Eyaleti gözetleyen 3 bin kamera, 20 bin polis, 170 bin güvenlik görevlisi, insansız hava araçları, güvenlik robotları, 40 ayrı ülkeden istihbarat desteği, kimyasal ve nükleer tehditlere karşı alınan önlemler, yapılan tatbikatlar ve tabi ki bütün bunlar için harcanan 600 milyon Euro…
Yukarıdaki rakamlar sıcak çatışmaların ve gırtlak gırtlağa bir savaşın yaşandığı bir Ortadoğu ülkesine değil, başka bir savaşın yaşandığı bir Güney Amerika ülkesine; Dünya Kupası’na ev sahipliği yapacak olan Brezilya’ya ait. Üstelik savaşın tarafları açık ve net, nedenleri gün gibi ortada: Cephenin bir tarafında bölge halkını hiçe sayan Dünya Kupası’nı bahane ederek mahalleleri talan eden, insanları yaşadıkları bölgeden zorla kovan, binlerce insanı aç bırakan küresel kapitalistler ve onların o bölgedeki ortakları, cephenin diğer yanında ise tutunabilecekleri tek şey yaşamları ve beraber mücadele ettikleri insanlar olan ezilenler.
Eğer son yıllardaki büyük spor organizasyonlarının yapıldığı coğrafyalara ve o coğrafyalar hakkında çıkmış kıyıda köşede kalan haberlere bakarsanız, muktedirlerin neden bu kadar çok korktuğunu anlarsınız. Çünkü kapitalizm son 20-30 yıldan bu yana kendi kentlerini yaratmaya, hâlihazırda cehenneme çevirdiği yaşam alanlarımızı kendi arzuladığı ölçüde dönüştürmeye uğraşıyor. Şehir merkezinde kalmış yoksul mahalleleri, kent dışına çekmeyi, yoksullardan boşalan yerleri devasa rezidanslar, büyük alışveriş merkezleri ile doldurup bizlerin cehenneminden kapitalizmin cennetini yaratmaya çalışıyor. Güçlü kapitalist devletlerin kısmen başardığı bu dönüşümü yakalamaya çalışan diğer “üçüncü dünya ülkeleri” için ise, Dünya Kupası ve Olimpiyatlar gibi devasa spor organizasyonları büyük olanaklar sunuyor. Çünkü böylesine büyük bir organizasyonu alan devlet için yıkım ve tahliyeler meşrulaşıyor. Yani, bu organizasyonlar sırasında stadyumun içinde ya da televizyonun başında Messi’nin attığı golü ya da Usain Bolt’un deparını izleyenler stadyumun dışını göremez oluyorlar.
2014 Dünya Futbol Şampiyonası ve 2016 Olimpiyatlarına ev sahipliği yapacak olan Brezilya’da da yaşanan şey bu. “Kentsel dönüşümü” hızlıca tamamlamaya çalışan devletlerle kapitalistler ve buna çanak tutmaya oldukça hevesli olan büyük spor ağalarının ortaklığı.
Brezilya’da şu ana kadar 250.000 kişi evinden edildi, onlarca mahalle haritadan silindi, yüzlerce ev yıkıldı, bu dönemde özel tim polisleri tarafından 18 mahalle işgal edildi ve onlarca kişi öldürüldü, devlet erkanınca ülkenin görüntüsünü bozan ve imajını zedeleyen sokak çocukları bir anda ortadan kayboldu; kimileri bu çocukların öldürüldüğünü kimileri de gözetim altında tutuldukları yerlerde işkence gördüklerini söylüyor, sadece stadyum inşaatlarında çalışan 8 işçi yaşamını yitirdi.
Bu rakamlar ve katliamlar tüylerinizi ürpertmeye yetmiyorsa elinize bir harita alın ve bu organizasyonların yapıldığı yerlere tekrar bakın ve bugün de Brezilya’dan geçmekte olan fay hattını izleyin. 1988 Seul Olimpiyatları’nda 720.000 kişi evinden edilmiş, 1996 Atlanta Olimpiyatları’nda 30.000 kişi, 2008 Pekin Olimpiyatları’nda da 1.250.000 kişi ve 2014 Güney Afrika Dünya Futbol Şampiyonası’nda yine yüz binlerce kişi evlerinden, mahallerinden zorla tahliye edilmiş, yoksullardan boşaltılan yerlere stadyumlar, alışveriş merkezleri ve rezidanslar inşa edilerek bu bölgeler, hızlı bir şekilde kapitalist dönüşümlerini tamamlamışlardı.
Kısacası, Brezilya’da devlet erkânı, kapitalistler ve endüstriyel futbol adamları bize büyük bir futbol şöleninin gölgesinde; yıkım, ölüm ve yağma sunuyor ve ne yazık ki bu Dünya Kupası’nda da isteseler de istemeseler de tüm futbolcular gollerini karşı takıma değil, biz ezilenlere atıyor.
Özgür Erdoğan
Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 19. sayısında yayımlanmıştır.