Meksika’nın Chiapas eyaletinde uzun yıllardır devletin-kapitalizmin sömürüsünden ve dayattığı tüm ilişki biçimlerinden uzak bir şekilde, paylaşma ve dayanışma esasına dayalı bir kültür örgütleyen Zapatistler, bulundukları her alanda yaşamı yeniden yaratıyorlar. Zapatistlerin inşa ettiği kolektif yaşam ve öz-örgütlülük, sadece ekonomik alana değil, toplumun ihtiyaçlarının söz konusu olduğu her yere yansıyor. Bu kolektif örgütlülük hali, iktidarın tekeline alarak halkın erişimini daha da zorlaştırdığı sağlık alanında ise, belki de en hayati ihtiyaçların da bu yeni kültürle karşılanmasının zeminini yaratıyor.
Zapatistlerin kolektif bir şekilde inşa ettiği ve hizmetlerin de kolektif bir şekilde sağlandığı hastaneler, özellikle son 20 yıldır, bölge halkının en yaşamsal ihtiyaçlarının karşılandığı alanda, bu kültürün devamlılığı sağlanıyor. Bölgede giderek büyüyen ilaç kıtlığı, devletin özellikle cinsellik ve cinsel hastalıklar konusundaki muhafazakar tutumu sebebiyle Zapatistler, devletin “erişilemez” sağlık kurumlarına karşı kendi sağlık örgütlenmelerini kurdular. Sağlık hizmetleri, kolektif bir kültürle açılan bu hastanelerde, hem Zapatistlerin hem de tüm toplumun erişimine açık bir şekilde yürütülmeye başlandı. Hastanelerin giderleri ve ihtiyaçları, toplanan dayanışmalarla giderilirken; bu ihtiyacın kolektif bir şekilde karşılanabiliyor olması gerçeği de toplumsal alandaki dayanışma ilişkisini büyütüyor.
Cerrahi operasyonlardan diş tedavilerine kadar birçok sağlık hizmetinin sağlandığı bu hastanelerde doktorlar da gönüllü olarak çalışıyor ve aslında bunun içinde yaşadıkları topluma karşı sorumlulukları olduğunu söylüyorlar. Ayrıca bu hastanelerde çocukların difteri, tetanos ve çeşitli bulaşıcı hastalıklardan korunması için de ayrı bir çalışma yürütüyor. İnşa edilen bu hastanelerle, halkın, kendi sağlık ihtiyaçlarını kendi çözümleriyle karşılamasında önemli bir adım atan Zapatistler, devletten talep etmenin karşısına da bu kolektif öz-örgütlülük deneyimini koyuyor ve inşa edilen yeni kültürü sağlık gibi çok yaşamsal olan bir alanda da giderek büyütüyor.
Meksika devletinin muhafazakar tutumları sebebiyle, kadınların erişmesinin neredeyse imkansız kılındığı kadın sağlığı alanı da, Zapatistlerin inşaa ettiği bu hastanelerle yeni bir anlam kazanıyor. Kadınlar, kurulan hastanelerde ve kliniklerde, özellikle kadın hastalıkları alanında, sağlık hizmetine erişim sağlayabiliyorlar. 8 Mart 2008’de açılan Comandanta Ramona Kadın Kliniği, bu kadın kliniklerinden yalnızca birisi.
Kadın hastalıklarının görünmez kılındığı ve tedavisinin olanaksızlaştırıldığı Meksika’da, Zapatist kadınlarının inşaa ettiği Comandanta Ramona Kadın Kliniği, kadınların öz-örgütlülüğüyle işleyen bir sağlık kliniği. Cinsel yolla bulaşan hastalıkların tedavisinden, risk taşıyan doğumların gerçekleştirilmesine kadar birçok noktada hizmet sağlayan klinikte kadınların tedavisi, yine burada gönüllü olarak çalışan kadın doktorların çalışmasıyla sağlanıyor. Kadın cinselliğini ve iradesini yok sayan devlet politikalarına karşı inşa edilen klinik, Zapatist kadınları arasındaki dayanışmayı daha da büyütürken, bir yandan da iktidarların “görünmez” kıldığı bedenlerini yeniden tanımasında ve anlamlandırmasında da büyük rol oynuyor.
Meksika devletinin kadının varlığını görünmez kılmasına, kadın hastalıklarının tedavisine ve cinsel sağlık bilgilendirmesine olan tüm erişimi zorlaştırmasına karşı Zapatist kadınları Comandanta Ramona Kliniği’nde doğum kontrolü, güvenli cinsel ilişki, cinsel yolla bulaşan hastalıklar, anne-çocuk sağlığı gibi konularda bilgi ve deneyim paylaşımını büyütüyor, kadınların ortak sorunlarına karşın kolektif çözümler üretiyor.
Klinik bünyesinde, kadınlara diğer kadınlarla empati kurabilme imkanını yaratırken, var olan sorunları da ortaklaştırarak, öznesi oldukları alanda hemcinsleriyle birlikte beraberce çözüm üretiyor, öz-örgütlülüğü daha da büyütüyor.
Kadın, hemcinslerine ve kendine giderek yabancılaşmaya mahkum bırakılırken, Comandanta Ramona Kliniği’nde örgütlenen deneyim, kadınların var olan problemlerin üstesinden kolektif bir şekilde gelebildiğini göstermesi açısından önem taşıyor. İktidarların kadının kimliğini de, bedenini de, varlığını da görünmez kıldığı ataerkil kültüre karşı, Zapatist kadınlarının ürettiği bu deneyim, dünyanın farklı coğrafyalarındaki kadınlar için de umut oluyor.