Sosyal medya, yaşamın vazgeçilmez bir parçası haline geldi. Yaşadığımız coğrafyada ise sosyal medya araçlarından en çok kullanılanlar Facebook ve Twitter. Facebook, kullanıcıların düşüncelerini, beğenilerini, beğenmediklerini kişisel bilgileriyle beraber paylaştıkları bir ağ. Facebook’tan farklı olarak Twitter ise 140 karakterlik ifadelere olanak vermesiyle, çok şeyi az kelimeyle anlatmanız gereken, Facebook’tan daha kişisel bir sosyal iletişim aracı. Bu yüzden Twitter, Facebook’a oranla özellikle güncel meselelerde daha çok dikkate alınıyor.
Facebook ve Twitter siyasal anlamda da bir örgütlenme aracına dönüşmüş durumda. Bunun en büyük örneğini Taksim Gezi İsyanı’nda gördük, bu ağların sadece magazin ve eğlence için olmadığını anladık. Özellikle isyan süresince Twitter kullanımının biçim değiştirmesi ve kullanımıyla ilgili veriler, bu siyasallığın anlaşılmasında önem taşıyor. İsyanın daha ilk haftasında 91 milyon tweet atıldı. Kimisi Talcid tarifi verdi, kimisi wifi noktalarını söyledi, insanlar barikatlara çağırıldı, polisin nöbet tuttuğu yerler ilan edildi… Sadece süreç içerisinde değişmedi bu ağların kullanımı, sonrasında da devam etti.
İsyandan önce Twitter’da kelime bulutu “ben, benim, güzel, çok, araba, konser, para…” iken Taksim Gezi İsyanı’yla birlikte kelime bulutu altüst oldu ve kelimeler “biz, hepimiz, insanlar, halk, hayat, istifa, korkak medya…” olarak değişti. İsyan bir anlamda bu sosyal ağların politikleştirici etkisini arttırma fırsatı oldu. Taksim Gezi İsyanı’nda devlet ve polis terörü tarafından katledilen direnişçiler, en çok konuşulanlar arasındaydı.
Bu yazıda bir karşılaştırma yaptık. İsyan sürecindeki yandaş medyayı ve direnişçilerin aktif olarak kullandığı sosyal medyayı karşılaştırarak isyanın medya gerçeğini bir kez daha göstermek istedik. Karşılaştıralım bakalım kim gerçekçi, kim yalancı!
Yandaş Medya-Sosyal Medya Karşılaştırması
Mehmet Ayvalıtaş, 2 Haziran gecesi Taksim Gezi direnişiyle dayanışmak için 1 Mayıs Mahallesi’nde düzenlenen eylem sırasında, TEM Otoyolu’nda eylemcilerin üzerine sürülen bir arabanın altında kalarak yaşamını yitirdi. Ancak 3 Haziran günü yayımlanan yandaş gazetelerin manşetlerinde, Mehmet’in ezilerek katledilmesine ilişkin hiçbir bilgiye yer verilmedi. Yandaş medya bunun yerine, direnişin başlangıcından dördüncü gününe kadar meydana gelen hasarın maliyetini yazmayı tercih etti.
Türkiye gazetesi manşetini “Acı bilançoyu İçişleri Bakanı açıkladı: Zarar 20 Milyon”; Zaman gazetesi ise “Çevre Duyarlılığı Yakıp Yıkmaya Dönüştü” şeklinde atarken, Akşam gazetesi manken Azra Akın’ın yeni sevgilisiyle ilk defa Taksim direnişinde görüntülenmesi haberini sürmanşetine taşıdı. 4 Haziran günü Milliyet gazetesi Mehmet Ayvalıtaş’ın katledilmesini Tayyip Erdoğan’ın “Tencere tava, hep aynı hava” sözünü başlık atarak verdi. Posta gazetesi polis kurşunuyla yaşamını yitiren Ethem Sarısülük’ün öldürülmesini, Mehmet Ayvalıtaş ile birlikte resimlerini yan yana koyarak, “İki Ölüm Birden” başlığıyla 80 kelimeyi geçmeyen bir haberle verdi. Haberde Ethem’in polisin sıktığı kurşunla katledildiğinin “bir iddia” olduğu vurgulanırken, Mehmet’in katledilmesine ilişkin, resminin kullanılması dışında bir kelime dahi etmedi. Aynı günlerde yayımlanan Milli Gazete’nin manşeti, hafızalardan silinmeyecek türdendi. “TAKSİM Bu Kapağın Altında” diyerek ana sayfasına bir bira şişesi resmi yerleştirerek Taksim’de direnen binlerce direnişçinin “bilinçaltında yatan gerçeğin alkol” olduğunu iddia ederek, isyanın psikolojik çözümlemesini yapmaya kalkıştı!
