Devletler Sahada – Gökhan Soysal

“Hazır ol Rusya çünkü füzeler geliyor” 11 Nisan’da atılan bu tweet, düğmeye bastığında sadece sosyal medyada bir yazı paylaşabilen birisinden değil milyonlarca insanı etkileyebilecek kitle imha silahları kullanabilen birisinden geliyor: ABD Başkanı Trump’tan. Trump bu tweeti, Şam’ın hemen yanı başında bulunan Doğu Guta’da kimyasal silah kullanıldığı iddialarından sonra Rusya’nın Suriye’ye atılacak füzeleri imha edeceğini açıklamasından sonra paylaştı. Bu tweetten sonra Ortadoğu’da önceden kısık sesle söylenen savaş ihtimali yüksek sesle konuşulmaya başlandı. 14 Nisan’da da ABD, İngiltere ve Fransa, Rus askeri güçlerinin olmadığı alanlara yönelik olarak Suriye’nin başkenti Şam, Hama, Humus, Dera ve Süveyda kentlerine yönelik hava saldırısı düzenledi.

“Afrin Sorunu”

Suriye’de gündem aslında TC Devleti’nin saldırısı sonrası Afrin üzerinde yoğunlaşmıştı. Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, bir basın toplantısı sonrası kendisine sorulan soru üzerine Afrin’in kontrolünün Suriye’ye verilmesi gerektiğini söylemiş; bunun üzerine TC Devleti Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu ise Afrin’in kontrolünün Suriye’ye bırakılmayacağını belirtmiş, Erdoğan ise “Yeri geldiği zaman Afrin’i, Afrinlilerin kendisine bizzat teslim edeceğini” açıklamıştı. Ancak halihazırda Rusya kendisi için Afrin’in o kadar önemli olmadığını, TC kuvvetlerine hava sahasını açarak göstermişti.

Soğuk Savaş Sonrası Yaşanan En Ciddi Diplomatik Kriz

Soğuk Savaş döneminden bu yana Rusya ile Batı arasında yaşanan en ciddi diplomatik gerginlik, eskiden Rus askeri istihbaratı için çalışan ancak İngiliz gizli servisine bilgi sattığı için Rusya’da hapis cezasına çarptırılan ve 2010 yılındaki casus değişiminde İngiltere’ye taşınan Sergey Skripal ve kızı Yulya Skripal’in zehirlenmesiyle başladı. İngiltere Başbakanı Theresa May, zehirlenmenin üzerinden pek de bir süre geçmeden Skripal ve kızına yönelik saldırıdan “büyük ihtimalle Rusya’nın sorumlu olduğu” sonucuna vardıklarını açıkladı. Bu açıklamanın kısa sürede yapılması ve açıklamanın ardından da birçok Rus diplomatın sınır dışı edilmesi nedeniyle Rusya tarafı bu olayı kendisinin devletler arası alanda soyutlanması için yapılan bir tezgah olarak gördü.

İngiltere’ye bu konuda destek olduklarını açıklayan 20’den fazla devlet, sınırları içerisinde bulunan toplamda 110’dan fazla Rus diplomatı sınır dışı etme kararı alması üzerine Rusya da buna karşılık 23 İngiliz diplomatı olmak üzere İngiltere’ye destek veren 23 ülkeden 59 diplomatı sınır dışı etme kararı aldı.

Gerginlik Suriye’ye Taşınıyor

İngiltere (Batılı Devletler) ile Rusya’nın aynı dönemde karşı karşıya gelmesinin sebebi sadece ajan krizi değil. Karşı karşıya geldikleri bir diğer alan da Suriye, Doğu Guta. Suriye ve Rusya’nın ele geçirdiği Doğu Guta uzun zamandır cihatçıların elindeydi. Rusya, Suriye’nin saldırıları sürerken cihatçılara ateşkes çağrısı yapmış ancak bu süre içinde cihatçılarla savaşılırken siviller de katledilmişti. 7 Nisan’da ise Suriye tarafından Doğu Guta’da kimyasal saldırı gerçekleştirildiği iddia edildi.

Ateşkes görüşmelerine katılan bölgenin hakim gücü İslam Ordusu’nun teslim şartlarını reddetmesi üzerine Suriye tekrar operasyonlara başlamıştı. Batılı çevrelerde uzlaşılan iddiaya göre savaşta yorulan ve Duma’da tıkanan Suriye ordusu, tahliye anlaşmasını İslam Ordusu’na kabul ettirebilmek için kimyasal silah kullandı. Rusya ve Suriye ise kimyasal silahla saldırı iddialarını reddederek bunun Amerikan, İngiliz ve Fransız müdahalesini kışkırtmak için sahnelenen bir tezgâh olduğunda ısrar ediyor. Suriye’nin hem genel anlamda hem de Doğu Guta’da kazanacağından eminken uluslararası güçlere saldırı bahanesi vermeyeceği de bir başka iddia. ABD Başkanı Trump’ın, “IŞİD’in canına okuyoruz. Suriye’den çok yakında çıkıyor olacağız. Artık diğerleri (oradaki durumu) halletsin” demesinin ardından ABD’nin, Suriye’den çekilmesini engellemek için kimyasal saldırı provokasyonu yapıldığı iddiaları da var. Son iddia yine Rusya’dan geldi. Rusya, kimyasal saldırının ajan krizinde temel muhatabı olan İngiltere’den gelen talimatlarla sahnelendiğini öne sürdü.

