Kadın doğmak yeter, daha küçücükken pembeler içinde bizi korumayı vazife edinir; yanıbaşımızda ki erkekler, biraz büyünce de eve hapsederler… Okulda eteğimizin boyuna karışırlar, evlenmeden babaya tapulanmış namusumuza, evlenince kocaya … Çocukluk, genç kadınlık, kart analık çare olmaz baskıdan kurtulmaya. Temizleriz, toplarız, doyururuz, büyütürüz ama nedense bu erkek dünyaya yettiremeyiz. Ne yaptığımız işi beğenirler, ne doğru düzgün emeğimizin karşılığını verirler… İçimiz öfke dolar dolar taşar, dişlerimizi sıkarız, daralırız, bazen ise dolu dolu bir YETTİ BE! çekeriz yaşama ve bizi çileden çıkaranlara..
BULAŞIK MAKİNESİ / Halime (40)
Bir restoranda sabah 8’den akşam 8’e kadar bulaşık yıkıyorum. Yemek molam dışında, bulaşık tezgahından uzaklaşamıyorum. Çalıştığım yer işlek bir caddede olduğu için çok yoğun oluyor. Evde eşim ve 2 oğlum var, onlar da ev işlerinde bana yardım etmiyorlar. Ben zaten diğer işleri yapıyorum, en azından bulaşıkları siz yıkayın dedim defalarca. En sonunda artık yeter dedim ve madem onlar evde bulaşık yıkamıyor; ben de bulaşık çıkarmalarına fırsat vermiyorum; çünkü evde hiç yemek yapmıyorum. Böylece yemek yiyip bulaşık çıkaramıyorlar. Onlar anlayana kadar evde yemek yok!
SANA AFİYET OLSUN! / Aynur (52)
Ben çok titizimdir, dolaplarım derli toplu, ortalık pırıl pırıl olmadan içim rahat etmez, sabahtan akşama derlerim toplarım. Ama bazı gün gelir – öyle dediysem 40 yılda bir – bir yorgunluk çöker üstüme, kafam kalkmaz hiç, canım hiçbir şey yapmak istemez. İşte öyle bir günde, salonda çekyata uzandım, perdeleri bile açmadım. Akşam adam gelince, baktı yatıyorum ben; “Hayırdır” dedi, “Noldu sana?” Valla dedim; hiç kafam kalkmıyor sabahtan beri doğrulamadım yerimden, yemek bile yemedim… Hıı dedi geçti mutfağa, (Bizimki öyledir öküzdür biraz. Ne geçmiş olsun demek ne de bir ilaç vermek gelmez aklına.) Bağırıyor mutfaktan:
-Yemek yok mu ya ne yicez?
-Yok dünkü bittiydi, yapamadım bugün.
-Hee, o zaman iki yumurta kırıver de yiyelim valla çok açım, dedi; onu demesiyle bana bir kuvvet geldi, doğruluverdim hemen. Kalktım gittim mutfağa, yanına; buzdolabının kapağını açtım. Ben bir yumurtayı aldım kapaktan, başladım söylenmeye, söylenirken de çaldım yumurtaları yere.
– Yıllardır, her sabah sizden önce kalktım, kahvaltınızı koydum, sofranızı kaldırdım, bulaşığınızı yıkadım! (paat)
– Siz gittiniz arkanızı yine ben topladım, yıkadım pakladım… (paat)
– Yokken oldurdum, sizi bir akşam aç koymadım! (pat)
– Bir gün hasta yattım, geçmiş olsun demeden ne yemek var diyosun! (pat)
– Yapamadım dedim, iki yumurta kır diyosun! (pat)
– Al kırdım sana yumurta! (pat)
– Al kırdım buyur! (pat)
– Sana afiyet olsun! Pat, pat, pat diye dolapta kaç tane yumurta varsa hepsini attım yere. Sonra öylece bıraktım gittim odaya, vurdum kafayı yattım. Ben hayatımda öyle huzurlu uyku uyumamışım, ta sabah uyandım. Yerdeki yumurtalar aklıma geldi – aman olsun dedim ben hıncımı aldım ya yerler batsa da olur, nasıl olsa hep ben temizliyordum bu sefer en azından kendi batırdığımı silerim- Mutfağa gittim bir de baktım bizimki toplamış yumurtaları, temizlemiş, bir de tarhana pişirmiş. İki günün açlığıyla oturdum afiyetle içtim. Ee ne değişti derseniz; herif aynı herif ama artık ben boşuna yormuyorum kendimi.
