İsrail işgal sistemi, (aynı IŞİD örneğinde olduğu gibi) başlangıçta desteklediği Hamas’ı, Filistin mücadelesini bölmek ve Gazzelileri göç ettirmek amacıyla Gazze’deki baskıyı yoğunlaştırmak için mazeret olarak kullandı. Son birkaç ay içinde durum kötüleşti ve Filistinlilerin yaşamlarını daha iyi hale getirmesi beklenen Hamas ve El Fetih arasındaki uzlaşma tıkandı. Filistin otoritelerinin son yaptırımları işleri daha da kötüleştirdi.
Toprak Günü eylemlerini, bazı STK’lara bağlı aktivisitlerin başlattığı ve bu STK’ların da yeşil ışığı Hamas’tan aldığına dair söylentiler var. Bu projenin daha geniş kapsamı, en azından öngörülebilir gelecekte askeri faaliyetlerin İsrail’i yenemeyeceğinin anlaşılmasıdır. Hamas bile, İsrail’in 1967 yılı sınırına çekilmesi durumunda Hudna’yı (askeri mücadelenin bittiğini) kabul edeceğini açıkladı. Kısa vadede, iki yıl önce İsrail saldırısını engelledikten sonra, Hamas tek taraflı ateşkes düzenledi ve İslami Cihad gibi daha radikal direnişi etkisiz hale getirmeye çalıştı.
Kısa ve hatta uzun vadede, ‘67’de işgal altındaki bölgedeki Filistinlilerin yaşamlarının önemli ölçüde iyileşmesi umudu, emperyal bir baskıdır. Böyle bir baskı İsrail’in, 1956 sınırlarından Sina ve Gazze’deki alanları işgal ederek 1957 sınırlarını yaratmasına yol açtı. Aynı baskı, ancak İsrail işgalin 1/3’ünü tamamladıktan sonra, 1967’de İsrail’i Batı Şeria’dan çıkmaya ve Batı Şeria’da işgal ettiği yerlerde kapattığı yolları açmaya zorladı.
Batı’da silahsız halk mücadelesinin, dünya kamuoyu nezdinde de çok fazla etkisi olduğuna ilişkin bir düşünce var (Ahed Tamimi’ye yönelik dava bu noktada iyi bir örnek). Filistin otoritesinin diplomatik “intifada”sının da başarısızlığı bu durumun belirginleşmesini sağlıyor. Halk mücadelesinde bir katalizör durumda bulunan İsrail’e Boykot Hareketi’nin (BDS) büyümesi, bu alanda mücadele edenleri cesaretlendiriyor.
Tam da bu noktada şunu ekleyelim, bu topraklara silahlı olmayan mücadele 42 yıl önce 30 Mart’ta Toprak Günü’nde İsrail’de başladı. Yani 15 Mayıs Nakba gününden 6 hafta önce. İsrail devleti, panik içindeydi. Çünkü eğer kitlesel katılım gerçekleşir ve çitin üstünden geçenler olursa; “yüzlerce kişiyi katletmeye ihtiyaç duyacak” olursa bu oyunda büyük bir değişikliğe neden olabilirdi. İsrail devleti, 100 keskin nişancı ve daha fazla katliam yapabilecek bir ordu birimi mobilize etti. Katletti, yaraladı ve yüzlerce kişiyi tutukladı.
Bu ortak mücadele anlayışı, Filistin’de çözüme yönelik etkili bir hamle olabilir. Toprak Günü mücadelesi İsrail’de başladı ve sonra yayıldı. Tabana dayalı, toplumsallığı hedefleyen ve politik çıkarlardan bağımsız örgütlülükler sadece bu mücadelenin değil, dünya üzerindeki tüm toplumsal mücadelelerin önemsemesi gereken bir gerçeklik.
Duvara Karşı Anarşistler (AATW) olarak yaratmaya çalıştığımız işte böyle bir ortak mücadele hattı. Toplumsal mücadeleyi geliştirmek için Toprak Günü’nün kökenini hatırlamak önemli.
*Toprak Günü: 30 Mart 1976’da İsrail’de çıkan çatışmalarda katledilen Filistinlileri ve İsrail vatandaşı Arapları anma günü. İsrail hükümetinin binlerce dönüm Filistin toprağını, İsraillilerin yerleşimine açan kararından sonra, Galile’den Negev’e birçok farklı şehirde eylemler gerçekleşti. Bu eylemlerde onlarca İsrail vatandaşı Arap katledildi, yüzlercesi yaralandı ve tutuklandı.
*Nakba Günü: 14 Mayıs 1948’de İsrail devletinin kurulmasından sonra İsrail devletine karşı birçok direnişin başladığı “talihsizlik” günü.
Ilan Shalif
Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 45. sayısında yayınlanmıştır.