Suriye’de Fransa, Irak’ta TC Askeri Güçlerini Arttırma Peşinde

Tam burada İngiltere ve ABD’nin yanında Suriye’ye saldıran Fransa’ya parantez açmak gerekiyor. Trump’ın, Suriye’den çekileceğiz açıklamasına denk gelen günlerde Fransa Cumhurbaşkanı Macron, YPG/PYD heyetini kabul ettikten sonra Fransız askerlerinin Menbiç’e konuşlanacağını duyururken “Kürt yetkililere destek sözü verdik” açıklamasında bulundu. TC Devleti’nin güvenlik kaygılarının farkında olduklarını belirten Fransa Cumhurbaşkanı, YPG/PYD ve Türkiye arasında arabuluculuk yapabileceklerini de ifade etti. Ancak Fransa’nın bu hamleleri, özellikle arabuluculuk teklifi, TC Devleti tarafından sert açıklamalarla karşılandı.

TC Devleti’nin ise devletlerarası alanda manevra kabiliyeti gittikçe azalıyor. TC Devleti, Afrin’e ancak Rusya’nın Suriye hava sahasını açarak saldırıya olur vermesiyle saldırabilirken bu sefer kimyasal saldırı konusunda Rusya’yı karşısına alıyor. TC Devleti, Doğu Guta’da Rusya’ya karşı Amerika, İngiltere ve Fransa ile birlikte gözüküyor; Afrin saldırısında ırkçı kesimle kol kola hareket ederken Doğu Guta’da bu sefer birden tüm müslümanların sesi oluveriyor. TC Devleti’nin “Batı cephesinde” Fransa ile ilişkileri gerginken yanında yer aldığı İngiltere’nin ajan krizindeki tavrı gibi Rus diplomatlara ise bir yaptırım uygulayamıyor. Yani TC Devleti için durum içinden çıkılmaz bir hale doğru hızla gidiyor. Tüm bunlar olurken Şengal’e saldırabileceğini söylemekten de geri kalmıyor.

“Afrin İle Bu İş Bitmeyecek”

Erdoğan Trabzon’da yaptığı bir konuşmada, “Afrin ile bu iş bitmeyecek dedik. Sincar’a (Şengal) da gireceğiz dedim. Oraya da operasyonlar başladı.” dedi. Bu açıklamanın ardından Irak Savunma Bakanlığı’ndan “Topraklarına yönelik her türlü dış saldırıya karşı Irak, eli boş durmayacaktır.” şeklinde sert bir açıklama geldi. Irak ordusu, bu açıklamalardan sonra aralarında Haşdi Şabi birliklerinin de bulunduğu büyük bir askeri gücü Şengal’e gönderdi. İddialara göre PKK’nin Şengal’den çekilmesi karşılığında bölgedeki yerel güçler Irak hükümetinin himayesi altına girecek, maaşları da Bağdat’tan ödenecek.

TC Devleti ile Irak arasında bu askeri gerginliğe benzer bir gerginlik Başika konusunda da yaşanmış; Başbakan Binali Yıldırım’ın Irak Başbakanı Haydar el İbadi ile görüşmesinden sonra Irak Devlet Televizyonu, “Türk askerinin Başika’dan çekilme konusunda” anlaşma çıktığını duyurmuştu. TC Devleti, askeri güçleriyle hala Başika’da. Devletlerarası alanda TC Devleti’nin askeri üs kurduğu hiçbir bölgeyi terk etmediği ise akılda tutulan verilerden biri.

Soğuk Değil Ama Sıcak Savaş Tehlikesi

Suriye’de de durum artık iyiden iyiye vekalet savaşından çıkmış durumda. Ukrayna konusunda Rusya ile karşı karşıya gelmesine rağmen beklenen tepkiyi vermedikleri yönünde eleştirilen İngiltere ve Fransa, Rusya’ya karşı ajan kriziyle de birlikte daha açık oynamaya başladı. ABD, Fransa ve İngiltere 14 Nisan tarihindeki saldırıyla yetinip daha önceki saldırısı gibi simgesel bir saldırıda mı karar kılacak yoksa Suriye hükümetinin devirmeye yönelik bir saldırıya mı girişecek şu aşamada özellikle Trump baştayken bilinmez. Yakın zamanda Trump’ın uzun zamandan beri yapması gereken değişiklik yapıldı ve Dışişleri Bakanı Tillerson görevden el çektirilerek yerine daha şahin bir isim olarak değerlendirilen CIA Başkanı Mike Pompeo getirildi. CIA’in başına da işkence uygulamasıyla ünlü Gina Haspel’in getirilmesi akıllarda tutulduğunda büyük bir savaşın çıkma ihtimalinin pek de az olmadığı açık. ABD, İngiltere ve Fransa ittifakına karşı Rusya’nın yanında ABD ile “ticaret savaşı” içinde olan Çin ve ABD’nin her fırsatta terörist devlet söylemleriyle andığı İran dururken savaş hiç olmadığı kadar yüksek bir ihtimal. Veriler akılda tutulursa soğuk bir savaştan daha çok sıcak savaş ihtimali gerçekçi hale geliyor.

Gökhan Soysal

[email protected]

 

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 45. sayısında yayınlanmıştır.