İŞ BAŞVURUSU / Seher (67)
Bir keresinde bir iş başvurusuna gittim; 9-10 aylık bir bebeğe bakıcı olarak. Görüşmeye gittiğimde çocuğun annesi, babası ve ananesi birlikte karşıladılar beni. Oturduk, neyse adam başladı anlatmaya… Sabah 7 buçuktan akşam 7 buçuğa, çocuk uyurken geliyorsun, süpürge takıyorsun, uyanmadan kahvaltısını hazırlıyorsun, yediriyorsun… Oyna, uyut, ortalığı toparla… Banyoları temizle…Uyanınca da parka götür… Adam hızını aldı konuştukça konuşuyor, sonunda bitirince ben adama dönüp bu işleri kaç kişi yapacağız diye sordum, kasıla kasıla sen yapıcaksın, aylık da 550 lira deyince benim tepem attı, (O zamanlar bu işin karşılığı 750 -800 lira civarındaydı) Ben de; temizliği sen yap çocuğa da annesi baksın, 550 lirayı da paylaşırsınız, dedim kalktım gittim.
BAHARATLI YEMEKLER / Kader (38)
Ben yıllardır benim adamdan çok çektim, her gün, bugün ne uydursam da bu geceyi atlatsam diye düşünmekten harap olurdum. O yatmadan yatıp uyuyor numarası yapardım, ancak adet olduğum zamanlar rahata kavuşurdum. Her gece beni zorlardı, artık vajinam yara oluyordu. Ben de artık dayanamadım, yemeklerine şap katmaya başladım, bizimki zaten tuzlu yer hiçbir şey anlamıyordu, bir vakit denedim ama çok faydasını görmedim. Sonra biraz daha araştırdım hayıt otu diye bir şey buldum, şimdi kaynatıp onu karıştırıyorum, yemekleri biraz daha baharatlı yapıyorum ki tadını alamasın. Bayağı bir rahatladım, bizimki de bu durumu yaşına verdi, son zamanlarda pekmez içip, macun yiyip duruyor…
MİNİBÜSTE / Melike (26)
Ben lisedeyken, okula her sabah minibüsle giderdim. Bir sabah yine şoförün arkasındaki koltuğa oturdum, sabahları erken saatte boş olduğundan hep oraya otururdum. Biraz gittikten sonra minibüse orta yaşlı bir adam bindi, her yer boşken geldi benim yanıma oturdu. Oturmadı aslında yayıldı, beni de iyice sıkıştırdı. Ben cama doğru kaçtıkça iyice yapıştı bana. Bacağının değmesinden çok rahatsız oldum, sonra çantamdaki su şişesi aklıma geldi, çıkarıp içiyormuş gibi yaparken, sanki minibüs kasise girmiş gibi zıplayıp suyu adamın üstüne boca ettim. Adam da ıslanınca neye uğradığını şaşırdı. Söylene söylene kalktı yanımdan sonra da indi minibüsten.
AL SANA ÇAY! / Sevgi (42)
Bulmaca çözmeyi çok severim. Bir gün evin işlerini bitirdim, balkona oturdum, bir yandan kahvemi içip bir yandan bulmacamı çözerken, eşim de bahçeden sürekli balkona doğru bağırıyordu.
– Sevgiii su getir!
– Sevgiii yemek ısıt!
– Sevgiii üstüme hırka ver!
– Sevgiii çay getir!
