2009 yılında kayda geçen vakaların artışıyla tüm dünya gündeminde uzun süre yer tutan domuz gribi bugünlerde kendisinden kaynaklı ölümlerin artışıyla yeniden gündeme geliyor.
Grip hava yoluyla oldukça hızlı bulaşabilen bir hastalık. Büyük 1918 salgınının da gribin başka bir türü olduğu düşünüldüğünde, iki yıl içinde 500 milyon kişinin ölümüne neden olan bu hastalıktan dolayı endişelenmekte haklıyız.
Tam olarak domuz gribi olarak adlandırılan hastalığa neden olan H1N1 virüsünün neden olduğu en büyük salgın ise 2009 yılında Meksika’dan başlayıp dünya geneline yayılmıştı. Pek çok domuz gribi vakasının da ölümle sonuçlanması, domuz gribine yakalanan herkesin öleceği gibi yanlış bir kanıyı doğurdu.
Grip her ne kadar kolay bulaşabilen bir hastalık olsa da yaşanan her grip vakasının salgın olarak nitelendirilmesi doğru değildir.
Şu günlerde içinde bulunduğumuz coğrafyada da özellikle genç yaşta yaşamını yitiren pek çok hastada H1N1 virüsüne rastlandığı haberlerini sıkça duyar olduk. Domuz gribi haberleri ile doğru orantılı artış gösteren ve etkinliği halen yeterli görülmeyen aşıların gerekli olup olmadığı ise bir başka tartışma konusu.
Nasıl Dengeli Beslenme, Hangi Stressiz Yaşam?
Aslında insan, hayatının her döneminde pek çok virüsle karşılaşıyor. Bu virüslerin pek çoğu da H1N1’den daha az ölümcül değil. Hastalığa neden olan temel unsur, virüsten ziyade insanın bu virüsle mücadelesi. Bakterilerin neden olduğu hastalıklara karşı kullanılan antibiyotiklerin grip gibi virüs kökenli hastalıklarda hiçbir işe yaramadığını hatta iyileşme sürecini olumsuz yönde etkilediğini akıldan çıkarmamak gerekiyor. Virüs kaynaklı hastalıkların ortadan kaldırılabilmesi ise yalnızca, insanın kendi vücudundaki savunma sisteminin doğru ve yeterli çalışmasıyla mümkün.
Bu noktada virüs kaynaklı hastalıklardan korunmada en önemli etken, bireyin yaşam koşullarıdır. Yeterli ve dengeli beslenme, stresten uzak bir yaşam sürme, yeterince gece uykusu alma, iyi havalandırılmış ortamlarda bulunma, zararlı x-ışınları yayan cihazlardan uzak durma gibi öneriler yapılması, gerekenleri doğru şekilde özetliyor olsa da, bunları başarabilmek neredeyse imkansız.
Günlük çalışma saatlerimiz, iş yerine giderkenki yolculuğumuz, çalışma koşullarımız, elimize geçen parayla dengeli ve yeterli beslenmenin imkansızlığı, bizi hasta etmeye yeten asıl faktör haline geliyor. İçinde bulunduğumuz şu soğuk günlerde otomatik ısıtma sistemli akıllı evlerden birinde bulunmuyorsak, iyi havalandırılmış ortamda bulunmak mümkün değil. Bağışıklık sistemimizin baskılanmaması; artık neredeyse her işyerinin, okulun, AVM’nin kapısında yer alan x-ray cihazlardan geçmemek için makul bir “bahane” değil.
Kişisine Göre Tanı ve Tedavi
Domuz gribi pek çok vakada solunum yollarında bir enfeksiyona yol açtıktan sonra, insanın bağışıklık sistemi sayesinde kendiliğinden tedavi ediliyor.
Hastalığın ölümcül boyutlara ulaşmasının temel nedeni ise enfeksiyonun solunum yollarının alt kısımlarında, yani akciğer yüzeyinde gelişmesidir. Zatürre olarak da adlandırılan bu durum, kendisini yüksek ateş ile belli eder. İştah kaybı, bulantı, kusma, baş ağrısı, kas ve eklem ağrısı ve sık öksürük görüldüğünde, bir acil servise başvurmak gerekir.
Acil servise başvurduğunuzda büyük ihtimalle orayı gereksiz yere meşgul ettiğiniz ve aslında durumunuzun acil olmadığı anlamına gelen yeşil alana yönlendirileceksiniz. -Bu karşınızda bulunan sağlık çalışanlarının sizle ilgisi yargısı değil, sağlık sisteminin koyduğu kriterlerdir. Bu nedenle kavga etmeniz gerekenler, karşınızdaki sağlık çalışanları ya da diğer hasta yakınları değildir.- Önünüzdeki en az 70 kişinin ardından sıranız geldiğinde size konulacak teşhise göre bulantı giderici, ağrı kesici ya da ateş düşürücü ilaçlar verilebilir. Ateş düşürücü ilaç aldığınızı biliyorsanız kendinizi rahat hissetseniz de eve gittiğinizde bile 2 saatte bir ateşinizi kontrol etmelisiniz. Ateşiniz soğuk uygulamalara ve ateş düşürücülere rağmen 39 derece civarında ya da daha yüksek görünüyorsa, yeniden acile gidip bunu sizi muayene eden hekime özellikle bildirmelisiniz. Daha ileri tetkiklerle hastalığınızın tanısı konulabilir ve tedaviniz gerektiği şekilde sürdürülebilir.
Doğrudan grip olup olmadığınız hatta hangi türde gribe yakalandığınızı tespit edebilecek İnfluenza A/B adıyla anılan testin tutarı ise 212 lira. Üst düzey bir özel hastaneye giderseniz, kulak çöpü gibi bir çubukla alınan burun sürüntüsü laboratuvara gönderilecek ve birkaç saate sonucunuz gelecektir. Tabi geniş kapsamlı bir özel sağlık sigortanız varsa size münhasır indirimlerle bu tutar 160 liraya kadar düşebiliyor.
Hasta eden tek bir virüs olsa dahi, domuz gribine karşı bağışıklığımızı güçlendirmek ya da olası bir şekilde yüz yüze kaldığımızda, bu hastalıkla baş edebilmek oldukça zor. İçine atıldığımız ve hastalıklarımızın esas sebeplerinden olan bu stresli yaşamdan kurtulabilmenin yolları ne kadar meşakkatli ise; hastane kuyruklarında bekleyip daha da hastalanırken; parasını ödeyebileceğimiz bir özel sağlık sigortamızın olmaması yüzünden “el pençe divan” tedavi beklerken; domatesin kilosu sekiz, en ucuz kış meyvesi olan vitamin deposu mandalinanın kilosu altı lira olmuşken, domuz gribine karşı mücadele etmek de aynen öyle.
Alp Temiz
[email protected]
Bu Yazı Meydan Gazetesi’nin 31. sayısında yayımlanmıştır.