Üniversite okumak için şehir dışına gittim. Ailemin gönderdiği para ancak 4 dört kişi kaldığımız evin kirasına ve faturalarına yetiyordu. Ben de ulaşım, yemek, okul giderleri gibi ihtiyaçlarını karşılayabilmek için aynı zamanda en azından arkadaşlarımla oturup bir yerde çay içebilmek için bir iş aramaya başladım.
Dışarıdan bakınca çalışması çok eğlenceli görünen bir barda çalışmaya karar verdim, işe alındım. Saat 15.00-02.00 olarak anlaştığım mesai saatinin yerini güneşin doğuşuyla beraber çıkmam aldı. Patronun baskısı, müşterinin kaprisleriyle, bütün gece ayakta durmanın verdiği yorgunluk ve uykusuzlukla artık ne okula gidebiliyordum ne de arkadaşlarımla gezip eğlenebiliyordum. Yarasa gibi bir şey olmuştum. Sabahları mağaramda uyuyor, akşamları oradan oraya uçarak para kazanmaya çalışıyordum.
Patronun fazla çalışmamıza rağmen ücretimizden kesmesi, kimi zaman paramızı vermemesi, yapmamız gereken işler dışında işler yaptırması, işten atma tehditleri artık canımıza tak etmişti. Biz de barın en yoğun gününde, adım atacak yerin dahi olmadığı bir saatte servisi durdurduk ve ücretlerimizi alamadığımızı ve fazladan çalıştırıldığımızı söyledik. Öncelikle patron, sonra mojitosu gelmediği için üzülen ve üçüncü birasını içemediği için sarhoş olamayan bazı müşteriler bize tepki göstererek gitti. Mekan neredeyse boşalmıştı. Ancak kararlı olduğumuzu ve ücretlerimizi alana kadar servis yapmayacağımızı tekrarladık. Patron hepimizin birden böyle yapmasından korkmuş olacak ki paralarımızı ödemek zorunda kaldı. Ama hikaye burada bitmiyor, ertesi gün işten çıkarıldık.
Yine de alacağımızı almış, mücadele etmiş ve patrona bir daha böyle bir şey yaptığında nelerle karşılaşabileceğini göstermiş , onu korkutmuştuk. Bir daha aynı adaletsizlikleri yapar mı? Tabi ki yapar. Çünkü kurulan sistemin kendisi adaletsiz ve patronlar her zaman işçileri sömürür. Bu yüzden yaşanılan sömürüye ve adaletsizliğe karşı birlik olmalı, örgütlenmeliyiz.
Tugay – Bar Servis Elemanı
Kaynak: Genç İşçi Derneği (GİDER)