Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneği (CİSST), 15-30 Eylül arasında tutsaklardan gelen başvurulara ilişkin rapor yayınladı. Rapordan anlaşıldığı üzere korona krizi bahanesiyle arttırılan baskılar sürerken buna karşı tedbirler azaltılıyor. Korona krizinin başlangıcında hapishanelerde belli aralıklarla dezenfektan çalışmalarının yapıldığı ancak son dönemde bunların yapılmadığı belirtilen raporda ayrıca havalandırmanın arttırılması gerekirken kısıtlandığı da açıklandı. Tutsaklara temizlik malzemelerinin çok sınırlı verildiği, kimi hapishanelerde ise çok yüksek fiyata satıldığı belirtildi.
Tutsakların hastanelere sevkinin yapılmadığına yönelik şikayetler artarken karantina alanı olarak düzenlenen koğuşlardaysa baskının iyiden iyiye yükseldiğine vurgu yapılan raporda, uzun zamandan beri var olan kapasite sorununun fiziksel mesafelerin korunması telkinlerinin yapıldığı korona krizinde de sürdüğü belirtildi.
CİSST’in bu raporunun tutsaklardan gelen mektuplar değerlendirilerek hazırlandığı ve hapishaneden çıkan mektupların genellikle sansürlendiğini düşündüğümüzde şikayetlerini ulaştıramayan daha birçok tutsağın olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Mektuplar çoğu zaman hapishaneden çıkarılmazken üstüne üstlük bu şikayetlerde bulunan tutsaklara türlü bahanelerle iletişim cezaları verilerek ayrıca tecrit uygulamasına gidiliyor.
Hapishanelerin ne durumda olduğunu gösteren bir fotoğraf da geçtiğimiz günlerde gündem oldu. Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile görevinden ihraç edilen polis Mustafa Kabakçıoğlu, 29 Ağustos 2020 tarihinde Gümüşhane Hapishanesi’nde yaşamını yitirmişti. Gündem olmasını sağlayan durumsa Kabakçıoğlu’nun karantina hücresinde plastik sandalye üzerinde yaşamını yitirdiğini gösteren fotoğrafın ortaya çıkması. Gümüşhane Başsavcılığı, 20 Ağustos’ta Covid-19 şüphesiyle karantina hücresine alınan Kabakçıoğlu’nun hastaneye gitmeyi reddettiğini iddia ederek sorumluluğu üzerinden atmaya çalışıyor. Son dilekçesini 27 Ağustos’ta yazabilen Kabakçıoğlu dilekçesini hiçbir işlemi yapamadığını söyleyerek bitiriyor. Savcılığın açıklamasındaki hastaneye gitme konusundaki reddin altında Kabakçıoğlu’nun değil gardiyanların imzası bulunuyor.
Devlet refleksi yine şaşırtmadı; tutsağın yaşamını yitirmesinde ihmali hatta kastı bulunanların değil soruşturma dosyasında yer alan fotoğrafların basına ulaştırılması sonucu gündem olmasını sağlayanların bulunmasına ilişkin soruşturma başlatıldığı açıklandı.
Hapishanelerde artarak devam eden bu baskılar tutsaklar tarafından direnişle karşılanıyor. Van’da tutsaklar kendilerine uygulanmak istenen tecride karşı 14 Eylül’de dönüşümlü açlık eylemi başlatmışlardı. Van F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Hapishanesi’ndeki tutsakların hapishanelerde de kalıcı hale gelen Olağanüstü Hal (OHAL) uygulamalarının son bulması talebiyle başlatılan açlık eylemi sürüyor.
Devlet, toplum üzerinde kuracağı baskıları genellikle şartlara göre değiştirerek ilk olarak hapishanelerde uygulamaya başlar. Bu yüzden hapishanelerde tutsaklar tarafından gösterilen direnişler, tutsakların sadece kendi koşullarına karşı bir çıkış olarak değil daha büyük baskıların önündeki ilk barikatlar olarak değerlendirilmelidir. Bu bakımdan Van’da devam eden bu direnişin, yeni normal maskesi takılmış olağanüstü hale kurulan önemli bir direniş olduğu açık.
Abdülmelik Yalçın
Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 54. sayısında yayımlanmıştır.