Uluslararası kargo şirketi DHL Express’in Yenibosna’daki fabrikasında, işçilerin temmuz ayında başlattıkları direniş sürüyor. Sendikaya örgütlenen işçilerin işten çıkarılması üzerine direnişe giren işçilerle, Meydan Gazetesi olarak bir röportaj gerçekleştirdik.
Meydan: Direnişiniz nasıl başladı, süreci anlatabilir misin?
Çalıştığımız şirket DHL Express’te çalışma koşullarımızın düzeltilmesi ve iş güvenliğinin sağlanabilmesi açısından sendikayı buraya getirmek ve sendikalı olmak istedik. TÜM-TİS ile iletişime geçerek örgütlenme çalışmalarına başladık. Şirket durumdan oldukça rahatsızdı, ilk işten çıkarmalar 2016’nın Aralık ayında başladı. İşten çıkarılmadan önce de sendikaya üye olan arkadaşlarımıza mobbing ve prim kesintileri uygulanıyordu. Sendikal mücadele yürütebilmek için bakanlıktan aldığımız “Yeterlilik belgesi” sonrası mobbing ve baskı daha da arttı. Şirket içerisinde örgütlenme çalışması yapan işçileri “birbirlerinden ayırmak için” bir yalnızlaştırma politikası izleniyordu. Baskı altında olan sendikalı arkadaşlarımız açıkça tehdit ediliyordu. Önce çalıştıkları birimin kapatıldığı söyleniyor, daha sonra işin taşerona devredildiği ve yeni işçiler alındığı vs. Açıkçası baskıyı arttırarak bizleri sindirmeye, yıldırmaya çalıştılar.
Direniş kararını ne zaman aldınız?
Son olarak işten çıkartılan 6 arkadaşımızın hemen ardından direnişe başladık. Bununla beraber toplamda 9 sendika örgütlenmesi yürüten arkadaşımız işinden çıkartılmış oldu. Böylece şirket kapısının önüne oturarak direnişe başlamış olduk. Anında refleks geliştirip eyleme geçmeseydik sendikalı olan bütün işçiler işten çıkartılacaktı. Bizlerin kararlı duruşu daha çok işçinin işinden atılmasına engel oldu.
İçeride çalışan kaç sendikalı işçi var?
300 kadar diyebiliriz, yani işçilerin %40’ı TÜM-TİS sendikasına örgütlü.
Sendikalı olmayan işçiler direnişi nasıl karşılıyor?
İşçiler bizlere gerekli dayanışmayı gösteriyor. Hatta işçilerin eşleri bizlere poğaça, açma, kurabiye vb. şeyler yapıp gönderiyorlar.
İşçi direnişlerinde her zaman karşılaşırız polis taciziyle. Siz böyle bir durum yaşadınız mı?
Direnişin ilk günlerinde polis akreplerle gelerek bizlere hemen direnişi bırakmamızı söyledi. Ama kararlı duruşumuz sonrası bu baskıyı kaldırdılar.
Bir yılı aşkın bir süredir OHAL var. Bunun direnişteki işçilere etkisi nedir?
Bunu şöyle söyleyebiliriz; polis her gelişinde “OHAL var, direnişi hemen bitirin” diyor yani tehditlerle karşılaşıyoruz. OHAL işçilerin elini kırıyor, patronların ellerini güçlendiriyor. Bizden daha kötü durumlarda olup greve, direnişe çıkamayan işçiler var. OHAL tam anlamıyla patronları güçlendirirken, işçileri zayıf ve çaresiz bırakıyor.
Şirket ile tekrardan bir görüşme sağlanacak mı?
21 Eylül’de Almanya’da TÜM-TİS’in de bağlı olduğu Uluslararası Taşımacılar Federesyonu ile bir görüşme gerçekleştirilecek.
Önümüzdeki günlerde neler yapacaksınız?
21 Eylül’deki görüşmelerden sonuç alınmazsa küresel eylemler başlayacak. Biz direnişçi işçiler burada direnişe devam edeceğiz. Bizlerin kazandığını düşünüyoruz, çünkü buna inanıyoruz.
12 Eylül’de gerçekleşen mahkemeden bahsedebilir misiniz?
Beklediğimiz sonuç geldi, bizleri şaşırtmadı. Mahkeme bilirkişiye yönlendirdi. Eksik dosyaların tamamlanması sonucunda bilirkişi karar verecek.
Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?
Herkes dayanışma göstersin istiyoruz. Bu röportajı okusunlar ve paylaşsınlar. Direnişimiz böylelikle her yere ulaşabilsin.
Bu röportaj Meydan Gazetesi’nin 40. sayısında yayınlanmıştır.