Yaşadığınız dünyayı bir düşünün ve arkanıza dönüp sadece bakın. Kaybettiklerinize ve bugününüze. Geleceği kurgulayın ne görüyorsunuz. İçinde yaşadığınız bu gezegen her geçen gün kendini yok ediyor, sadece kendini değil bütün canlıları da. Sorunun kapitalizm olduğunu biliyorsunuz, bu sonun hazırlanmasında devletlerin ve iktidarların büyük rolü olduğunu kabul edebiliyorsunuz. Umutla hala bekliyorsunuz… Peki neyi?
Bizler hayatta üzgün olmaktansa öfkeli olmayı yeğliyoruz. Beklemektense harekete geçiyor, örgütleniyoruz. Yüreğimizde yeni bir dünya taşıyoruz, şimdi şu an da büyümekte olan bir dünya. Tıpkı Atina da büyüyen isyan gibi, tıpkı Paris sokaklarında, Arjantin varoşlarında, Kürdistan topraklarında büyüyen serhıldan gibi. Sadece isyan değil büyüyen, iktidarların olmadığı, devletlerin yönetmediği, uygarlığın yeryüzünü talan etmediği, kadınların, çocukların vurulmadığı, ırk, dil, din, aile, kimlik vb. otoritelerin vücutlarımızda bir virüs gibi gezinmediği, geçmişte özgür insanların, yarınlarda özgürce yaşayacakları bir kültürü, bir geleneği büyütmek gayemiz. Anarşizm bu yüzden sadece bir politika olamaz. Anarşizm sadece bir düşünce felsefesi olamaz. Anarşizm sadece yaşamlarda süremez. Anarşizm sadece yazılamaz, çizilemez. Anarşizm sadece kıramaz, yıkamaz. Anarşizm sadece konuşulamaz, tartışılamaz. Anarşizm hepsidir. Anarşist mücadele hayatın her alanında, her şekilde, her koşulda, her yaşta, her hayatta bir diriliştir, bir direniştir. Anarşizm bu yüzden örgütlenmektir. Bizler örgütlenmenin, örgütlü olmanın gücünü fark ederek çoğalıyoruz. Amacımız çoğalarak, parçalanmak, parçalandıkça yayılmak, yayıldıkça değiştirmek, değiştikçe özgürleşmek. Amacımız bir Anarşist gelenek yaratmak.
Bizler Anarşist olmanın ve bir Anarşist gibi yaşamanın inanılmaz gücünü hissedebiliyoruz. Mülkiyetlerimizden sıyrıldık, bize ait olanın bizde kurduğu egemenlikten vazgeçtik. Söylediklerimiz komünal yaşamlarımızda bugünden gerçekleşiyor. Bizler bedenlerimizde, mekanlarımızda ve ne yaşıyorsak işte o anda değişimle, paylaşma ve dayanışmanın üretimiyle yeniden hayat bulan bir fikrin bütünüyüz. Fikirlerimize dokunabiliyoruz ve bu bizi Anarşizme daha çok bağlıyor.
Bizler yoldaşız, aynı yolun derdini, dert edinmiş insanlarız. Genciz, yaşlıyız, kadınız, erkeğiz, çocuğuz, eşcinseliz, beyazız, siyahız, kürdüz, lazız, ermeniyiz, körüz, dilsiziz.. . Bizler herkesiz. Adaletten ve eşitlikten yana içinde yaşadığımız tarafsızlığın tarafındayız. Bu yüzden birimiz bile özgür değilsek hepimiz tutsağız. Bu yüzden yolumuz sadece Anarşizme varıyor.
Bizler yola çıktık, içimizde taşıdığımız özgürlük tutkusuyla… Yüzyıllar önce İspanya’nın köylerin de, eşşek üstünde köy köy gezinen ve itaatle boyun eğmişlere gözlerindeki kıvılcımla, yüreğindeki tutkuyla Anarşizmden bahseden Durruti’yi hatırlıyoruz. Yüzyıllar önce Paris sokaklarında otoritenin iradesine başkaldırmış komünlerin isyanını hatırlıyoruz. Bugün Yunanistan da yanan arabaların, bankaların, binaların, sokakların ateşiyle gökyüzünü aydınlatanları görüyoruz. Anarşiyi görüyoruz. Geçmişten, günümüze bir gelenek yaratıyoruz… Derin bir nefes alın bizim yüzyılımız asıl şimdi başlıyor..
Bu yazı lafanzin’in 2.sayısında yayınlanmıştır.