olarak belirtilirken, daha sonradan bu rakam, yüzlerle ifade edildi. Kutu sütünden zehirlenme nedeniyle farklı farklı merkezlerde de hastanelere başvurular oldu. İstanbul, Sivas, Antalya, Edirne, Mersin, Konya, Adana, Muğla, Van ve daha birçok şehirde binlerce zehirlenme olayına rağmen süt dağıtımına halen devam ediliyor.
Pastörize ve UHT sütlerin ne ölçüde zararlı olduğu tartışmaları sürerken, Sağlık Bakanlığı “Gelen şikayetlerin bünyeleri süt şekerine [laktoz] hassas olan çocuklarımızla ilgili olduğu değerlendirilmiştir.” diyerek görmezden gelen tutumunu sürdürüyor. Ayrıca Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç: “Üzücü bir olay ama büyütülecek bir durum değil. İlk kez içildiğinden, aşırı doz nedeniyle rahatsızlanmış olabilirler” diyerek sorunun süt ile alakalı olmadığını zehirlenmeye sebep olarak çocukları göstermesi dikkatlerden kaçmadı. Yine devlet ve şirket yetkilileri kameralar karşısında süt içerek, kutu sütün “sağlıklı olduğunu” göstermeye çalıştı. Ancak unutulmamalıdır ki Çernobil faciasından sonra da dönemin Ticaret Bakanı Cahit Aral, kameralar önünde çay içerken “Biraz radyasyon iyidir!” demişti; ve aynı dönemde okullarda fındık dağıtımı da yapılıyordu.
Çöpe atma öğrenciye ver!
Çernobil sonrası dağıtılan fındığın nedeni radyasyon oranının artmasından dolayı ihraç edilememesiydi. Süt dağıtımında da amaç aynı. Son zamanlarda süte olan talebin azalması üzerine şirketler satamadıkları kutu sütleri okullarda dağıtarak kutu süt içme alışkanlığını tekrar canlandırmak istiyor. Türkiye Süt Üreticileri Merkez Birliği Genel Başkan Yardımcısı Fatih Salih Okumuş’un “Şu anda değil 7 milyon, 70 milyon öğrenciye dağıtacak kadar sütümüz var.” sözleri satılamayan ve üretim fazlası olan sütün tahminlerden daha fazla olduğunu gösteriyor.
Devletin okullarda dağıttığı ister fındık, ister süt, isterse ceviz veya bisküvi olsun, tüm gıdaların çocukları zehirlediği artık anlaşılırken ailelerin de çocuklarını korumak için, “yabancılardan şeker, çikolata alma“ tembihlerinin yerine “devletin okulda dağıttığı bir şeyi yeme, içme” gibi telkinlerde bulunduğu belirtiliyor.
Bu haber Meydan Gazetesi’nin 1. sayısında yayımlanmıştır.