İsrail , 38 yıl önce Lübnan’ın Beyrut kentindeki Sabra ve Şatilla Filistin göçmen kamplarına saldırarak katliam gerçekleştirdi. Lübnan’da faaliyet gösteren Hristiyan Falanjistlerin desteğindeki katliamda 3000’e yakın, ağırlıkla kadın ve çocuklardan oluşan sivil yaşamını yitirmişti.
Filistinli kaynaklar ise katliamda en az 7000 kişinin yaşamını yitirdiğini ifade etti. Lübnan’da FKÖ (Filistin Kurtuluş Örgütü) desteğindeki Şii ağırlıklı ittifakla, İsrail’in desteklediği Hristiyan Falanjistler arasındaki çatışmaları bahane eden İsrail, Falanjistlere destek vermek için 6 Haziran 1982’de Lübnan’ı işgale başladı. İşgali aynı yılın yaz ayları boyunca adım adım hayata geçiren İsrail’in operasyonları sonucu Beyrut’taki kamplarda kalan yaklaşık 5000’den fazla Filistinli gerilla Lübnan’dan çekilmeye başladı.
14 Eylül’de Falanjistlerin lideri Beşir Cemayel’in suikast sonucu öldürülmesini bahane eden İsrail ordu güçleri, Falanjist milislerin desteğinde 16 Eylül’de Batı Beyrut’ta bulunan, ABD,Fransa,İngiltere gibi devletlerin “koruması altındaki” Sabra ve Şatilla göçmen kamplarını kuşattı. Yaklaşık 40 saat süren kuşatma ve saldırılara, daha sonra İsrail başbakanlığı yapacak olan ve bu katliam nedeniyle “Beyrut kasabı” diye anılan Ariel Şaron komuta etti. Katliamdan, kamplarda yaşayan sadece 23 kişi sağ kurtuldu. Filistinli şair Mahmud Derviş, “Beyrut Kasidesi” adlı şiirinde, kuşatmayı,yaşanan katliamı ve bu katliamda payı olan Arap devletlerinin ihanetini şöyle anlatmıştı:
“Kardeşin yok ki kardeşim
Yok ki arkadaşların, sarayların
Susuz, göksüz, kansız ve ilaçsızsın.
Yok ki arkan senin ve de önün
Kuşat kuşatmanı, çaresi yok…
Sabra ve Şatilla katliamı sonrası, FKÖ Lübnan’ı terk etti. Ancak Filistin halkının İsrail’e direnişi, 1987’deki birinci, 2000’deki ikinci intifada ile devam etti. Batı Şeria, Gazze ve Ramallah başta olmak üzere binlerce Filistinli, İsrail’in sokağa çıkma yasakları ve diğer baskılarına meydan okuyarak işgale karşı direnişini sürdürdü.