Ensar Vakfı’nın yurdunda ortaya çıkan, öğrencilere tecavüz vakasından sonra, “cinsel şiddet” olarak kavramlaştırılan cinsel taciz, tecavüz ve cinsel istismar vakaları gündemin üst sıralarına çıktı. Buna paralel olarak, daha çok gün yüzüne çıkmaya başlayan cinsel şiddet vakalarıyla ortak bir nokta göze çarpmaya başladı: Cinsel şiddet eylemlerinin faili, hemen her zaman bir otorite figürüdür.
Kadının “sahip olunan nesne” ve yönetilen olduğu erkek egemen dünyada, erkek otoritedir ve sahip olduğu ekonomik çıkarlarını sağlamaktan cinsel dürtülerini tatmin etmeye kadar; kadını isteği doğrultusunda yönetip yönlendirme ve kullanma hakkını kendisinde görür. Buradan yola çıkarsak cinsel şiddet öznesinin hemen her zaman erkek olmasının tek bir sebebi vardır; erkek egemen dünyanın “tek öznesi” erkektir.
Farklı cinsel şiddet olaylarında, failin otoritesinin kaynağı da farklı olabilir. Özellikle aile içi cinsel şiddet vakalarında, tacizci ya da tecavüzcü genellikle, baba-koca-abi-dayı-amca gibi “aile büyüğü” olan erkek otorite figürlerinden biridir. Ancak aile içi cinsel şiddet, zannedilenden çok daha yoğun olmasına rağmen “kutsal ailenin yıpratılmaması” adına her daim örtbas edilir ve çoğunlukla, kadının iç dünyasında “geçmeyecek bir yara” olarak kalır.
Okullardaki esas otorite figürü olan öğretmen ya da müdürlerin de, özellikle kadın öğrencilerine yönelik cinsel şiddeti de yoğun olarak yaşanır. Hemen her okulda en az bir tane, “sapık” olarak kodlanan, öğrencileri taciz eden, bu saldırıları kimi zaman tecavüz boyutuna varan öğretmen vardır. “Ders çalışma” ya da “şakalaşma” gibi türlü bahanelerle öğrencilere yakınlaşan bu otoriter figürler, bir zaman sonra fiziksel saldırıya başlamakta ve saldırının mağduru olan öğrenciyi susturmak için yine kendi otoritesini kullanmaktadır.
Kuran kursu ya da cami gibi dini eğitim kurumlarında; dini cemaat, tarikat veya vakıfların yurtlarında ve evlerinde de, “imam” ya da “hoca” olarak belirginleşen otorite figürleri, cinsel şiddetlerini çoğunlukla çocuk olan öğrenciler üzerinde belirginleştirir. Bu figür elbette başka kurumlarda, örneğin dershane ya da özel eğitim kurumlarında da, aynı şiddet olaylarıyla var olabilir.
Cinsel şiddet olaylarının yaşandığı mekanlar değişse de, bu olayların bütününde değişmeyen tek bir şey vardır; o da yaşanan her taciz, tecavüz ya da cinsel istismar vakasında fail olanın, her zaman bir otorite figürü olduğu geçeğidir. Bu “ortak” noktanın bir tesadüf olmadığıysa, açıkça ortadadır.
Cinsel şiddet olaylarının failinin bir otorite figürünün olması, açıkça, saldırıları kolaylaştırıcı bir etki taşır. Bu otoriter ilişki içerisinde, saldırgan, saldırıya maruz kalan kişiyi “fiziksel olarak aynı ortamda tutabilme yetkisine dayanarak” söz konusu saldırıyı gerçekleştirebileceği bir zemin hazırlamakta ve mağdurun saldırıya karşı koyabilmesini zorlaştırmaktadır. Cinsel şiddetin uygulayıcısı olan bu otoriter figür, elinde bulundurduğu gücü, mağduru ve varsa saldırının tanıklarını susturmak için kullanır. Eğer olur da saldırı açığa çıkarsa, aynı otoriter figür tehdit ve şantajlarla baskısını daha da artırır. Ancak elbette ki otorite, cinsel şiddetin gerçekleştirilmesinde sadece kolaylaştırıcı ve kamufle edici etkiden ibaret değildir; deyim yerindeyse, otorite, bizzatihi tecavüzün kendisidir.
Kişiye, yönetme yetkisi veren bir olgu olan “otorite”, aile içerisinde baba ya da özdeş bir diğer erkek figür; okulda öğretmen; camide imam; kursta eğitmen gibi farklı kimliklerle kendini var edebilir. Bu kişiler, kendi otoritesi atında bulunanları yönetip yönlendirme yetkisi ile donatılır.
Otoritenin, kendisi dışındakileri yönetip yönlendirme yetkisi meşru varsayıldıkça, yukarıda bahsedilenler gibi birçok otoriter figür, diğerlerinin özgürlüğüne müdahale edebilme ya da fiziksel-psikolojik bütünlüğüne saldırabilme yetkisiyle hareket etmeyi sürdürecektir. Tecavüzü, özünde, bir başkasının rızası dışında onun bedenine müdahale etmek olarak ifade etmek mümkünse; otoriteyi de, kavramsal olarak, diğerlerinin hayatına, özgürlüğüne tecavüz olarak tanımlamak mümkündür.
Anlatılanlardan yola çıkacak olursak, otorite ile cinsel şiddetin ilişkisi, yalnızca otoritenin işlevine ilişkin değildir; kavramsal olarak ikisi de aynı kaynaktan beslendikçe her daim açığa çıkan tek şey, tecavüz olacaktır.