Ethem Sarısülük, Abdullah Cömert, Mehmet Ayvalıtaş, Medeni Yıldırım, İrfan Tuna, Mustafa Öztürk, Yüksel Kum, Özcan Özkan, Fikret Özdemir, Hasan Özgür, Mevlüt Özbakır, Serkan Miral, Veysel Turgut, Uğur Apaydın, Osman Sarı… Çatışan işçileri biber gazıyla katleden devlet, çalışan işçileri ise metan gazıyla katletmeyi sürdürüyor.
Devlet, “iş sağlığı ve güvenliği” adıyla kağıt üzerinde, uygulanmayan, uygulatılmayan yasalarıyla üstünü örtmeye çalışsa da işçiler biber gazıyla, metan gazıyla, karbon monoksit gazıyla ölmeye devam ediyor. Geçtiğimiz günlerde İstanbul İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi (İSİG) Haziran ayı iş cinayetleri raporunu açıkladı. Rapora göre Haziran ayında 21 inşaat işçisi, 20 mevsimlik tarım işçisi, 13 belediye işçisi, 5 çocuk işçi olmak üzere en az 104 işçi yaşamını yitirdi. Raporda Haziran ayında Taksim Direnişi süresince Ethem Sarısülük, Abdullah Cömert ve Mehmet Ayvalıtaş’ın devlet saldırıları sonucu yaşamını yitirdiği kaydedildi. Ayrıca yine aynı süreçte İrfan Tuna adlı bir temizlik işçisi, çalıştığı dershanede, polisin yoğun gaz bombalı saldırıları sonucu kalp krizi geçirdi ve kaldırıldığı hastanede yaşamını yitirdi. Ayrıca Taksim Direnişi sürecinde yine yüzlerce işçi biber gazıyla, plastik mermiyle, TOMA’yla yaralandı.
Yine Haziran ayında Muğla’nın Milas ilçesi Güllük Beldesi’ndeki bir atık su deposunda 7 işçi metan gazından zehirlenerek yaşamını yitirdi. Depo bakımı için kuyuya inen işçiler metan gazından etkilenerek arkadaşlarından yardım istedi. Ancak yardıma gelen arkadaşları da gazdan etkilenerek kuyuya düştüler. Arama kurtarma ekiplerinin uzun süren çalışmaları sonucu baretsiz, gaz maskesiz çalıştırılan Yüksel Kum, Özcan Özkan, Fikret Özdemir, Hasan Özgür, Mevlüt Özbakır ve Serkan Miral adlı işçilerin cansız bedenine ulaşıldı. Öte yandan kuyudan yaralı çıkartılan Tepe-Akfen Su ve Kanalizasyon İşletmesi Güllük Şube Müdürü Mustafa Öztürk ise hastanede yaşamını yitirdi. Bu katliamın yaraları daha sarılmadan Kuşadası’nda 3 işçinin daha katledildiği öğrenildi. Hem de aynı Milas’taki işçiler gibi metan gazıyla. Kuşadası’nda belediyeye ait kanalizasyon çukurunda çalışma yapan 2 işçi ile onları kurtarmaya gelen bir itfaiyeci metan gazından zehirlenerek yaşamını yitirdi. 3 işçi belediyeye ait kanalizasyonda ilaçlama yaparken metan gazından etkilenerek kuyudan çıkmak istedi. Bu sırada metan gazından etkilenen işçiler dengesini kaybederek çukura düştü. İtfaiye ekiplerinin kurtarma çalışmaları sonucu Veysel Turgut adlı işçinin cansız bedenine ulaşırken hastaneye kaldırılan Osman Sarı adlı işçi ile itfaiyeci Uğur Apaydın da burada yaşamını yitirdi. Adnan Özkaya adlı işçinin ise tedavisi sürüyor. Bu art arda gerçekleşen metan gazı ölümleri elbette tesadüf değil. Devlet ve şirketler metan gazı bulunan kuyularda ilaçlama, depo bakımı, temizlik gibi bahane işlerle kuyularda metan gazı ölçümleri gerçekleştiriyor. Burada yaşamını yitiren işçileri, adeta birer ölçüm makinesi olarak kullanıyor. Tıpkı tersanelerde üretilen filikalarda, kum torbası yerine işçilerin kullanılması gibi.
Devlet ve şirketler, işçileri 12 saatten 14 saate çalıştırarak, madenlerde kuyularda metan gazına maruz bırakarak katletmeyi sürdürüyor. Üstelik son süreçlerde bu çalışma ve yaşama koşullarına karşı direnen işçileri de biber gazlarıyla, plastik mermileriyle, coplarıyla katlediyor. Yani devlet adeta, çalışan işçileri metan gazıyla direnen işçileri de biber gazıyla sindirmeye çalışıyor.