8 yıl önce, Ocak’ın 19’unda, Agos’un önünde vuruldu Hrant; vurulup düştüğü yerde ölümü acıya, acısı öfkeye döndü. Onun ardından her 19 Ocak, giderek büyüyen isyanın, katillere olan öfkenin, hesap sormanın yıldönümü oldu. 2008’den bu yana her 19 Ocak’ta, Hrant’ı katledenlerden hesap sormak için binlerce kişi doldurdu sokakları, meydanları. “Unutmayacağız, Affetmeyeceğiz” diye haykırdılar.
7 yıldır olduğu gibi 8. yılında da 19 Ocak’ta, devletin “söz konusu vatansa” deyip katlini vacip gördüğü TEFERRUATLAR, Taksim‘den Hrant Dink’in vurulduğu Agos Gazetesi önüne bir yürüyüş gerçekleştirdi. Yürüyüş öncesi ve sonrasında, her yıl 19 Ocak özel sayısı çıkan TEFERRUATLAR ANISINA gazetesini dağıttılar. Hrant’ın susan soluğu, yiten sesi oldular…
Geçen yılların ardından davada yaşanan gelişmeler; katilleri, katillerin adaletini ve adaletsizliğini tekrar tekrar gösterdi. Sanıkların yeniden yargılanmasına karar verildi, emniyet müdürleri “şüpheli” olarak ifade verdi… Tetikçilerden biri olan Erhan Tuncel’le yaptıkları konuşmalarının dava dosyasında delil olarak sunulduğu polisler, önce serbest bırakıldı; cinayetin yıldönümünden birkaç gün önce ise tutuklandı… Davada yaşanan her bir gelişme, en başından bu yana tanığı olduklarımızın bir benzeri oldu; önce katledenler, şimdi yine katliam senaryolarını sürdürdü.
“Hala gelmeyen adalet”, şaşkınlığın aksine benzerliğe döndü hafızalarda. Hrant’ın davasını sürdüren, katilleri bazen suçlayan (suçlarmış gibi yapan) ama her zaman aklayan devlet; teferruat ilan ettiği her bir kimsenin ardından, aynı adaletsizliğin yaratıcısı, uygulayıcısı, sürdürücüsü olmaya devam etti.
8 yılın ardından değişen bir şeyler de elbet oldu; eklenen yeni isimlerle büyüdü teferruatlar listesi. Son bir yılda erkekler tarafından katledilen 294 kadın, Kobanê Direnişi sürecinde yaşamını yitiren yaklaşık 50 insan, Cizre’de devlet tarafından katledilen 6 çocuk, patronların kar hırsıyla katledilen 1886 işçi; giderek uzayan listelerde, giderek artan rakamlara sıkıştırılan yaşamlar…. Son bir yılda asker-polis terörüyle, erkek şiddetiyle, kapitalist sömürüyle, devletin yarattığı binbir türlü adaletsizlikle yaşamını yitirenlerin listesi yine uzadı. Listeye eklenen her yeni isim, bir rakama; yitirilen yaşamlar istatistiki verilere dönüştü. Uzayan listeler, yükselen istatistikler olarak sunulsa da her bir yaşam; rakamların ardında nice teferruat olduğunu unutmadı bazıları. Eklenen her bir rakam yüreklerde öfkeye döndükçe, yankılandı teferruatların sesi sokaklarda. Aynı sokağı, aynı kenti paylaşan; aynı otobüste yolculuk yapan; aynı gökyüzüne bakıp aynı inançla mücadele eden niceleri; aynı devletin askerinin hedefinde, polisinin karşısında, namlusunun ucunda ucuz yaşamlar oldukça büyüdü teferruatların listesi de sesi de. Yiten her bir can, yerini öfkeye bırakınca; yenisi geldi karşı koymaya, direnmeye, katledilenlerin hesabını sormaya.
Şimdi, her bir can, rakamlara sıkıştırılıp değersizleştirilmek istense de; uzayan listeler, artan istatistiklerle ölüm kanıksatılmaya çalışılsa da; teferruatların sesi yankılandıkça sokaklarda büyüyecek katledilenlerin ardından öfke de isyan da. Her bir TEFERRUAT isyanımız olacak ve yaşam bulacak dört bir yanda.
Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 24. sayısında yayımlanmıştır.