İran’da geçtiğimiz Aralık ayı sonlarında başlayan ve en az 25 kişinin kolluk güçleri tarafından katledildiği eylemler, zaman zaman yoğunluğunu kaybetse de sürüyor. Son süreçte İran Riyali’nin ABD Doları karşısındaki değer kaybı nedeniyle tekrar artan eylemler, ülkede yaşanan ekonomik krizin, siyasi bir krize yol açıp açmayacağı konusunda soru işaretleri oluşturdu. İsfahan’da ve ülkenin pek çok büyük şehrinde yapılan eylemlerde, hükümet karşıtı sloganlar atılırken, ithal ürünlerdeki fiyat artışları ve sık yaşanan elektrik kesintilerine de tepki gösterildi. Eylemlerde, geçtiğimiz Aralık ayında da benzerleri atılan, İran’ın 1979’daki rejim değişikliği öncesi lideri olan Rıza Şah Pehlevi’ye atfen “Rıza Şah’ın ruhu şad olsun” ve İran’ın bölgesel nüfuz mücadelesine eleştirel “Gazze’ye değil, Lübnan’a değil, canımı İran’a veririm” sloganları dikkat çekiyor. İran, batısında Suriye-Lübnan hattından, Arabistan Yarımadası’nın güneyinde Yemen’e ve doğusunda Afganistan’a dek uzanan geniş bir coğrafyada, bölgesel ve küresel devletlerle bir nüfuz mücadelesi içinde. Bu mücadelede ise petrol ve doğal gaz başta olamak üzere, çıkarılan enerji ve bu enerjinin transferi üzerindeki güzergahların kontrolü önemli bir yer tutuyor. Son olarak, İran’ın nüfuz mücadelesi içinde bulunan Yemen’de, enerji nakil hatları konusunda hayati bir öneme sahip olan Bab-ül Mendeb Boğazı’nda Suudi Arabistan tankerine yönelik, İran destekli Ensarullah Hareketi milisleri tarafından saldırı düzenlenmişti. İran’da aylardır yaşanan eylemlerde, devletin tüm bu nüfuz mücadelesi içinde yaptığı askeri harcamaların, ülkede yaşayan halkların gelirlerinde azalmaya ve hayat pahalılığına yol açmasına gösterilen tepkiler dikkat çekiyor.
İran’da petrol ihracatına dayalı ekonomi, petrol fiyatlarındaki artış nedeniyle artan döviz kurları sonucu krize girmişti. Ülkede yaşanan son eylemler, esnafların yoğun katılımı nedeniyle “çarşı isyanı” olarak da adlandırılıyor. İran’da “çarşı” olarak adlandırılan toplumsal katman, 1979’daki iktidar değişimi sonrası Rejim’in devlet eliyle “sosyal yardım” adı altında yapılandırdığı sosyal mühendislik projesinde önemli bir yer tutuyor.
Aralık ayından bu yana birbirinden farklı toplumsal dinamiklerle ilişkili İran’da eylemler düzenleniyor. Bunlar arasında İran’da ciddi bir sosyal dinamik olan kadınların beyaz çarşamba eylemleri, ülkenin muhafazakar yönetimiyle çelişkili bir biçimde Gonabadi dervişleri ve son eylemler öncesi yaşanan kamyon-TIR şoförlerinin gösterileri yer alıyor.
İran’da Meclis Başkan yardımcısı Mesud Pizişkiyan’ın, geçtiğimiz Haziran ayında, ekonomik kriz nedeniyle “olağanüstü hal ilan edilmesi ve ülkenin eyalet sistemiyle yönetilmesi” gerektiğini belirten bir açıklama yapması dikkat çekmişti. İran’da 1979’da yaşanan rejim değişikliği sonrası, eyalet yönetimi tartışmaları ilk olarak eski devrim muhafızları komutanlarından Muhsin Rızayi tarafından gündeme gelmişti. Rızayi bu konuya ilişkin, 2011’de “Ekonomi Federalizmi” adıyla bir kitap da yayınlamıştı. Halen ABD’nin uyguladığı ekonomik ambargo altında bulunan İran’da söz konusu projeye, ülkedeki reformist kesimler tarafından tarafından gösterilen olumlu yaklaşım, İran’ın yönetimde kilit konumda bulunan muhafazakarlarınca “ayrılıkçı” akımları güçlendireceği gerekçesiyle tepki gösterilmişti. İran’da halen devlet yönetiminde, dini lider Ayetullah Ali Hamaney’in öncülük ettiği “radikal muhafazakarlar” ve Devlet Başkanı Hasan Ruhani’nin liderliğini yaptığı “reformist ılımlılar” adı altında iki kanat bulunuyor. Bunlardan Ruhani yönetimi eylemlere gösterdiği “ılımlı” tepkilerle dikkat çekerken, eylemcilerin de sloganlarında “Seyyid Ali’ye ölüm” şeklinde, ismiyle hedef aldığı Hamaney yönetimi ise gösterileri taviz verilemez ve tolere edilemez buluyor. ABD’nin İran’a yönelik ambargolarının yeni aşamasının başlayacağı bugün itibarıyla İran’da ekonomik krizin artması ve eylemlerin de buna bağlı olarak devam etmesi bekleniyor. ABD’de Trump yönetiminin, Obama döneminde imzalanan nükleer anlaşmayı çöpe atması sonrası uygulanacak asıl ambargo ise 4 Kasım’da başlayacak. İran’la bağlantılı olan tüm petrol işlem ve hizmetlerinin duracağı, petrol temelli petro-kimya türevi ürünlerin tamamının alımının yasaklanacağı ve İran Merkez Bankası ile ülkenin tüm finans kuruluşlarına yönelik engellemelerin hayata geçeceği bu tarih sonrası, devletlerin birbirleriyle yaşadıkları bu nüfuz mücadelesi sonucu, faturası İran halklarına çıkacak ekonomik krizin daha da derinleşeceği düşünülüyor.