Son zamanlarda basılan anarşizmle ilgili kitaplardan biri olan “Anarşist Portreler”, ilk olarak 1991 yılında Sarmal Yayınevi tarafından iki cilt halinde basılmıştır. 2012 yılında Agora Kitaplığı’nın tek ciltte toplayarak bastığı kitabı, “Rus Devriminde Anarşistler” kitabının yazarı olarak da tanıdığımız Paul Avrich yazmış. Kronstadt, Sacco ve Vanzetti, Haymarket olayı gibi birçok konu üzerine kitaplar kaleme alan Avrich, bu kitabında, anarşizmin bilinen isimlerinin yanı sıra anarşist tarihte adı çok fazla duyulmamış anarşistlerin hayat hikayelerini, düşüncelerini ve faaliyetlerini ele alıyor.
Hayatı boyunca verdiği anarşist mücadeleyle tüm Avrupa’ya nam salmış, teorisi kadar pratikleriyle de ünlenmiş Bakunin’den, anarşist hareketin şekillenmesinde belirleyici rol oynamış Kropotkin’e, Ukrayna köylü hareketiyle, devletin giremediği topraklarda özyönetim deneyimleri yaşayan Mahno’dan, yazdığı yazılarla idamlık olup yaptığı propogandalarla binlerce insanı etkileyen Mahno’nun yoldaşı Volin’e, işlemedikleri bir cinayetin suçuyla sadece anarşist oldukları için idam edilen İtalyan anarşistler Sacco ve Vanzetti’den, Meksikalıları “Toprak ve Özgürlük” bayrağı altında toplayan, devrimin taşıyıcılarından olan Ricardo Flores Magon’a… dünyanın farklı yerlerinden anarşizm için mücadele etmiş birçok anarşisti tanıtan bu kitap tarihi anlamak adına önemli bir kaynak oluşturuyor. Ayrıca kitap isimleri diğerlerine nazaran daha az duyulmuş olan, Kronstadt’lı cesur denizci Jelezniyakov’u, Mollie Steirmer’i, Paris Komünü’nden Gustav Landauer’i ve Brezilyalı anarşistleri de tanımamızı sağlıyor.
Avrich, kitapta geçmişteki olayları ve düşünceleri anlatırken, bunların günümüzde de ne kadar geçerli olduğunu, kitabın farklı bölümlerinde bize gösteriyor. İlk bölümün sonunda, Bakunin’in “bilimin egemenliğine karşı hayatın başkaldırısını” koyarak, bilimin hayatın bilgisi üzerine kurduğu egemenliği hakkında duyduğu kaygının, bugün nükleer ve biyolojik silahların gölgesinde yaşadığımızı düşünürsek, ne kadar yerinde olduğunu görürüz. Sadece bu teze bakılarak bile, tıpkı anarşist tarihçi Max Nettlau’nun dediği gibi Bakunin’in fikirleri “hala tazedir ve ebediyen yaşayacaktır.”
Kitabın Amerika’da idam edilen iki İtalyan anarşisti anlattığı Sacco ve Vanzetti ile ilgili bölümünde ise; Sacco ve Vanzetti’nin siyasal çalışmalarını hapishanede bile sürdürerek, son nefeslerine kadar kararlı birer anarşist olarak kaldıklarını belirten Avrich, tıpkı Sacco ve Vanzetti gibi özgürlüğün fethedilmesinin amansız bir mücadeleyi gerektirdiğini düşünen Malatesta’nın şu sözleriyle bölümü bitiriyor: “Önemli olan bugün, yarın ya da on asır içinde anarşizme ulaşıp ulaşılmaması değil, bugün, yarın ve daima anarşizme doğru yürümemiz.”
Yazar bir diğer bölümde ise, anarşist tarihte adı pek fazla duyulmamış olan, Kronstadt’ta devlet otoritesine karşı çıkan denizcilerden biri olan Jelezniyakov’dan bahsediyor. Özellikle Rusya’da anarşist harekette çok belirgin bir karakter olan Jelezniyakov’un, kendini mücadeleye nasıl adadığını, yoldaşı Volin’e söylediği şu sözler açıklamaya yetiyor: ”Başıma ne gelirse gelsin ve benim hakkımda ne söylerse söylesinler, bir anarşist olduğumu, bir anarşist olarak savaştığımı ve yazgım nasıl biterse bitsin bir anarşist olarak öleceğimi iyi bilmelisin.”
Geçmişten bugüne anarşizm; dünyanın çok farklı noktalarında yükselmiş ve her yerde adaletsizliğe, zorbalığa, tahakküme boyun eğmeyerek bugünlere kadar bizlere değerli bir miras bırakmıştır. Anarşist Portreler isimli kitap bu mirası anlayabilmemiz adına başvurulacak önemli bir kaynaktır.
Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 5. sayısında yayımlanmıştır.