Mehmet Ayvalıtaş’ın katledilmesinin haberini yandaş medya görmezden geldi ancak Mehmet’in öldürülmesi sosyal medyada büyük yankı uyandırdı ve Twitter’da 12.615 kere tabela edildi.
Abdullah Cömert, 3 Haziran gecesi Antakya’da düzenlenen Taksim dayanışma eylemleri sırasında, polisin başına hedef alarak sıktığı gaz fişeğiyle katledildi. Sözcü gazetesi Abdullah Cömert’in katledilmesinin haberini ancak 5 Haziran günü “Gezi’ye İlk Kurban” manşetiyle verirken, tıpkı Güneş gazetesinin yaptığı gibi, katledilen Mehmet Ayvalıtaş’ın ölüm haberini yok saydı.
Abdullah Cömert’in ölüm sebebi sosyal medya tarafından haftalarca gündem oldu ve Twitter’da 14.708 kez tabela edildi.
Ankara Güvenpark’ta 1 Haziran günü düzenlenen eylemde, katil polis Ahmet Şahbaz’ın sıktığı kurşunla başından vurulan Ethem Sarısülük, 14 Haziran günü yaşamını yitirdi. 15 Haziran’da yayımlanan bazı gazetelerde cinayet, kısa bir haber şeklinde yer aldı.
Polis Taksim Meydanı’nı ele geçirip, yeniden saldırmaya başladığında ise birkaç gazete dışında, bu saldırılara ilişkin hiçbir haber yapılmadı. Polis Ethem’in Ankara’da düzenlenen cenaze törenine saldırdığında, yandaş medya bu saldırıyı da görmezden geldi. Aynı gün Kazlıçeşme’de düzenlenen AKP mitingi 17 Haziran tarihli Yeni Şafak ve Yeni Akit gazetelerinde “Burası Türkiye”ve “Milli Direniş” manşetleriyle yer aldı. Gazetelerde ne polisin saldırısına karşı sürmekte olan direnişten ne de katledilen kardeşlerimizden bahsedildi.
Ethem Sarısülük, yandaş medya tarafından göz ardı edilse de sosyal medya kullanıcıları polisin saldırı aracı olarak sadece gaz ve suyu kullanmadığını gördü. Polisin direnişçilere yönelik orantısız gücü Twitter’da 17.329 kez tabela edildi.
Devletin Diyarbakır’ın Lice ilçesine inşa etmek istediği kalekola karşı 28 Haziran günü eylem yapan halkın üzerine jandarma ateş açtı ve 18 yaşındaki Medeni Yıldırım açılan ateş sonucu katledildi. Bu katliam Bugün gazetesinin manşetinde “Lice’de Kanlı Provokasyon” başlığıyla verildi. Akşam gazetesi Lice’de katledilen Medeni’nin haberini “Olayların Nedeni Kalekol Değil, Uyuşturucu Rantı” başlığıyla verdi. Sözde barış sürecinde olduğunu iddia ederken yeni kalekollar yapmaya devam eden iktidar partisi AKP’nin gazetesi Zaman ise “Çözümü Baltalama Eylemleri Sürüyor” diyerek, devlet eliyle gerçekleştirilen bu cinayeti manipüle etmeyi sürdürdü.
Medeni’nin askerin ateş açması sonucu katledilmesi sosyal medyayı ayağa kaldırdı. Bu katliam, Twitter’da 11.673 kez tabela oldu.
Eskişehir’deki eylemlerde polis-faşist işbirliğiyle dövülen, hastaneye gittiğinde sağlam raporu verilen, eve döndüğünde beyin kanaması belirtileriyle tekrar hastahaneye giden ve uzun süre yoğun bakımda kalan Ali İsmail Korkmaz, 10 Temmuz günü tüm direncine rağmen yaşamını yitirdi. 11 Temmuz günü yayımlanan gazetelerden Takvim, ülkelerin iftar hesaplamalarını “İftar Vakti” manşetiyle yazarken, işkenceyle katledilmenin haberine ana sayfasında yer bile vermedi. Vatan gazetesi ise AKP’nin talan projelerinden sadece biri olan “4. Köprü” yü göze parmak şeklinde manşetine taşırken, Ali İsmail’in katledilişine ana sayfasında küçük bir yer ayırdı.