Bir, iki, üç derken artık sabrım taştı. Kalktım üzerine oturduğum sandalyeyi kaptığım gibi, balkondan aşağıya fırlattım. “Al sana çay!” dedim; çektim öteki sandalyeyi, oturup bulmacama devam ettim.
SULAR KESİLDİ! / Aysel (30)
Benim eşim tam bir baş belası. Her gün duş alıyor, tıraş oluyor, kremleniyor. Kendine iyi bakıyor ama banyonun halini bir de bana sorun. Lavabonun içinde kıllar, yerlerde köpükler, şampuan bir tarafta, tıraş bıçağı bir tarafta. Elli kere uyarmama rağmen hala inatla aynı şeyi yapıyordu. Ta ki sular kesilene kadar! Bir gün o yine banyodayken aşağıya inip suyu vanadan kapattım ve ona sular kesildi dedim. Kendine titiz olduğu için de banyosunu tamamlamadan çıkamadı. Bayağı bir beklettim ve sonunda suyu benim kapattığımı söyledim. “Banyoyu temizlemeden çıkarsan artık hep böyle yapacağım .’’ dedim. Ohh canıma değsin!
ABİYİ ÇÖPE ATMAK! /Elif (16)
Bizim evimiz iki oda bir salon. Bir odasında annem ve babam. Diğer odasında ise (ne yazık ki) abim ve ben kalıyorum. Annem çok titiz bir kadın değil. Abim de çok dağınık ve pasaklı. Yani sizin anlayacağınız evi temizlemek evin kızına yani bana düşüyor. Odada hiç benim dağınıklığım olmamasına rağmen iğne atsan yere düşmez. Abimin bütün eşyaları ortalıkta. Pis çorapları yatakların altından çıkıyor. Yatağın altında zaten bir oda daha var. Her gün temizliyordum o yine pisletiyordu. Abimin kendine has bir kokusu var. O kadar kötü bir koku ki ve o kadar sinmiş ki odaya her tarafı temizlememe rağmen koku çıkmıyor. Küçüklüğümden beri hep onun pisliğini topladım. Arkadaşlarıyla geldi batırdı ben arkalarını topladım. Ama artık yeter ! Daha fazla dayanamazdım. Ben de abime dedim ki ortalıkta duran bütün eşyalarını çöpe atacağım. Ya yerlerine düzgünce koyarsın ya da çöpten toplarsın! Küçük kardeşinin bunu yapacağına ihtimal vermediğinden umrunda bile olmadı. Ben dediğimi yaptım ve ortalıkta ona ait ne var ne yoksa topladım çöpe attım. 1 hafta boyunca böyle devam etti. Sonunda hiç eşyası kalmadı. O bir pantolon bir gömlekle kaldı. Ben de rahatladım. Çünkü artık ortalığa savuracak eşyası yok.
ADET OLMAK! /Gamze (17)
Lise öğrencisiyim. Geçen sene yaşadığım bir şeyi sizlerle paylaşmak istiyorum. Liseliler bilir, okulda adet olmak zor iştir. Eteğine kan geçmesini bırak, çantandan ped almak bile büyük bir dert. Bizim sınıftaki erkekler hep adet olmamızla dalga geçiyorlardı. Ama Samet (okulun en züppelerinden) diğerlerinden daha sinir bozucuydu. Adam resmen dedektör gibi kim çantadan ped çıkardı, kim arkadaşından eteğini kontrol etmesini istedi, bunu kolluyor, sonra da pis pis konuşuyordu. Bir keresinde yine bir arkadaşın eteğine kan geçmesini alay konusu yapıp, bütün sınıfa ilan etmişti. Arkadaşımız utancından yerin dibine girmişti, bu da pişkin pişkin gülüyordu. Bende bir intikam planı yaptım. Bir sonraki adet günümü bekledim. Beklenen gün gelip çattığında uzun süre pedimi değiştirmedim. Sonra tuvalete gittim ama pedimi çöpe atmadım. Onun yerine Samet’in çantasından aldığım harita metod defterinin açıp arasına koydum. Sonra da sınıf boşken defteri çantasına geri koydum. O gün bugündür Samet’in sesi çıkmıyor. Ben de arkadaşlarım da çok eğlendik.
