Alman bir müzik grubu olan Scorpions’ın 90’lı yılların başlarında dünya müzik listelerinde en üstlerde yer almış bir şarkısıdır Wind of Change. “Değişimin rüzgârı” adlı bu şarkının melodisi nesillerin diline dolanmış, romantik bir aşk melodisiymiş gibi, şarkının başında çalınan ıslıkla birlikte herkesin hafızalarına kazınmıştır. Fakat Scorpions’ın Wind of Change şarkısının bestelendiği yıl, ilk kez çalındığı mekân, şarkının sözleri ve “tarihsel bir belgesel” kaygısıyla hazırlanmış klibi dönemin siyasal yapısına göre çok manidardır. Scorpions bu şarkısıyla bir şarkının yalnızca bir şarkı olmaktan çok öte bir misyon taşıyabileceğinin emsali olmuştur.
“Moskova’yı takip ediyorum, Gorky Park’a doğru. Değişim rüzgârını dinleyerek” sözleriyle başlayan şarkı 1990 yılında Berlin Duvarı’nın yıkılışından hemen sonra bestelenmiş ve ilk kez Moskova Meydanı’nda gerçekleşen bir konserde çalınmıştır. “Hiç düşünmüş müydün bu kadar yakın olabileceğimizi, kardeş gibi? Gelecek havada, onu her yerde hissedebiliyorum; değişim rüzgârlarıyla birlikte esiyor” şeklinde devam eden şarkı, Soğuk Savaş’ın sonlanmasının ardından bestelenerek, yaratılmakta olan yenidünya düzeninin “iyimserliği”ne bir hayli vurgu yapmıştır.
Scorpions konserlerinde binlerce insanın dinlediği ve dinlerken kendinden geçtiği bu parça, bugüne kadar çoğunlukla aksettirildiği gibi verdiği “dünya barışı” mesajının çok ötesinde bir yerlere değinmektedir. Grubun vokalisti Klaus Meine tarafından yazılmış şarkının sözleri, klibindeki görüntülerle birlikte değerlendirildiğinde ise son derece ironik bir tablo ortaya çıkmaktadır.
1953 Doğu Alman Ayaklanması’nın görüntüleriye başlayan klip, Berlin Duvarı’nı inşa eden işçilerin görüntüleriyle devam ediyor. Bundan sonra Tiananmen’deki öğrenci olaylarından, Çavuşesku’nun devrilmesine, karşılaştıkları protestolar karşısında geri çekilen Çin Ordusu’na kadar birçok “tarihsel an” ekrana yansıtılıyor. Ekranda “zorbalara karşı mücadele ederek kazanan halklar”ın görüntüleri dönerken fonda şu sözler yankılanıyor: “Beni anın sihrine götür, bir şanlı gecede, yarının çocuklarının hayal kurduğu yere, değişim rüzgârlarında” Mihail Gorbaçov’un Amerikan Başkanı Ronald Regan’la silah denetimi anlaşması yaptığı ve el sıkıştığı Reykjavik Zirvesi’nin görüntüleriyle birlikte dinleyiciyi “anın büyüsü”ne (magic of the moment) çağıran Scorpions’ın anlattığı değişim bu sözlerle iyice netlik kazanıyor. Moskova Meydanı’nda deri ceketleri, uzun saçları ve gitarlarıyla yürüyen Scorpions üyelerinin kapıldığı rüzgâr, şarkıda söyledikleri gibi bir fırtına gibi esiyor ve Wind of Change şarkısı şu sözlerle sonlanıyor: “Değişim rüzgârı dümdüz esiyor zamanın yüzünün içine, Özgürlük zilini çalacak olan bir rüzgâr fırtınası gibi. Zihnin barışı için, bırak balalaykan şarkı söylesin, Gitarımın söylemek istediklerini.”
Şarkı bu sözlerle sonlanırken ekranda beliren dünya görüntüsünün, 90’lı yılların başından itibaren küreselleşmeyi gösteren bir figür olarak, kapitalistler tarafından kullanıldığına tanıklık ediyoruz. Kapitalizm küreselleşirken, antikapitalist her şeyi klibin sonundaki demir kapının ardına kilitliyor.
Tüm zamanların en iyi 10 parçasının arasında bulunan, Alman televizyon kanalı ZDF’nin yüzyılın en iyi şarkısı seçtiği bu şarkıyı bugün dinlediğimizde ise Scorpions’ın bahsettiği değişim rüzgârının ne taraftan estiğini daha iyi anlıyoruz. İnsanları “anın büyüsü”ne çağıran bu şarkı, rüzgârla esen değişimin kendisinin küreselleşen kapitalizm olduğunu açıkça gösteriyor. Kapitalizmin giremediği toprakları, duvarın yıkılışıyla kapitalizmin tahakkümü altına alan, duvarın yıkılmasıyla barışın, kardeşliğin, adaletin kazandığını iddia eden iktidarların neleri değiştirdikleri gün geçtikçe daha da açığa kavuşuyor. Rüzgârın esmeye başladığı günden bugüne dünyanın birçok coğrafyasında yaşanan savaşlar, açlık ve yoksulluk değişen şeyin yıkılan duvarlar değil; duvarlar ve sınırlar tanımayan kapitalizm olduğunu açıkça gösteriyor.
Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 5. sayısında yayımlanmıştır.