12 Temmuz’da manşetlere baktığımızda Yeni Akit gazetesinin, direnişe destek veren kişilere “Taksim’in Keneleri” diye hitap edildiğini gördük.
Ali İsmail Korkmaz’ın ölümünden sorumlu olanlar sadece onu ölümüne döven faşistler ve polis değildi. Ali İsmail’in gittiği hastanedeki doktorlar da bu cinayetin bir parçası oldular. Dövüldüğü esnada görüntü alan kameraların kayıtlarının silinmiş olması halk tarafından büyük tepkiye neden oldu. İnternette “katil polis” sıfatının en çok kullanılmasına neden olan da Ali İsmail’in ölümüydü. Ali İsmail’in katledilmesi Twitter’da 229.106 kez tabela oldu.
Ahmet Atakan, 10 Eylül günü Antakya’da ODTÜ’yle dayanışma eyleminde gaz fişeğinin başına isabet etmesiyle bulunduğu binanın çatısından düşerek yaşamını yitirdi. 11 Eylül’de çıkan gazetelerin birçoğu Ahmet Atakan’ı polisin gaz fişeğiyle değil, binadan düşerek öldüğünü yazdı. Ahmet Atakan’ın katledilmesi üzerine düzenlenen eylemler sırasında Türkiye ve Yeni Akit’in manşetlerinde “Merkez Üssü Hatay” ve “Ölü Seviciler İş Başında” yazıyordu.
Ahmet Atakan’ın ölümünün en başında yandaş medya, çatıdan düşerek öldüğünü söyleyip bilgileri yanıltıcı şekilde verse de direnişçiler, Taksim Gezi İsyanı’nının ilk gününden beri yandaş medyaya güven olmayacağını biliyorlardı. Ahmet Atakan’ın katledilmesi, sosyal medyada polis şiddetinin en çok konuşulduğu dönemde, Twitter’da 416.707 kez tabela oldu.
Gülsuyu’nda uyuşturucu çetelerinin mahalle halkına saldırması sonucu çıkan çatışmalarda 29 Eylül günü kafasının arkasından tam 6 kurşunla vurularak yaşamını yitiren Hasan Ferit Gedik’in katledilmesi, 30 Eylül günü “demokrasi paketi” gündemiyle örtüldü. 30 Eylül günü yandaş medyanın manşetlerinde, tam sayfa olarak “demokrasi paketi” yer aldı. Hürriyet ve Star gazetelerinde haber “Öncü Paket” ve “30 Eylül Devrimi” gibi manşetlerle yazarken, hiçbir gazetenin ana sayfasında Hasan Ferit’in katledilişine dair bir haber yer almadı. Gülsuyu’ndaki katliam haberini yapan Zaman, Habertürk ve Vatan gazeteleri ise ellerinde uzun namlulularla nöbette olan insanları sayfalarına koyarak, cinayeti manipüle etmeye çalıştı.
Hasan Ferit Gedik’in öldürülmesi ve Gülsuyu’nda yaşananlar yandaş medyada oldukça manipüle edildi. Hasan Ferit Gedik’in cenazesinin medyada anlatımı da tam bir fiyaskoydu. Babası cezaevinde olan ve ailesinin isteğiyle bekletilen cenazenin Armutlu Cemevi’nden Hasan’ın yaşadığı mahalle Gülsuyu’na götürülmesine izin verilmediğinden dolayı hem ailesi, hem arkadaşları, hem de cenazeye katılmak isteyenler günlerce sokak ortasında bekletildi. Yaşanan gelişmeler dakika dakika sosyal medya üzerinde paylaşıldı. Hasan Ferit’in cenazesi, Twitter’da 27.204 kez tabela oldu.
Son olarak diyebiliriz ki; sosyal medya, isyan sürecinde halkın gerçekleri görmesinin, duymasının ve bilmesinin en önemli aracına dönüşürken, “Yıllardır bizi uyutmuşlar” diyenlerin sayısının da ciddi oranda artmasını sağladı.
Deniz Seyrek /Merve Demir
Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 14. sayısında yayımlanmıştır.