4 yıldır Maraş merkezde bulunan göçmen kampının yeni yeri olarak belirlenen Terolar Bölgesi, yaklaşık 6 bin Alevi’nin yaşadığı 24 köyün bulunduğu bir bölge. Burada, 37 hektarlık bir arazi üzerine 25 bin kişilik bir konteynır kent kuruluyor.
Bölge halkı, Maraş’ta, Alevi köylerinin ortasına yapılmaya başlanan göçmen kampına, yaklaşık bir aydır sürdürdüğü eylemlerle karşı çıkıyor. Bu eylemler, iktidar yanlısı medya tarafından “göçmen karşıtı, ırkçı” olarak betimlense de, işin aslı, yine iddia ettikleri gibi değil.
Maraş’ta Yeni Bir Katliam Tedirginliği
Suriye’de savaşın başladığı günden bugüne TC’de giderek artan göçmen sayısı ve buna bağlı olarak artan göçmen kampları, yeni tartışmaları gündeme taşıyor.
Antakya’daki Apaydın Kampı gibi kamplarda çok sayıda cihatçı çetenin bulunduğu; kampların kontrol edilmediği; söz konusu kampların, Suriye’de savaşan Selefi örgütler için insan kaynağı olduğu ve bir nevi eğitim alanı nitelikleri taşıdığı göz önünde bulundurulduğunda; kamplar, tehlikeli olabilme riskini de beraberinde getiriyor.
Geçtiğimiz Ocak ayında evine baskın yapılan IŞİD’li Yunus Durmaz’ın bilgisayarında, civardaki Alevi köyleri ile ilgili detaylı bilgilerin bulunması; çetelerin kamplarda artan etkisi, Maraş’ın Pazarcık ilçesinde Alevi yerleşimlerini soran sakallı ve cübbeli insanların varlığı, Alevilere yönelik saldırıların olabileceği yönündeki tedirginliği arttırmıştı.
Maraş’ta Alevi köylerine oldukça yakın bir bölgede yapımına başlanan göçmen kampı da AFAD kamplarının niteliği ve Selefi örgütlerin Alevileri hedef alan yaklaşımları düşünüldüğünde; Aleviler için ciddi bir tehlike oluşturmakta. Aleviler ise kampın yerinin bilinçli bir şekilde seçildiğini düşünüyor ve olası bir IŞİD saldırısı nedeniyle kampa karşı çıkıyor. Aleviler, kampa karşı çıkmakla, göçmenlere karşı olmadıklarını; ancak kampın kurulmasında, devletin farklı amaçlarının bulunduğunu belirtiyor.
Maraş’ta Alevilere yönelik saldırı ihtimalleri söz konusu olduğunda akla, devletin faşist kontrgerilla çeteleriyle 1978 yılında Maraş’ta gerçekleştirdiği katliam geliyor. Katliama giden süreçte Alevi evlerinin işaretlenerek hedef olarak gösterilmesi ve birden bire şehre gelen 26 seyyar piyango satıcısı, katliam ve failleriyle ilgili izleri günümüze taşırken; bugün yaşananlar ve içerdiği tehlikelerle yapılması planlanan kamp, Alevilere geçmişte yaşadıkları acıların tekrarlanması ihtimalini düşündürtüyor.
Maraş’ta kampın Alevi yerleşim alanları yakınlarına kurulmaya başlamasının ardından, Sivas’ın Divriği ilçesinde de göçmen kampının yapılacağı iddiası, göçmen kampları yoluyla “Alevilere yönelik sistematik bir politika mı yürütülmeye çalışılıyor?” sorusunu daha yüksek perdeden sorulmasına neden oluyor.
Bölgeyi Kültürel ve Demografik Anlamda Yeniden Yapılandırma
Yaşadığımız topraklarda yıllardır devletin katliamlarına maruz kalan Aleviler, pek çok kez yaşam alanlarını terk etmek durumunda kalmıştır. Katliamların ardından Alevilerin yaşadıkları bölgelerden göç etmesi, bu yerlerde nüfus dağılımını ve kültürü değiştirmiş; devletin etkili olmasını istediği kültürün hakimiyetini arttırmıştır.
Maraş’taki kamp da katliama yol açabilecek olması ihtimaliyle göçleri beraberinde getirecektir. Kamp, içinde barındıracağı IŞİD’lilerin yapabileceği saldırılar ve katliamlar dışında da bölgeyi kültürel ve demografik anlamda yeniden yapılandıracaktır. Kampın bitirilmesinin ardından bölgedeki nüfus dağılımı ve kültürel etkisi giderek azalacak olan Aleviler, artan Selefilerin etkisiyle yaşam alanlarını terk edebilir. Uzun erimli olarak da göçmenler bölgede oy dağılımını etkileyecektir. Bu yönleriyle kamp, Alevilere dönük katliamlara neden olsun ya da olmasın, Alevilerin bölgeyi terk edip etmemesi fark etmeksizin, bölgenin toplumsal yapısını değiştirerek, bölgede devletin nüfuz alanını genişletme sonuçlarını oluşturmaya yönelik olarak planlanıyor.
Kampın Bütünsel Etkileri
Kampın getireceği “avantajları” sonuna kadar kullanacak olan devlet, cihatçılardan ve onların etkisinden başka, kamptaki göçmenler üzerinden de çıkarlarını güdecektir. Kampa dair tasavvurunu çok yönlü kuran devlet, nüfuz alanını genişletmekle kalmayıp bölgenin mera ve tarım alanı olma özelliğini bozarak, kampın yanına Organize Sanayi Bölgesi kurulmasını amaçlıyor. Devlet, 25 bin göçmenin yerleştirileceği bölgeye dair yaptığı bu planla, göçmenlerin ucuz işgücü olarak çalıştırılmasının önünü açacak. Böylece kamp ve çevresiyle bölge, kültürel, toplumsal, ekolojik ve ekonomik olarak bütünsel bir değişime uğrayacak.
Fırat Binici
Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 33. sayısında yayımlanmıştır.