ACI DİL TAVŞANI YOLDAN ÇIKARIR! / Berna (15)
Benim direnişim bir haftadır sürmekte. Babam çok küfürlü konuşur. Ağzı çok bozuktur. Ben de bir kadınım ve babamın kadınları aşağılayan küfürler etmesi beni çok rahatsız ediyor. Bir hafta önce bir şey düşündüm ve halen uyguluyorum. Babam hep benden bir şeyler ister. Hayatta kalkıp kendisi almaz. Tavşan su ver, Tavşan çay ver, Tavşan bir kahve yap da içelim… (gıcık olduğum halde bana taktığı lakap). Ben de bir haftadır babamın bütün istediklerine tuzu basıp veriyorum. Sorduğunda ise “Senin dilin tatlanana kadar benden sana tatlı içecek yok!’’ diyorum. Şimdilik gülüp geçiyor ama kararlıyım. Tatlı dil yılanı deliğinden çıkarmaz belki ama acı dil tavşanı yoldan çıkardı.
ARABADA SAPIK VAR! / Canan (25)
Lisedeyken sınıf arkadaşım Nuray’la birlikte giderdik okula her sabah; her akşam eve birlikte dönerdik. Sabah okula giderken, her gün peşimize bir araba takılırdı; beyaz lüks bir araba. İçindeki adam bize laf atardı. Bir süre sonra o araba, okul çıkışlarında beklemeye başladı. Bir gün yine Nuray’la birlikte eve dönerken aynı arabayı gördük; bu kez içinde kimse yoktu ve etraf boştu. Bize de arabadaki sapıktan intikamımızı almak için nalburdan gidip kırmızı sprey boya aldık ve arabanın dört bir yanına “arabada sapık var” yazdık.
DİZİ BAHANE, DAYANIŞMA ŞAHANE! / Medine (53)
Ben Medine, ya da biz Başıbüyük Mahallesi kadınları.
Neden böyle diye sorarsanız bir diziyle başlayan hikayemiz bir mahalle geleneğine dönüştü çünkü. Ben bütün bir hafta evin salonunda sessiz sakin oturan, sadece haftada bir gün dizi izlemek isteyen bir kadındım. Ama eşim televizyonu her gün işgal ediyor, kumandayı bana katiyen vermiyor, televizyonun başında uyuya kalsa bile sıkı sıkı tutuyordu kumandayı. Bir dizim var, onu da izletmiyordu. Düşündüm taşındım aklıma bir fikir geldi. Ertesi hafta, dizi günü mahalledeki bütün kadınları bizim eve davet ettim. Hep beraber oturduk diziyi izlemeye başladık. Eşim eve geldiğinde evde tam 13 kadını görünce çok şaşırdı. Masada kekler, börekler, kısırlar …. O gün değil kumandayı almak, televizyonun karşısına oturamadı bile.
O gün güzelce dizimizi izledik. Bu böyle üç hafta devam etti. Sonra arkadaşlarımla birlikte düşündük taşındık ve dedik ki biz bunu her hafta başka bir evde yapalım, görsünler bakalım el mi yaman, bey mi yaman? Bir süre sonra bırakın kumandayı evi bile bize bırakıp gider hale getirdik erkekleri. Biz ise her hafta dizi günü hep beraber çok güzel vakit geçiriyoruz. Şu an dizinin 3.sezonu ve her hafta Salı günlerini iple çekiyoruz. Hatta artık diziyi izlemiyoruz bile. Sohbet ediyor eğlenceli vakit geçiriyoruz. Bütün kadınları bizim salıya bekleriz. Dizi bahane, kadın kadına olmak şahane!
Dilan Yaman – Özlem Arkun
Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 25. sayısında yayımlanmıştır.