Türkiye İstatistik Kurumu, her yıl olduğu gibi, bu yıl da işsizlik verilerini açıkladı. TÜİK’in Ocak ayında açıkladığı verilere göre, Ekim 2016’da işsizlik oranı yüzde 11,8 oldu. Bu oran Mart 2010’dan bu yana kaydedilen en yüksek işsizlik oranı.
Bu işsizlik oranının içerisinde en yüksek artış “genç işsizlerde” kaydedildi. 15-24 yaş arası genç nüfusta işsizlik oranı 1.7 puanlık artış ile yüzde 19.4 olurken; 15-64 yaş grubunda bu oran 0.7 puanlık artış ile yüzde 10.4 olarak gerçekleşti. 2007’den 2017’ye genç işsizliklik oranlarında sürekli bir artış görülmekte. Özellikle, daha çok genç işçilerin tercih edildiği hizmet ve turizm sektörünün daralmakta olduğu bu süreçte, ekonomik kriz hiç kimseyi teğet geçmediği gibi genç işçileri de geçmiyor.
Yakın bir zamanda Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile İŞKUR arasında gerçekleşen İstihdam Seferberliği protokolü de yukarıda bahsedilen sebeplerden dolayı, “genç işsizleri” hedef alıyor. Çalışma Bakanı ve TOBB başkanının beraber yaptığı açıklamada, “özellikle genç işsizlikle mücadele için” kampanyanın başlatıldığı vurgulanıyor; Şubat ayında gerçekleşen bir başka TOBB etkinliğindeyse Tayyip Erdoğan, “istihdam seferberliği ile işsizliğin ve özellikle genç işsizliğin yenileceğini” söylüyor ve patronlara çağrı yapıyor; “sigorta primleri ve vergiler bizden, istihdam sizden!”
OHAL bahanesiyle işsizlik maaşına el koyan İŞKUR aracılığıyla çıkılan bu yolda, işçilerin maaşlarından gasp edilecek vergilerle ve türlü bahanelerle el konulacak ücretlerle işletilecek yeni bir protokol oluşturuluyor. Şirketler ekonomik krize karşı “az ücret çok iş” mottosuyla ekonomik programlar hazırlarken; bu fonla birlikte devlet ise grev yasaklarının, işçi haklarını askıya almanın yanında işçinin sözde lehine kararlar verecek!
Devlet ve şirketler ekonomik krize hazırlanırken; söz konusu fon için her ay maaşlarımızdan kesintiler yapılacak ve vergi bahanesiyle ücretlerimiz gasp edilecek. Anlayacağımız ekonomik krizden yağma, çalma, çırpma yoluyla çıkılacak!
Şirketler ve devlet, gün be gün hissetmeye başladığımız krize karşı “önlemler”ini alırken; bu önlemlerin yine biz işçilere karşı olacağı da, krize karşı uygulamaya konan fonların aslında kimlerin “varlık”larına varlık katacağı da oldukça açık. Genç işsizliğin özellikle içinde bulunduğumuz kriz sürecinde bu kadar yüksek olmasının anlattığı şeyse; ekonomik krizden en çok etkilenecek kesimin genç işçiler olacağı.
Ancak genç işçiler patronların ve devletin vaatlerine kanıp damlalardan göl yapmayacak; o göle de maya çalıp ‘ya tutarsa’ diye niyetlenmeyecekler. Eğer patronlar bunu bekliyorsa daha çok beklerler.