Ruanda Soykırımı’nın Faillerinden Félicien Kabuga Paris’te Gözaltına Alındı

Afrika ülkesi Ruanda’da 1994 yılında 800 bin kişiyi katleden Hutuların en önemli finansörü olan Félicien Kabuga, Paris yakınlarında gözaltına alındı. Kendisi de Hutu olan, büyük sermaye sahibi Félicien Kabuga, Ruanda için Uluslararası Ceza Mahkemesi tarafından soykırımla suçlanmıştı. Kabuga hakkında 1997 yılında aralarında, soykırım suçu, soykırıma suç ortaklığı, doğrudan ve halkı kışkırtarak soykırım suçu işlemeye teşvik, soykırım teşebbüsü, soykırım planları yapmak, zulüm ve imha etmenin olduğu yedi farklı soykırım bağlantılı suçlamayla soruşturma açılmıştı.

Kabuga hakkındaki iddiaların en önemlisi, Hutu milislerini, Tutsi kabilelerine karşı silahlandırmak ve söz konusu katliamlara teşvik etmekti. Kabuga ayrıca, insanlara Tutsi etnik grubuna mensup bireyleri arayıp katletmeleri çağrısı yapan Ruanda medya organı Radio Television Libre des Milles Collines’in de kurucuları ve finansörleri arasındaydı.

Fransa resmi makamlarından yapılan açıklamada, Kabuga’nın, Paris yakınlarındaki Asnières-Sur-Seine bölgesinde sahte kimlikle yaşadığı dairede bulunduğu belirtildi. Ayrıca, Kabuga’nın çocuklarının da yardımıyla sahte kimlikle Paris yakınlarındaki bir dairede yaşadığı bilgisi verildi.

Ruanda Soykırımı Nedir, Nasıl Başladı, Neler Yaşandı?

Ruanda’nın etnik unsurları Tutsi ve Hutular arasında  1994 yılının Nisan ayında başlayan ve 100 gün süren çatışmalar 800 bin kişinin yaşamını yitirdiği bir soykırıma dönüştü. Öncesinde, 1990 yılında Tutsilerin kontrolündeki Ruanda Yurtsever Cephesi (RPF) komşu ülke Uganda’nın topraklarının bir kısmını işgal ederek Ruanda topraklarına kattı. RPF’nin bu “başarısı” karşısında, bir Hutu olan Devlet Başkanı Juvenal Habyarimana muhalefet partilerini yasallaştırmak için reformları hızlandırma sözü verdi. 1993’te Ruanda devleti ve RPF arasında “güç paylaşımını” esas alan, ancak uygulanamayan bir anlaşma imzalandı. 6 Nisan 1994’te Devlet  Başkanı Habyarimana, bulunduğu uçağa yapılan bir roket saldırısıyla öldürüldü. Bir gün sonra da, Habyarimana’ya bağlı güçler ülkedeki gerilimi sakinleştirmeye çalışan ve ılımlı bir Hutu olan Başbakan Agathe Uwilingiwimana’yı öldürdü. Bu iki olay, 100 gün sürecek olan, Hutuların Tutsilere ve ılımlı Hutulara yönelik şiddet eylemlerinin başlamasının zeminini hazırladı.

Üzerine film de yapılan soykırım sonunda RPF, 40 bin kişilik Hutu ordusunu ve 2 milyondan fazla sivil Hutu’yu Burundi, Tanzanya ve Zaire gibi ülkelere sürgün ettikten sonra Ruanda’nın kontrolünü ele geçirdi. Ancak Ruanda Soykırımı’nda eski sömürgeci Belçika, silah yardımı yapan Fransa ve Birleşmiş Milletler’in de rolü unutulmamalı. Belçika, 1890-1950 arasında Tutsileri desteklerken, 1950’de desteğini bu kez Hutulara yöneltmişti. 1962’de bağımsız bir devlet olan Ruanda’da, Belçika’nın bu politikası nedeniyle Tutsiler ayrımcılıkla karşı karşıya kalmıştı. Birleşmiş Milletler’e bağlı, bölgedeki askeri misyon görevlilerinin çatışmaların başlaması sonrası, BM’ye gönderdikleri “acil yardım” içerikli raporlar ise “gözlemleyin” diye cevaplandırılmıştı. Bugün Kabuga’yı gözaltına alan Fransa da, soykırıma önce göz yummuş, daha sonra ise Hutu milislerine açıktan silah desteği verirken, bir yandan da Ruanda’nın doğusuna asker göndererek, ablukaya aldığı bölgelerde Hutuların, Tutsileri katletmesine “elverişli koşullar” hazırlamıştı.